T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İşin 'siyasî' ve 'askerî' yönüne kim bakıyor?

Hükümetin Irak savaşına ilişkin ABD ile yürüttüğü görüşmelerin esasının "bir avuç dolar" için olduğu yönünde "iç ve dış" dünyada hakim olan görüş, tabii ki başta Başbakan Gül ve AKP Genel Başkanı Erdoğan olmak üzere iktidar cephesini çok rahatsız ediyor. Haklılar, nasıl etmez; "iç ve dış" basını açar açmaz önünüze gelen Türkiye imajı hemen hemen bundan ibaret.... Hele bir de, geçenlerde Washington'da iki bakanın (Yakış ve Babacan) ABD yönetiminden talep ettikleri parasal desteğin "92 milyar dolar" gibi duyanları ister istemez gülümseten bir miktar olduğu artık iyiden iyiye anlaşılmışken. (Hatırlayanlar vardır; ben bu gelişmeden "Türk basını"nda ilk kez Akşam'dan Tuncay Özkan'ın manşete çıkarılmış bir haberiyle bilgi sahibi olduğumda, gözlerime inanamamış ve Kronik Medya'da yer alan bir yazımda bu "uydurma" haberin günahını Özkan'a yüklemiştim. Oysa geçenlerde Ankara'da bulunduğumuz sırada birkaç kaynaktan gelen bilgiyle teyit edilmiştir ki, bu "92 milyar dolar" isteği basbayağı gerçekmiş. Bürokratlarımızın Körfez Savaşı'ndan itibaren Türkiye'nin kayıpları hakkında yaptıkları "bilimsel" bir hesap, faturayı bu miktara yükseltiyormuş. Düşünebiliyor musunuz; tam "92 milyar dolar"! Bu miktar öyle "bilimsel" bir biçimde talep edilmiş ki, sanırsınız ki Bush efendi "Haaa... Madem 'bilimsel' olarak ulaşılan rakam bu kadar!" deyip arkasındaki kasadan çıkardığı 92 milyar doları oracıkta bakanlarımızın eline tutuşturuverecemiş! Konuya ilişkin dinlediğimiz hikayelerde, söz konusu rakamı duyan ABD'li yöneticilerin yüzlerine müstehsi bir ifadenin yerleştiğinden de söz ediliyordu. Benim bu hikayeleri dinledikten sonraki tepkim de şöyle oldu: Az bile istemişiz; oldu olacak Türkiye olarak ekonomik kayıplarımızın hesabını 1. Dünya Savaşı'ndan, hatta "endüstri devrimi"nden de başlatabilirmişiz!

Evet iktidarın, ABD ile yürüttüğü görüşmelerin esasının "bir avuç dolar" (ya da "bir çuval dolar") için olduğu yönündeki yaygın kanaatten çok rahatsız olduğu (haliyle) besbelli. Ancak bu konuda hükümetin (rahatsız olmaya hakkı olsa da) kimseye "sitem etmeye" hakkı olmadığını düşünüyorum. Çünkü hükümet, ABD ile yürüttüğü görüşmelerde (pazarlıklarda) "ekonomik yardım" dışındaki kalan ve adları "siyasî" ve "askerî" olarak konmuş diğer iki konu hakkında bugüne kadar ciddi hemen hiçbir açıklama yapmamıştır. İsterseniz bunun böyle olup olmadığını hemen şimdi test edebiliriz: "Para" meselesi dışında, Türkiye'nin Irak savaşına ilişkin ABD yönetimi ile yürüttüğü görüşmelerde adları geçen "siyasî" ve "askerî" meselelerimiz, beklentilerimiz, şartlarımız nelerdir? Söyleyin; aramızdan hangimiz bu soruları layıkıyla cevaplayabilir. Tamam, Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin ayrı bir devlet oluşturmaması; Musul ve Kerkük'ün katiyen Kürtler'in yönetim alanına girmemesi; Türkmenler'e, Kürtler ve Araplar yanında eşit haklar tanınması ya da Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin silahlandırılıp/ silansızlandırılmasının Türkiye'nin gözetimi altında olması, gibi "askerî" ve "siyasî" nitelikte birtakım "şartlar"ı epeydir bölük pörçük olarak orda burda duyuyoruz. Ama bu bilgiler, biraz önceki sorumuzu cevaplamaya yeter mi? Herşeyden önce, Türkiye'nin ABD'nin Irak'a yönelik başlacağı bir savaşın Kuzey Irak'tan başlayarak ülkede yol açacağı yeni yapıya yönelik "Türk tezleri"nin ne olduğunu tartışmadık. Mesela Türkiye, Irak'ın "toprak bütünlüğü"nün korunmasından mı yana, yoksa Irak'ın fiiliyatta olmasa bile "anayasal" olarak "federal" değil üniter" bir yapıda olmasından mı yana? Biliyorsunuz, bu ikisi apayrı şeyler; Irak'ın "toprak bütünlüğü"nü koruyarak "üniter" olduğu gibi "federal" bir yapıda olması da mümkün. Mesela, Türkiye eğer "federal" bir Irak'a karşıysa, niçin karşı? Irak'ın son anayasasında adı konmadan zaten epeyce "federal" bir yapı kazanmış olan Irak'ta hemen herkes (Kürtler ve Şiiler) "federasyon"dan yanayken, Türkiye hâlâ Irak için "üniter devlet" konusunda ısrarcı mı; ısrarcıysa niçin? Mesela, son günlerde üzerinde çokça konuşulmaya başlanan, Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin ABD tarafından silahlandırılması ve savaşı takiben silahsızlandırılması konusunda Türkiye'nin gözlemci olması yolundaki ısrarı? Ne dersiniz; bu talep ne derece "gerçekçi" bir talep? Ayrıca unutmayalım ki, bu ısrarlı talep Türkiye'yi "savaşa sokabilecek" taleplerin en başında geliyor.

Sonuç olarak, Türkiye'nin ABD ile yürüttüğü görüşmelerde önemli yer tuttuğu söylenen "siyasi" ve "askeri" problemlerin (ya da Türkiye açısından "şartlar"ın) gerçekten ne olduklarından niçinleriyle birlikte haberdar olduğumuz söylenemez. Hem de (söylediğim gibi) bu konular eli kulağında olan bir Irak savaşında Türkiye'yi birinci dereceden ilgilendiren konular olmasına rağmen.

Bu çerçevede şunu da söyleyelim: Türkiye-ABD görüşmelerinde işin "bir avuç dolar" faslı, yani işin "ekonomik" faslı hükümetin sırtına yüklenmişken, garip bir şekilde işin "siyasi" ve "askeri" cephesiyle hükümet neredeyse hiç ilgilenmemektedir. Gerçekten de epeyce garip bir manzara değil mi? Ülkenin "siyasî iradesi"si, "siyasî" ve "askerî" konularda neredeyse ağzını bile açmamaktadır.... Garip, çok garip bir "işbölümü" doğrusu....


24 Şubat 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED