T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
ABD'nin aklı Saddam'da, Türkiye'nin Kürtler'de...

Öyle anlaşılıyor ki, Saddam ağzıyla kuş tutsa ABD'ye yem olmaktan kurtulamayacak.. Hoş Saddam'ın da ABD'yi değilse bile dünya kamuoyunu ikna etmek için fazla bir şey yaptığı söylenemez... Gerçekte asıl hedef Saddam değil Irak... Kuşkusuz Irak da asıl hedef değil. Bunu artık sokaktaki insanlar bile anlayabiliyor. Hatta sebep tek başına petrol de değil... Hedef bütün dünya ve ABD'nin asıl amacı dünya egemenliği... Bunun başlangıç noktası ve deneme tahtası Irak olacak.. Bu hedefin yanında Bush da, Blair de, Saddam da figüran durumunda...

İnsanın, "Keşke Sovyetler Birliği yıkılmasaydı" diyesi geliyor... Hiç olmazsa ABD saldırganlığını dengeleyen bir karşı güç olarak belirli bir dönem işe yaradı. "İşe yaradı" diyorum ama, Sovyetler'in de ABD'den pek bir farkı yoktu... Üstelik o zaman, yine ABD kaynaklı "komünizm " korkutmacası ile 'hür dünyadaki' hür olmayan insanların anası ağlatılıyordu.

Yasaklar özgür düşünceyi inim inim inletiyordu, Gladio-Kontrgerilla çeteleri ortalıkta kol geziyordu. Türkiye o zaman, 'hür dünya'nın komünizm sınırındaki son kalesiydi. O nedenle biz Türkiyeli solcular, Batı'daki arkadaşlarımızdan çok daha fazla eza, cefa çektik.. Devletin gadrine uğramak, zulmünü yaşamak için şimdi solcu olmak gerekmiyor.

Sovyetler yıkıldıktan sonra kriterler değişti. Eskiden zülme uğrayan solcuların çoğu şimdi kendilerini ezen o devlet mekanizmasına ve militarizme tapıyor. Çevrelerindeki her meseleye bakışlarında tek bir kriter var: Devletçilik ve hatta milliyetçilik... Din meselesinde, etnik meselelerde şahin gibiler... Bazılarına MGK bile yetişemiyor!.

Toplum içindeki farklılıklara ve farklı düşüncelere hiç tahammülleri yok.. Neyse lafı uzatmayalım...

Türkiye eskiden, 'hür dünya'nın komünizm karşısındaki son karakoluydu, şimdi de ABD'nin 'terörist' ilan edip, işgal etmeye karar verdiği ülkelere karşı ileri karakol olma yolunda... Bu çerçevede, Irak'ı daha çabuk yok edebilmek amacıyla kuzeyden de saldırmak isteyen ABD kuvvetlerinin Türkiye'de konuşlanabilmesi için, Meclis'ten bir karar çıkartılması gerekiyor. Irak'a resmen asker gönderebilmek için de Meclis'in onayı şart...

Türkiye ise bazı isteklerini ABD'ye kabul ettirebilmek amacıyla işi uzatıyormuş gibi yapıyor. Meclis'ten bir karar beklenirken Türkiye, Irak'a askerler sokmaya devam ediyor, ABD ise çeşitli bahanelerle birliklerini ve silahlarını Türkiye topraklarına göndermeye başladı bile...

Meclis'in kararı aslında bir formaliteden ibaret hale geldi.... ABD'nin hedefi şimdilik Saddam ve Irak... Türkiye'nin hedefi ise Kuzey Irak ve Kürtler... Hem Kuzey Irak'takiler hem de Türkiye'deki Kürtler. Amma ille de Güneydoğu'da yaşayan Kürtler...

Türkiye ABD'den sıcak para ve ekonomik ayrıcalıklar koparmaya çalışıyor ve savaş nedeniyle oluşacak zararlarının tazmin edilmesini istiyor. İleri karakol olmanın bedelini talep ediyor. Oysa hükümetin belki, ama devletin gözü bana kalırsa parada pulda değil, Kürtler'de...

Hem dışardakilerde, hem içerdekilerde... Dışardakiler için ABD'ye şartlar ileri sürüyor. Malum.. "Irak'ın yeniden yapılandırılmasında Irak Kürtleri'ne herhangi bir hak, hukuk falan vermeyin" diyor. Elinden gelse, "Sürün onları o bölgeden de rahat nefes alalım" diyecek

Onun yerine, "Yeniden kurulacak Irak'ta federasyon lafını ağzınıza bile almayın. İçerdeki bizim Kürtler'in iştahını kabartırsınız" demekle yetiniyor. Türkiye, Kürtler'e karşı kullanmak üzere, Körfez Savaşı'na kadar varlıklarını ağzına bile almadığı Türkmenler'i, beşinci kol olarak kullanmayı düşünüyor.

"Türkmenler de Kuzey Irak'ın asli unsuru olsun" diyor. Hangi Türkmenler? Derin devlet güçlerinin örgütleyip zoraki oluşturdukları Türkmen Cephesi mi? Yoksa şimdiye kadar Kürtler'le birarada yaşamış sıradan, ama Türk devletinin denetimine girmek istemeyen Türkmenler mi? Sonra Türkiye, kurulacak yeni Irak'ın anayasasını da biçimlendirmeye kalkıyor. "Kurulacak devlet üniter olmalı" diye şart koşuyor.

Ya Irak halkı şimdiye kadar olduğu gibi, yine bölgesel bir özerkliğe ya da federasyona karar verirse? Irak'ın içişleri Türkiye'yi niye ilgilendiriyor olsun? Türkiye İran'a ya da Yunanistan'a karışabiliyor mu? Mesele Irak değil Kürtler olunca durum değişiyor. İçerde ise, savaşı bahane ederek olağanüstü hali geri getiriyor. Gerekçe Irak savaşı olsaydı Mersin ve Hatay'da da Olağanüstü Hal ilan edilirdi. Oysa askerlerin listesinde bu iller bulunmuyor. Savaş, görüldüğü gibi, belki hükümete değil, ama devlete inanılmaz, muazzam fırsatlar sunuyor.

Kuzey Irak'ta bir Kürt oluşumunu önlemek bahanesiyle oradaki yapının istikrarsızlığa sürüklenmesini ve mümkünse parçalanmasını sağlamak, bu olmazsa Kuzey Irak Kürtleri'nin üzerinde kalıcı bir baskı kurmak amacıyla tampon bölge oluşturmak.

Tabii ABD müsaade ederse... İçerde ise, Kürtler üzerindeki hafiflemiş gibi görünen baskıyı, Olağanüstü Hal'i yeniden ilan ederek sürdürmek.

Bana kalırsa devlet, ABD'ye karşı bu talepleri ileri sürerek Kuzey Irak ve Kürt sorununda hükümetin elini kolunu şimdiden bağlamak istiyor. Hatta AB'ye tam üyelik konusunda, bu nedenle frene basarak demokratikleşmeyi bir başka bahara havale etme politikasını resmileştirmeye çalışıyor.

Belki bunları zaten fiiliyata geçirecekti, ama savaş meseleyi daha önce gündeme getirdi. Bütün bu belirtilere bakınca, Türkiye'de devleti yöneten güçlerin bu savaşı istediği anlaşılıyor. Hükümet de, savaşı engelleyemeyeceğini anlayınca savaştan faydalar sağlamaya çalışıyor. Savaş rantı diye buna denir işte...


24 Şubat 2003
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED