|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Aslında 31 Mart'ta bekliyordum konuyu ele almasını, ama "yazı günü" olmadığı için, mecburen 1 Nisan'a sarkıtmış. Kimden sözediyorum? Elbette Emin Çölaşan'dan. Bir gazetecinin, mesleği dışında işlerle uğraşması, örneğin patronu adına iş ve ihale takip etmesi onursuzluk, alçaklıktır Çölaşan'a göre... Hele, yazısı sansür edilen bir gazeteci, hâlâ o kurumda çalışıyorsa "şerefsiz"dir... Çölaşan işte! "Savaş kırkırtıcısı" genel yayın yönetmeni "iş üstünde" yakalandığında sükut etmişti. Üstelik, o arkadaş, fazladan TÜSİAD üyesiydi ve Çölaşan'ın çok sevdiği deyimle, tescilli bir "iş takipçisi"ydi. "Yazısı sansür edildiği halde, hâlâ o kurumda çalışmaya devam eden gazeteci kim?" sorusunu da es geçmişti. Neyse... Dünkü yazısında 31 Mart gerici ayaklanmasını ele almış. Şöyle diyor: "3l Mart yakın geçmişimizde önemli bir siyaset olayıdır. Meşrutiyet sonrasında Rumeli'den İstanbul'a getirilen avcı taburları 'şeriat isterük, din elden gidiyor' çığlıklarıyla ayaklanıyor. Bunları tahrik eden gazeteler var. İstanbul'da kan gövdeyi götürüyor. Bazı milletvekillerini ve sokakta rastladıkları Harp Okulu mezunu subayları 'dinsiz' diye öldürmeye başlıyorlar. 31 Mart 1909 gerici ayaklanmasını Abdülhamit'in kışkırtıp kışkırtmadığı şu anda bile belli değil. Ayaklanmayı Selanik'ten İstanbul'a trenle gönderilen Hareket Ordusu kanla bastırıyor. Bu kanlı ve gerici ayaklanma sonucunda Abdülhamid tahttan indiriliyor, ailesi ve hizmetkarlarıyla birlikte Selanik'e sürgüne gönderiliyor." Çölaşan'ın tarihle, özellikle "yakın tarih"le ünsiyetini biliyoruz. Kalemi de pek işlek... Polemiğe girmekten çekinmiyor. Dünkü yazısında da, alttan alta "polemik" cehdi. Hem, tarihe mal olmuş bir olayı anlatıyor, hem de olayda dahli bulunan "kahramanlarla" ilgili el değmemiş bilgiler aktarıyor. İyi bir yazı... İyi olmasına iyi de, neresini düzelteceksin? 31 Mart Vak'ası, gerici bir ayaklanma değil, İttihat ve Terakki'ye iktidar yolunu açan "militer bir kalkışma"dır, bu bir... Sultan Abdulhamid'in olayda herhangi bir dahli yoktur, bu iki... Olayda "elebaşı" olarak gösterilen Derviş Vahdeti "teokrasi yanlısı bir isyancı" değil, bilakis Meclis'e karşı yürütülen operasyonu engellemeye çalışan, bugünkü anlamıyla saf bir "parlamenterist"tir, bu da sana üç... Bütün bunları M. Ertuğrul Düzdağ ve Murat Bardakçı yazdılar. Üstelik, Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesi "tıpkıbasım" olarak Latin hurufatıyla yayımlandı; dileyen İz Yayıncılık'tan temin edebilir. Yani mesele, Çölaşan'ın anladığı ve aktardığı gibi değil. Fakat daha vahimi ne, biliyor musunuz? Koca Çölaşan'ın Atatürk devrimlerinden, özellikle "saat ve takvim değişikliği"nden haberi yok. Nasıl mı? Osmanlı devleti Rumî takvim kullanırdı. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk devrimleriyle birlikte Miladî takvime geçti. 31 Mart Vak'ası, işbu yeni zaman ölçüsüne göre, 13 Nisan'a tekabül etmektedir ki, Çölaşan bunun böyle olduğunu/olması gerektiğini bilmiyor. Yani, 13 Nisan tarihli bir olayı, 31 Mart'ta gerçekleşmiş sanıyor. 31 Mart oysa, bir takvime, bir zamana, bir tarihe işaret etmez. Edebilemez... Sadece "galat" değeri vardır. Atatürkçü Çölaşan bu galatı "tarih bilgisi" gibi sunuyor bize ve bunu yaptığı için de Aydın Doğan'dan eşek yüküyle para alıyor. İyi mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |