Ne kadar da o meşhur öyküyü andırıyor... Bir başkasıyla elele, kendisine ait olmayan bir eve girip perdeleri çeken eşinin kendisi aldattığına bir türlü inanamayan aptal kocaya benziyor halimiz... İskenderun limanından çıkarak resmen 'üs' olmayan yerlere silâh ve mühimmat taşıyan TIR'larla konteynırları "Dur bakali ne olacak?" hayretiyle izliyoruz... Ne olabilir; böyle giderse, gafletimiz yüzünden savaş patlayacak elbette... Tarih bilincimiz olmadığı için fark edemiyoruz: Koskoca bir imparatorluğun parçalanmasına yol açan Birinci Dünya Savaşı'na da böyle sürüklenmemiş miydik?

Bir ülkenin bütün hukuk sistemi bazı temel değerlerin korunması içindir. 'Egemenlik' bu değerlerin başında gelir. Bir yabancı gücün bir ülkenin topraklarında konuşlanması iki şekilde olur: Yabancı güç, bir ülkeye, hukuk çerçevesinde verilmiş izinle girer veya izin alma ihtiyacı duymaz, tecavüz eder... Tecavüz, bütün hukuk düzenlerinde, savaş sebebidir...

ABD, İskenderun'a getirdiği gemilerinin yükünü, ikinci tezkerenin TBMM tarafından kabul edilmediği anlaşılana kadar, liman sahası dışına çıkartmıyordu. Buradan, yükün, tezkereyi beklediği anlaşılıyor. Tezkere kabul edilmedi, ama silâh ve teçhizattan oluşan yükler ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerine taşınmaya başladı. Onlara otobüslere bindirilmiş yabancı askerler eşlik ediyor. Çitlerle çevrilmiş, mahallen kiralandığı anlaşılan yerlere boşaltılıyor yükler... Bu hareketlilik, yalnızca 'mevcut üslerin elden geçirilmesi ve modernizayonu'na dair olan Meclis'in kabul ettiği birinci tezkerenin kapsamı dışında kalıyor...

Basite alınmayacak 'fiilî bir durum' söz konusu. TBMM başkanı Bülent Arınç'a, "Tüylerim diken diken oluyor" dedirten cinsten bir durum... Hükümetin ancak TBMM kabul ederse üstlenebildiği bir yetki tezkeresiyle verebileceği izne muhtaç bir operasyon bu. Ancak, ortada tezkere yok, muhtemelen izin de... Buna rağmen, ABD, çıkarmayı planladığı savaş için limana yığdığı silâh ve mühimmatı, izinsiz olarak ülke topraklarına sokuyor... Hiç kuşkunuz olmasın, oradan da Kuzey Irak'a yönlendirmek üzere...

TBMM başkanı uyarısında yerden göğe haklıdır. Anayasanın 92. maddesinin alenen ihlâli söz konusu çünkü... Washington, bugüne kadar pek sonuç aldığı görülmemiş 'emrivâki' yöntemini kural haline getirmeye, varolan kural ve kurumları, işine yaramıyorsa, tanımamaya çalışıyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin nasıl oluşacağı İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ABD'nin başını çektiği ülkeler tarafından belirlenmişti; o sebeple, 'ittifak güçleri' içinde bulunan Fransa ve Rusya 'veto hakkı' elde etti, 'yenik' Almanya ve Japonya 'sıradan ülke' statüsüne itildi. ABD kendi koyduğu kurallardan bugün rahatsız; "Fransa yerine Hindistan'a veto hakkı verelim" sesleri Washington yönetimine yakın isimlerden yükseliyor. Son olarak, "BM'nin yerine ABD, İngiltere ve Rusya'nın belirleyici olacağı başka bir kurum oluşturalım" teklifi duyulmaya başladı.

Dünyayı kuralsızlığın, kaosun içine itmeye çalışıyor Washington'un göz dönmüş şahinleri...

Bunun ilk örneği, Türkiye toprakları üzerindeki -hangi yetkiyle yapılabildiği kuşkulu- hareketlilikte görülüyor. ABD askerleri ile silâh ve mühimmatı, TBMM'nin onayı ve muhtemelen hükümetin izni olmadığı halde, Türkiye toprakları üzerinde serseri mayın gibi dolaşıyor. Dev bir geminin yükü boşaltılıp sevk edildi, ikinci bir dev gemi daha yeni sevkiyat için İskenderun'a yanaşmış bulunuyor. Onun içindekilerin de, "Dur bakali ne olacak?" şapşallığı ile gözlerimizin önünden sırra kadem basması yakındır...

ABD Türkiye'nin müttefiki, bu tamam. Ancak, ittifak ilişkileri, müttefiklerden birinin öteki müttefikin topraklarına tecavüz etmesini mümkün kılmaz. Bayram ziyaretine gidilen evin kapısını kırma hakkını kim kimden aldı? Evin kapısını çalmak, TBMM'den izin çıkartmak şart...

Neler olduğunu açıklayacak biri yok mu oralarda?..

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu