AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Medya savaşı, cephe savaşını yeniyor

Amerika'nın Irak savaşı, esas itibariyle tam bir medya savaşına dönüşmüş durumda. Savaş cephede değil, ekranlarda cereyân ediyor: Cins düşünür Paul Virilio'nun "film çekmekle silah çekmek aynı şeylerdir" derken ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor olmalı. Elbette ki cephede savaş oluyor ama cephede nasıl bir savaş olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Daha doğrusu bütün dünyalılar olarak cephedeki savaşı değil, ekranlardaki savaşı izliyoruz.

Artık şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Medya savaşı, cephedeki savaşı da belirleyebilecek kadar bir adım öne geçmiş ve ekrandaki sanal gerçekliklerin cephedeki reel gerçeklikleri buharlaştırması imkân dahiline girmiş durumda: Böylelikle yine Paul Virilio'nun deyişiyle "reel gerçekliğin sanal gerçeklik aracılığıyla kazaya uğratılması" Amerika'yı başa çıkması zor gibi gözüken baştan çıkarıcı büyük bir kazaya kurban gitmenin eşiğine sürüklemek üzere.

Amerika'nın Irak'ta başlattığı haksız, hukuksuz, gayr-ı meşru ve barbarca savaşın Amerika lehine zaferle sonuçlanması medya savaşının da Amerika lehine sonuçlanmasına bağlı: Amerika, bu savaşı cephede kazansa bile medyada kazanamadığı sürece kaybedecek.

O yüzden Amerikan yönetimi, cephede savaş için yaptığı hazırlık kadar, medya savaşı için de hazırlık yapmıştı. Öyle ki, daha cephede savaş başlamadan haftalarca önce medyadaki savaş çoktan başlatılmış ve Amerika'nın bu savaştan mutlaka ve de son derece kısa bir süre içinde galip çıkacağı propagandası tüm dünyaya yayılmıştı.

Amerika'nın bu savaşta, dünyanın çeşitli ülkelerindeki medyatörleri satın alıp, bu köle ruhlu kişileri Amerika'nın çıkarlarını koruyacak gladyatörler gibi kullanması artık beklendiği gibi sonuç vermeyecek.

Elbette ki, kendi bencil çıkarlarını Amerika'nın çıkarlarıyla ve savaşıyla özdeşleştirenlerin medyada Amerikan kapıkulluğu yapmaları gerçekten mide bulandırıcı bir şey: Bu kişiler, medyada ne kadar savaş tâcirliği yaparak ceplerini doldururlarsa doldursunlar, öyle anlaşılıyor ki, sonuçta Amerika'nın, bu savaş dolayısıyla tam bir bataklığa saplanmasını önleyebilmesi ve bu savaş sonrasında dünya üzerindeki hâkimiyetini artık eskisi kadar kolayca sürdürmesini sağlayabilmesi pek mümkün olmayacak.

Zaten Amerika, dünyadaki haber ağlarının ve kaynaklarının çoğuna sahip olduğu için Amerika yandaşlığı yapan medyatörlerin yaptıkları sadece kapıkulluklarını tescillemekten başka bir işe yaramayacak. Çünkü artık dünyada Amerika'nın güdümünde olan medya rejimi değişmeye başladı ve bu savaş dolayısıyla dikkat çekilmesi gereken ve öne çıkan bazı ilginç gelişmelerle karşı karşıyayız:

Her şeyden önce şunu söylemek gerekiyor: Amerika dünyadaki belli başlı haber ağlarını ve kaynaklarını zaten kontrol ettiği için, savaşla ilgili haberler Amerikan kaynaklı haberler: Bu nedenle, küreselleşmenin baş aktörü de Amerika olduğu ve tüm dünyayı küreselleştiriyorum derken Amerikanlaştırdığı için genelde medyanın, özelde ise haberlerin dili ve söylemi de küreselleşmiş ve dolayısıyla Amerikanlaşmış durumda.

Bu süreç, Amerika'nın Afganistan işgali sırasında ve İkinci İntifada sürecinde iyice belirginleşmişti. Amerika'daki ve dünyadaki büyük medya şirketlerinin çoğuna da Yahudiler hâkim olduğu için tüm dünyada medyanın dili ve söylemi Amerikanlaşırken aynı zamanda Yahudileşmeye de başladı böylece. Tercihlerini Türkiye'den ve İslâm dünyasından değil, Amerika'dan ve Yahudi titan ve tiranlardan yana olmak yönünde yapan, Türkiye'deki güç ve çıkar odaklarının kapıkulluğundan Amerikalı ve Yahudi titan ve tiranların kapıkulluğuna terfi eden (!) Türkiye'deki medyatörler, Afganistan işgalini Amerikalıların perspektifi ile verdiler; İsrail'in Filistin'de işlediği vahşeti ise hâlâ İsraillilerin dilini, söylemini, çıkarlarını ve cinâyetlerini meşrûlaştıracak ve pekiştirecek şekilde veriyorlar!

Artık Türkiye'de dominant olarak bir Türk medyasının değil, çıkarlarını, Amerikalı ve Yahudi tiranlara, titanlara ve baronlara hizmet etmekte gören köle ruhlu, satılık ve aşağılık bir medyanın varolduğunu görüyoruz.

Ancak burada Amerikalıların ve Yahudilerin hesap edemedikleri yeni bir durum çıktı ortaya: Amerikalıların ve Yahudilerin kontrolünün dışında başka alternatif medyalar da devreye girdi ve bu medyalar da tıpkı Amerikan medyası gibi küreselleşti. Meselâ El-Cezire televizyonu ve Abu Dabi televizyonu, Irak savaşı'nın tam bir medya savaşına dönüşmesine ve Amerikalıların medya savaşı için yaptıkları hazırlıkların kısa devre yapmasına yol açtı. Böylelikle dünya medyasındaki Amerikan / Yahudi tekeli veya oligarşisi kırıldığı için bu medya savaşında Amerika daha şimdiden kaybetmeye başladı. Amerika'nın medya savaşında kaybetmeye başlaması, cephedeki savaşın da seyrini Amerika'nın aleyhine dönüştürdü.

Sonuç: Amerika'yla başa çıkmak için sadece siyâsî, askerî ve kültürel açıdan güçlü olmak yetmiyor; medyada da Amerika'yla / Yahudilerle savaşmak ve Amerika'nın / Yahudilerin yalanlarını, beyin yıkama makinalarını ve mekanizmalarını açık edecek, gün ışığına çıkaracak ve çökertecek kadar güçlü olmak gerekiyor.

Artık Amerika cephede bu savaşı kazansa bile, Amerikalıların yalanlarını deşifre edecek, işlediği cinayetleri gözler önüne serecek "adam gibi film çekmesini bilen" alternatif ve güçlü medyalar var olduğu sürece Amerika cephede fiilen galip olsa bile mağlup çıkacaktır bu savaştan.


2 Nisan 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED