AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
MÜSİAD'da iş güvencesi toplantısı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD)'nin geleneksel olarak düzenlediği "Perşembe Toplantıları" adlı paneller serisinin geçen haftadaki oturumunda "İş Güvencesi Yasası ve İş Kanunu Tasarısı" tartışıldı.Toplantıya İ. Ü. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tankut Centel ve TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler konuşmacı olarak katıldı.

MÜSİAD tarafından yapılan basın açıklamasına göre Panelde bir akademisyen olarak Centel, mevcut düzenlemenin sosyal ve hukuki boyutlarına yönelik düşüncelerini dile getirirken,yaptığı değerlendirmede, İş Güvencesi Kanunu ile hukuk sistemimizde yeni bir sayfa açacak, yasal boşlukları kapatacak, katılığın yerini esnekliğe bırakacağı İş Kanunu Tasarısı'nın bir bütünün iki parçası gibi olduğunu belirterek birinin diğerinden önce yürürlüğe girmesinin önemli sakıncalara yolaçacağını söyledi: "Bir işçinin işyerinden çıkarılması üzerine yargıya başvurması halinde 4 aylık bir süreç işleyecektir. Bu süreç işvereni zorlayacak hükümler içermekte, ancak daha önemlisi yargı üzerine çok önemli bir yük getirmektedir. Zaten mevcut yükü kaldıramayan hukuk sistemimizin hakim sayısı, bir anda iki katına çıkarılamayacağına göre, bu yükü nasıl kaldıracağı bilinememektedir. Yetkililerin acilen önlem geliştirmeleri zorunludur. Aksi halde davalar çok uzayacak, davalılar ve yargı mensupları çıldıracak, hukuk sistemimiz tamamen kaosa girecektir." İş Kanunu Tasarısı'nın ise işçi ve işveren kesimini rahatlatacak esnek düzenlemeler içerdiğini, bu Tasarının işçi sendikalarının öne sürdüğü gibi kuralsızlıklara kapı aralamayacağını; kısa süreli işler, çağrı üzerine çalışma, ödünç işçi çalıştırma gibi modern kavramların da Tasarının yasalaşması ile hukuk sistemimize gireceğini söyledi.

Pirler de İş Güvencesi Kanunu hakkında işadamlarının ve kamuoyunun bilmek istediği konuları ele aldı. Türkiye'nin ekonomik rekabet gücünün giderek zayıfladığını, yabancı yatırımcı girişleri, ekonomik özgürlükler sıralamasında, kişi başına GSMH düzeyi açısından da Avrupa ve dünya ortalamasının çok çok altında kaldığını vurgulayan TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler de "Gelişmişlik açısından bu kadar geride kaldığımız ortada iken, dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerin bile imzalamadığı ILO'nun 8 temel sözleşmesini Türkiye maalesef imzalamış ve çok ağır bir yükümlülüğün altına girmiştir. " şeklinde konuştu.

Panelin oturum başkanlığını yapan MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ömer Bolat, İş Güvencesi Kanunu'nun Türkiye'nin gündemine, popülist bir yaklaşımla 3 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde sokulduğunu, ancak sosyal barışın zedelenmemesi için, İş Kanunu Tasarısı yasalaşıncaya kadar İş Güvencesi Yasası'nın da yürürlüğe girmemesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Umarız ki İş Yasası Tasarısı da 15 Mart'ta olumlu bir şekilde Meclis'ten çıkar ve İş Güvencesi bombasının sosyal barışı ve reel sektörün yatırım yapma şevkini yokedecek oldukça mahzurlu hükümleri, kanunun kendisiyle birlikte ortadan kalkmış olur. Biz, İş Güvencesi Yasası'nın yürürlüğe girmesinin İş Kanunu çıkarılana kadar ertelenmesini önerdik. Böylece, popülist bir yaklaşımla birdenbire iş alemine apansız atılan bu bombanın hem işçiler, hem işverenlere hem de sosyal barışa bir zarar vermeden dengeli bir çözüme ulaşılmasını ve Türk İş Hukuku'nda yeni bir sayfa açılmasını diliyoruz."

Paneldeki görüşlerin böyle olması, yeterli çözümü öngörmüyor elbette. İş Güvencesi Yasası'nı uygulama sürecine girdiğimiz bugünlerde aleyhte kamuoyu oluşturma çabalarının sadece işverenlerin öncülüğünde sürmesi, bir konsensüs yahut görüş uyumu oluşturulamadığını göstermektedir. Halbuki işyeri ve işletmelerinin geleceğinin tehlikeye düşmesinden işçiler ve sendikalar da rahatsız olacaktır. Öyleyse niçin işveren tarafının keskin görüşlerine rağmen, işçi tarafı, taviz değil, ufak bir felsefi yaklaşım göstermeyi dahi tercih etmiyor. Bunda sosyolojik süreç içerisinde yokedilmiş olan güven faktörü önemli rol oynamaktadır. Haksız fesihlerle tıkanan çalışma barışının yeni bir sistemle akıllıca yeniden tesisi hususundaki ihtiyacın giderilmesinden kaçınmak şeklinde belirecek uyuşmazlığın çalışma hayatında olumsuzluklara neden olacağını dikkate almak, Devletin idari ve hukuki unsurlarıyla İş Güvencesi Yasası'nı uygulamaya hazırlanmasını sağlamak ta gerekmektedir. Eğer 4773 sayılı Yasa'nın uygulamasının ertelenmesi düşünülecekse, bu kararın, sosyoekonomik ve siyasi sonuçlarını da dengeleyerek bir an önce yasakoyucu (TBMM) tarafından verilmesi zaruridir.


10 Mart 2003
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED