AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bir siyonistin isyanı

Bugün sütunumu bir "siyonist"e bırakıyorum. Avraham Burg'a... Kendisi sıradan biri değil, 1999-2003 arasında İsrail Parlamentosu Knesset'te sözcülük görevini yürütmüş. 1995'te Dünya Siyonist Örgütü ve İsrail İçin Yahudi Ajansı'nın İcra Komitesi direktörlügğünü yapmış. Babası Milli Din Partisi lideri Yosef Burg. Avraham Burg'un yazısı, İsrail politikalarına yönelik tam bir isyan çığlığı... Radikal'in The Guardian'dan aktardığı yazı herkes için ibret verici... Herkes için, yani, Filistin'den yükselen her tepkiye "terör" damgasını basmaya alışkın olanlar için, anti-İsrail tavır koymayı her durumda tehlikeli bulanlar için ve bir Yahudi'den asla olumlu ses yükselmeyeceğine inananlar için... Avraham Burg bir Yahudi, bir siyonist. Ama bir insan gibi durduğunda, İsrail'de isyan edilecek bir durum olduğunu görecek bir yüreğe de sahip. Ben, okuyucularımı bu nefis isyan çığlığı ile başbaşa bırakırken, hiçbir durumda insanlıktan ümid kesmemek gerektiğinin altını çizmek istiyorum:

"Siyonist devrim daima iki temele dayanmıştır: adil bir yol ve etik bir liderlik. Bunların ikisi de işlemiyor artık. İsrail ulusu bugün yolsuzluktan ibaret bir inşaat iskelesinin içinde, baskı ve adaletsizlikten bir temelin üzerinde duruyor. Şu halimizle Siyonist girişimin sonu zaten kapımızın eşiğinde sayılır.

"Gevezeden geçilmeyen bir memlekette bir anda herkes dilini yuttu, çünkü söylenecek başka bir şey kalmadı. Gümbür gümbür bir başarısızlığın ortasında yaşıyoruz. Evet İbranice'yi yaşatmayı başardık, harikulade bir tiyatro yarattık, ulusal para birimimiz güçlü. Yahudi zekâlarımız her zamanki kadar keskin. Nasdaq'da hisselerimiz satışta. Ama devleti bunlar için mi kurduk biz? Yahudiler 2 bin yıldır, yeni silahlara, bilgisayar güvenlik programlarına veya füzesavarlara öncülük etsinler diye hayatta kalmadı. Diğer ülkelere ışık tutacaktık biz. Tutamadık.

"Yahudiler'in 2 bin yıllık hayatta kalma mücadelesi, sonunda hem kendi halklarına hem de düşmanlarına kulaklarını tıkayan, kanunları hiçe sayan rüşvetçilerden oluşan ahlaksız bir çete tarafından yönetilen bir yerleşimler devletine dönüştü.

"Adaleti olmayan bir devlet, ayakta kalamaz.

"İsrail toplumunun sonuna doğru geri sayım başlamış durumda.

"Filistin yol barikatlarının bir-iki kilometre ötesinden uzanan otoyolda seyahat ederken, kendisine ayrılan bozuk, bloke edilmiş yollarda saatler boyu sürünmek zorunda bırakılan, horlanan Arap'ın yaşadığı utancı anlamak zor. İşgalciye ayrı, işgal edilene ayrı yol.

"Bu böyle gidemez. Araplar başını önüne eğip utanç ve öfkesini sonsuza dek içine atsa bile, bu böyle gitmez. İnsanların hissizliklerine dayanarak inşa edilen bir yapı, kaçınılmaz olarak çöker. İçinde bulunduğumuz anı unutmayın: Siyonizm'in üstyapısı şimdiden ucuz bir Kudüs düğün salonu gibi çökmeye başladı. Alt katta kolonlar yıkılırken hâlâ üst katta oynamaya ancak aklını kaçıranlar devam eder.

"Yol barikatlarındaki kadınların çektikleri acıları görmezden gelmeye alıştık artık. Tecavüze uğrayan kapı komşumuzun çığlıklarını veya çocuğunu namusuyla geçindirebilmek için canını dişine takan yalnız annenin ağlayışını duymamamıza şaşmamalı. Kocalarınca öldürülen kadınların çetelesini dahi tutmaya tenezzül etmiyoruz. .

"Filistinliler'in çocuklarını önemsemeyi bırakmış olan İsrail, onlar tepeden tırnağa nefrete bürünmüş bir halde gelip, İsraillilerin kendilerini içine kapattıkları hayal dünyalarının göbeğinde kendilerini havaya uçurunca şaşırmamalı. Bizim eğlence mekânlarımızda intihar ediyorlar, çünkü gerçek hayatları bir işkence. Restoranlarımızı kanlarıyla yıkayarak iştahımızı kaçırıyorlar, çünkü evlerinde çocukları, anneleri, babaları aç ve sefil durumda. Günde bin elebaşını da öldürsek hiçbir şey çözemeyiz, çünkü liderler alttan geliyor -nefret ve öfkenin kaynağından, adaletsizliğin ve ahlaki çürümenin 'altyapıları'ndan.

"Tüm bunlar kaçınılmaz, değişmez, takdiri ilahi olsa, sesimi çıkarmazdım. Ancak işler daha farklı olabilir, bu yüzden haykırmak, ahlaki bir zorunluluk.

"Bir yandan Filistinli çoğunluğu İsrail çizmesi altında bastırıp diğer yandan Ortadoğu'daki tek demokrasi olduğumuzu iddia edemeyiz. İster Arap ister Yahudi, burada yaşayan herkes eşit haklara sahip olmadıkça demokrasi olamaz.

"Büyük İsrail ülkesini mi istiyorsunuz? Sorun değil. Bırakın demokrasiyi. Gelin esir kampları ve gözaltı köyleriyle, etkin bir ırk ayrım sistemi kuralım.

"Yahudi çoğunluk mu istiyorsunuz? Yapalım. Ya Arapları trenlere, otobüslere, develere ve eşeklere bindirip toptan kovalım ya da ıvırıp kıvırmadan kendimizi onlardan tamamen ayıralım.

"Demokrasi mi istiyorsunuz? Hay hay. Ya son yerleşimine varıncaya kadar büyük İsrail'i aklınızdan çıkarın ya da Araplar dahil herkese tam vatandaşlık ve seçme hakkı tanıyın. Bunun sonucunda tabii ki, yanı başımızda Filistin devleti kurulmasını istemeyenler, bunu tam da ortamızda bulur -oy sandığı sayesinde.

"Başbakan seçenekleri açıkça ortaya koymalı: Ya Yahudi ırkçılığı ya demokrasi. Ya yerleşimler ya her iki halk için ümit. Ya dikenli teller ve intihar saldırılarının yanlış vizyonları ya da iki devlet arasında uluslararası toplum tarafından tanınan bir sınır ve Kudüs'te ortak başkent.

"Dışarıdaki dostlarımız da (Yahudiler ve Yahudi olmayanlar, devlet başkanları ve başbakanlar, hahamlar ve dinle ilgisi olmayanlar) bir seçim yapmalı. Ellerini uzatıp, İsrail'in yol haritasını bir barış, adalet ve eşitlik toplumu olarak diğer ülkelere ışık tutacağımız günlere götürecek şekilde kullanmasına yardım etmeli. (1999-2003 yıllarının İsrail Meclisi Başkanı, 15 Eylül 2003)


20 Eylül 2003
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED