AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Maskaraya çevirdiler...

1960 seçimlerinde, Richard Nixon karşısında yarışan John F. Kennedy, rakibine karşı üstün gelmeyi bir sloganla başarmıştı. Genç, atak Kennedy, yaşlı ve yorgun rakibinin bir dizi ‘yalanını’ sıraladıktan sonra, “Şimdi siz bu adamdan kullanılmış oto alır mıydınız?” diye soruyordu. Slogan tuttu, “Hayır” diyenler Kennedy’i Beyaz Saray’a taşıdı.

“Televizyonları ve gazeteleri imkân verse de Amerikan halkına benzer bir yakarışta bulunsam” diye düşündüğüm oluyor. George W. Bush ve ekibi yalanlar ve dolanlarla dünyanın başına büyük bir iş açtılar... Büyük bir başarıları var: Ülkelerini maskara etmek...

En pis kokan yalanı burada ele aldığım için biliyorsunuz: BM Güvenlik Konseyi’ne ABD dışişleri bakanı Colin Powell tarafından sunulan bir raporda, Irak’ın nükleer silâh geliştirme niyetinin delili olarak birkaç belge yer alıyordu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu başkanı M. ElBaradei, “İncelettik, belgeler sahte çıktı” deyiverdi...

İkinci yalan da yine Powell’a ait. ABD dışişleri bakanı gazetecilerin önüne çıktı ve “Elimizde, Irak’la ilişkilerini itiraf eden bir Üsame bin Laden kaseti var” dedi. Bin Laden konusu kendilerini de ilgilendirdiği için iddiayı ciddiye alan Almanlar, birkaç gün sonra, “İlişkiyi ispat ettiği ileri sürülen kaset sahte” açıklamasını yaptılar...

Tevekkeli şimdilerde pek konuşmuyor; Colin Powell, Bush adına katlandıkları için rahatsız olmalı. Çünkü üçüncü önemli yalanı yine ona söyletti Bush... Powell, Güvenlik Konseyi önüne çıkıp, “Irak’ın elinde, 500 km uzağa kadar seyredebilen pilotsuz uçaklar bulunuyor; bu BM ambargosuna aykırı” diye konuştu. Ertesi günü, Irak, ‘pilotsuz uçak’ denilen ucubeyi yabancı gazetecilere gösterdi. Meğer 5 milden uzağa gitmesi imkânsız bir planör değil miymiş?

Paul Wolfowitz’i bir daha gördüğümde “Acaba uzamış mı?” merakıyla önce burnuna bakacağım. 1991 Körfez Savaşı sırasında Baba Bush’un yanında bulunanlardandı Wolfowitz de; etkiliydi. Irak’a operasyon yarım bırakıldığı için öfkesi burnundaydı. O öfkeyle oturup “Irak’ın işini bitirmek üzere yeni bir askeri harekâta ihtiyaç var” diyen bir not yazdığı biliniyor... O not elden ele dolaştığı için de, “Şimdiki Irak saldırılarının hazırlığı ta 1991’den beri sürüyor” denilebiliyor... Geçen gün, Washington’daki Foreign Press Center’da yaptığı basın toplantısında, notu hatırlatan bir gazeteciye, “11 yıl önceki o notla ilgili haberi New York Times’ta okudum, ama hatırlamıyorum bile” diyebildi Wolfowitz...

Yalanlar, yalanlar, yalanlar... Bir de beceriksizlikler var tabii...

Irak’a savaşın daha ilk haftasında ‘şaşkınları’ oynayan Amerikalılara bir sorum var: 11 Eylül 2001 tarihinde başkanınız W. Bush değil miydi? Peki 11 Eylül’ü neden önleyemedi? Bush, tam altı ay, “Vallahi de bilmiyorduk” yalanına sığındıktan sonra, Mayıs 2002’de, “O kader sabahı...” diye başlayan cümlelerle, CIA ve FBI’ın eylemleri önceden haber aldığını, ancak önleyemediklerini itiraf etmek zorunda kaldı...

Yalnız o kadar mı? Üsame bin Laden, Bush ve ekibi tarafından, “Dünyanın en tehlikeli teröristi” ilân edilip başına ödül konuldu. Bush, “Bizim Batı’da bir söylem vardır; ölü veya diri denir” sözleriyle Bin Laden’in yakalanmasını kendi sorunu yaptığını açıkladı. Şimdi size soruyorum: Nerede Üsame bin Laden? Nasıl oldu da hâlâ yakalanamadı?

11 Eylülü önleyemeyen, kendi sorunu haline getirdiği Üsame bin Laden’i yakalayamayan, Afganistan’da Kabil dışındaki toprakları kontrol edemeyen George W. Bush ve adamları, “Bir hafta içerisinde Bağdat’tayız” dediklerinde, Amerikan kamuoyu, “Siz hem yalancı, hem de beceriksizsiniz; bu işi de elinize yüzünüze bulaştırırsınız” diye ayağa kalkmalıydı. Bazı ulusların feraseti başkaları kadar açık olmuyor...

Şimdilerde, eski sözleri hatırlatıldığında işitmezliğe vuruyor Bush ve ekibi; oysa, Amerikan halkını ve Kongre’yi savaşa ikna için, aylardan beri, “Sınırı geçtik mi Iraklılar bizi kucaklayacak” deyip duruyorlardı. Perle sözgelimi, geçen kış, “Saddam’ın ordusunu yenmemiz gerekmiyor, Saddam’ı Saddam’ın ordusu yenecek” demişti. Yine Perle, daha geçen ay, MSNBC televizyonuna şunu söylemişti: “Bazı paket direnişlerle karşılaşılabilir, ama Saddam Hüseyin’i savunmak için pek az Iraklı kılını kıpırdatacaktır...”

Başkan yardımcısı Dick Cheney, NBC televizyonuna, “Zor bir savaş olmayacak” demişti. Amerikalı gaziler önüne çıktığında, onları şevklendirmek için de, Cheney, “Göreceksiniz” demişti, “Saddam devrilince İslâm Dünyası’nda ılımlılar kazanacak...” Burada dursa iyi, 15 gün önce de, şu sözleri kayıtlara geçti Cheney’in: “Irak Savaşı aylar sürmeyecek, belki birkaç hafta...”

Donald Rumsfeld akıllı, kasım ayında ihtiyatlı konuşmuş: “1991 Körfez Savaşı karada beş gün sürmüştü; Irak’a karşı güç kullanımı beş gün mü sürer, beş hafta mı, beş ay mı, söyleyemem... Ama, daha fazla sürmez. Üçüncü Dünya Savaşı çıkmayacak, endişe etmeyin...”

Ya W. Bush? İngiliz Guardian gazetesi, önceki gün, mizah yazısı olduğunu belirtmediği, “Karşımıza çıkan bu adam Bush’un kopyası olmasın?” sorusu üzerine oturan bir mizah yazısı yayımladı. Yazar Tim Dowling, “Bush da tehlikeli yerlere kopyalarını gönderiyor; bazı kopyalar, ona benzesin diye, kulaklarını bile uzattılar” diye yazmış...

Aman Allah’ım, hipergücü maskaraya çevirdiler...


2 Nisan 2003
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED