AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Hükümet-ordu ilişkileri

Aslında bugün Irak'a asker gönderme meselesine değinecektim. Ancak geçen hafta elektronik postadaki bir aksaklık sebebiyle gazeteye ulaşmadığı için yayınlanamayan aşağıdaki yazımı bugün yayınlıyorum. Asker gönderme meselesine daha sonra tekrar değineceğim.

"Milletimiz aslında ordusunu vatanın bekçisi olarak gözbebeği gibi sever ve korur. Güvendiği kurumların başında da ordu gelir. Ordumuz, vatan savunmasıyla ilgili kaldığı sürece vatandaşın başının tacı olmuştur ve de olmaya devam etmektedir.

Yapılan anketler, siyasetten uzak durdukça halkın orduya olan güveninin artmakta, siyasete müdahil oldukça da güveninin azalmakta olduğunu göstermektedir.

Ama attığı bazı sıradan ve doğal adımlarda bile geçmişteki 4 darbenin tesiriyle değişik yorumlar ortaya çıkmaktadır.

Genelkurmay'ın eğitim öğretim yılının başlangıcında yaptığı açıklama bu yüzden farklı yorumlara neden olmuş ve önem kazanmıştır.

Bünyesinde 21 yüksekokul bulunduran TSK'nın YÖK Yasası'yla ilgilenmesi kadar normal bir şey olamaz.

Nitekim bakanlık YÖK Yasası konusunda ordunun görüşüne de başvurmuş ve 13 Temmuz itibariyle TSK görüşünü bakanlığa bildirmiştir.

Ama kamuoyunda tedirginliğe sebep olan nokta, yasa konusunda yapılan görüş alışverişi değil. Askerin YÖK konusunda yaptığı öneriler de değil. Kimsenin 21 yüksek okul barındıran bir kurumun YÖK konusunda görüş belirtmesine ve YÖK Yasası'yla ilgilenmesine diyecek sözü yoktur/olamaz.

Asıl farklı yorumlara yol açan ve tedirginliğe sebep olan YÖK başkanının Kara Kuvvetleri Komutanı'yla görüşmesinin basına sızan ve tekzip edilmeyen içeriği ve bunun üzerine Genelkurmay'ın yaptığı açıklamanın şekli ve zamanıdır.

Bilindiği gibi YÖK başkanı başından beri yasa tasarısı ile ilgili görüşlerini açıklamak yerine bu tasarıyı tümüyle reddeden ve hükümeti de bir ilim adamı gibi değil bir siyasi muhalif gibi çok acımasızca ve sert biçimde eleştiren hatta açık açık tehdit eden bir yöntem ve üslup takip etmiştir.

Böylesi siyasi bir tavır içinde olan bir başkanın YÖK tasarısıyla ilgili olarak -basına yansıdığı kadarıyla- hükümeti şikayet için askerin yanına gitmesi ne ilim açısından, ne etik olarak ne de demokratik teamüller açısından şık değildir, doğru değildir.

Bu şekilde yapılan ziyareti demokratik hassasiyeti olan her aydın yadırgar.

YÖK başkanı kalkar da ben o ziyarette şu şu maddeleri askeri okullarla ilgili olduğu için görüştüm derse tepkileri azaltabilir ama bitirmez çünkü YÖK Yasası'nın tartışıldığı bir ortamda kalkıp dünyanın gözü önünde askerle görüşmeye gitmenin şekli bile demokratik anlayışa gölge düşürücüdür. O da tıpkı hükümet gibi yazılı olarak talep edebilir ya da sessizce ziyarette bulunabilirdi.

Ziyaret zamanı ve şekli hele tekzip edilmeyen içeriği yadırganmıştır.

Bu tartışmalar yapılırken Genelkurmay'ın bir açıklama yaparak ziyareti sahiplenmesi de YÖK başkanının daha önce hükümeti tehdit etmesi sebebiyle farklı yorumlara yol açmıştır.

Yapılan açıklama askerin hükümeti takip etmek gibi bir görevi de üstlendiği izlenimi bırakmaktadır. Bunun demokratik olduğunu söyleme imkanı bulunmadığı için haklı olarak farklı yorumlar ortaya çıkmıştır.

TSK Anayasa'nın da belirttiği gibi hükümete karşı sorumlu bir kurumdur. Hükümet ayrı asker ayrı bir kurum değildir. Kanun yapma görevi de TBMM'nindir.

Yapılan açıklamada kelimelerin çok itina ile seçildiği bellidir. Doğrudan doğruya askerin hükümeti ikaz ettiği anlamı bile çıkmaz. Ama geçmişteki darbeler hele 28 Şubat süreci hatırlandığı zaman YÖK başkanının Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüşmesi, basına yansıyan içeriğinin tekzip edilmemesi ve bunun Genelkurmay tarafından teyidi farklı yorumlara yol açmakta ve farklı görünümlere sebep olmaktadır.

Bu yorumlar ve görünümler özellikle dış dünyada siyasetin ordu vesayeti altında olduğu izlenimini bırakmaktadır ki bu durum tam üyeliğine aday olduğumuz AB kriterlerine de uygun düşmemektedir. Bu sebeble de hiçbir AB üyesi ülkede bu tür bir açıklamaya rastlamak mümkün değildir.

Evet açıklama kendi başına ele alındığında masum bir açıklamadır. Ama şekli ve zamanı göz önünde bulundurulduğunda hükümeti de TBMM'yi de ikaz eder mahiyettedir. Bu da demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düşmektedir.

Şükür ki, Türkiye'de artık dünyanın en demokratik parlamentosu olduğunu ispat eden bir Meclis vardır.


20 Eylül 2003
Cumartesi
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED