AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Aklım pek yatmadı, ama...

Hergün yeni bir şey öğreniyorum, hergün bir yaşıma daha giriyorum... Bugün öğrendiğim size de bir yaş atlattıracak: Bir zamanlar çok sayıda Musevi'nin yaşadığı Şanlıurfa'da, kitlesel göçler sonucu, hepsinin İsrail'e gittiğini veya İstanbul'a taşındığını sananlar yanılıyormuş... Dünyanın her tarafındaki Musevilerle ilgilenen bir kurumun yayın organında okuduğuma göre, Şanlıurfa'da, şu anda on kadar Musevi aile yaşıyor ve dinlerinin bayramlarını kutluyormuş; ama gizlice...

Şaşırtıcı bir bilgi.

'Jewish Telegraphic Agency' (JTA) tarihî önemi de bulunan bir kurum. Matthew Gutman imzasını taşıyan haber JTA'nın sitesinde yer alıyor. Gutman Urfa'ya kadar gidip eskiden Musevi ustaların çalıştığı hanları gezmiş, yaşadıkları mahalleleri dolaşmış, belediye başkanı ve valiyle görüşmüş, karşısına çıkan herkese "Burada vaktiyle Museviler de yaşardı, ne oldular?" diye sormuş... Bu soruşturma, onu, "Museviler hâlâ var, ama dinlerini gizliyorlar" noktasına götürmüş...

JTA muhabiri Gutman'ın bu kanaate varmasına sebep olan birkaç kişiden biri bir televizyoncu: Şanlıurfa Tv yönetmeni Kadir Çevikcan... Çevikcan, "Museviler kimliklerini gizliyor" görüşünü, "Eğer komşuları onların kim olduklarını öğrenirse başlarına gelecek var" cümlesiyle açıklamış. Gutman, "Öğrendiğime göre" diyor, "Tevrat'ın hakkında 'Hz.İbrahim develerine su içirmek için konaklamıştı' yazdığı tarihî kentin Musevileri, hayatta kalabilmek için, takkelerini ve dinlerine ait kitapları evlerinin gizli bir köşesinde saklıyorlar..."

Sadece o kadar değil. Yazıda, Musevilerin, sanki Müslümanmış gibi camiye gittikleri, tespih çektikleri, herkes gibi bol pantalon giyip başlarını kefiye ile örttükleri ayrıntısı da yer alıyor... Yıllar önce, İran'da da, öyle bir hayatı yaşayan 'gizli' Museviler olduğunu, bunlardan fırsatını bulup İsrail'e yolunu düşürenlerin vatandaşlığa kabul edildiklerini öğrenmiştim. Cumartesileri çalışmaz başkalarını çalıştırır, çocuklarını kendileri gibi 'gizli inançlı' ailelerin çocuklarıyla evlendirirlermiş...

Çevikcan, "Kimlikleri bilinirse kimse onlardan alış-veriş etmez, açlığa mahkum olurlar; hatta öldürülebilirler bile" demiş Gutman'a; "En iyisi kimliklerini gizli tutmak, yayınlamamak" diye akıl vermiş... Ancak, Gutman, gazetecilik dürtüsüyle kendisini tutamamış; 'Yahudi Hanı' adlı çarşının içerisindeki bir zanaatkâra dikkat çekiyor. Hem de ismini verip eliyle ağzını tutan bir fotoğrafını yayınlayarak... Dükkânın her tarafı âyetler ve İslâmî motiflerle dolu olduğu halde, arkadaşlarının kendisine 'Moşe Dayan'diye hitap ettikleri bir usta bu...

'Moşe Dayan' lâkabı, bir ara çok ünlenen tek gözlü generalin çocukluğunda o dükkânda çalıştığı rivayetinden kaynaklanıyormuş... Guttman, "Oysa, Dayan, hayatında oralara ayak basmış olamaz" diyor... Belli ki, bizim topraklarda pek fazla rastlanan gerçek-dışı söylentilerden biri bu da... Tıpkı, JTA muhabirinin, 'yerel tarihçi' dediği Baki Özmen'in anlattığı türden... 1945 öncesi sayıları bin aile kadar olan Musevilerin Urfa'dan âni göçünün sebebi olarak, Özmen, "İçlerinden biri, Müslümanların üzerinde kalacak biçimde, diğerinin boğazını kesti" demiş muhabire...

Şanlıurfa'daki 'hoşgörüsüz' ortamı yüzlerce sözcükle okurlarına anlatan Matthew Gutman, Kadir Çevikcan'ın 'gizli din' taşıyan Şanlıurfalı Museviler hakkında söylediği "Hayatları bile tehlikeye girer" tespitini ciddiye mi almadı da, tanıştığı ustanın o insanlardan biri olabileceğini ima ediyor? Anlayamadım. O tespiti ben de ciddiye almadım, ama görüyorsunuz, ihtiyatı elden bırakmayıp ismi buraya taşımıyorum...

JTA'da daha önce yayımlanmış yine Türkiye ile ilgili bir başka yazıdan, Cumhuriyet dönemindeki bir tuhaf uygulama hakkında bilgi sahibi oldum: Azınlıklara ait olup da on yıl kullanılmayan mülklere devlet el koyuyormuş Türkiye'de... 1936 genelgesiyle azınlık vakıflarına getirilen sınırlamalardan haberdarım elbette, ancak böyle bir genel el koyma yasasının varlığı hakkında bilgim yoktu. Bu sınırlama yüzünden, ülkemizde yaşayan Musevilerin izleri de silinmeye yüz tutmuş... "Edirne'deki havrayı böyle kaybettik" demiş muhabire görüştüğü biri...

Bugün İstanbul'da 25 bin, İzmir'de 2 bin, Ankara'da 100, Bursa'da 70, Antakya'da 50 kişilik Musevi cemaatleri kalmış... JTA muhabirine, "İş ve eş bulmak, Musevi hayatının içerisinde olmak için İstanbul'a gitmek gerekiyor" şikâyetinde bulunanlar çıkmış... Bir zamanlar güçlü Musevi cemaatlerin yaşadığı Edirne ve Çanakkale'de kalan olmamış...

İşadamı Yılmaz Benardate, ailesinin Çanakkaleli olduğunu söylemişti bana. Köklerini sürdürebilmek için yılın belli dönemlerinde Çanakkale'ye gittiklerini de... JTA haberinden, sınırlayıcı yasanın kapsam alanına düşmemek için, çevresinde artık Musevi yaşamayan havraları tâmir ettirdiklerini ve her yıl bazı bayramları o havrada ibadetle geçirdiklerini de öğrendim...

Bursa cemaatinin lideri JTA muhabirine şunları söylemiş: "Elli yıl içinde Bursa'da belki hiç Musevi kalmayacak. Ancak, burada bir zamanlar güçlü ve büyük bir cemaatimiz olduğunu göstermek istiyoruz. Havrayı bu sebeple elden geçirdik..."

Türkiye 'hoşgörü' ülkesi ise, Urfa'da da 'gizli' dinli olmak gerekmemeli...


10 Mart 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED