AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K R O N İ K  M E D Y A
Birgün'ün saç-baş yoldurtan manşeti:
'Mevlana-Schiller hattı'

Birgün'ün Ankara bürosu, Prof. Baskın Oran'la konuşmuş ve ondan, "müzakere tarihi" konusunda "AB, İslam-Batı ilişkisinde ABD'nin tam tersini yaptı" anlamına gelen bir demeç almış. İç sayfa editörü, habere gayet makul bir başlık koymuş: "AB ABD'den zeki." Fakat Yazıişleri bu "kuru" sunumla yetinmeyip "şekil" yapmaya karar vermiş. Sonuç, hiç iyi olmamış...

Gene bir manşet incelemesi... Ama bu defa her zaman yaptığımızın tersini yapacağız: Yani önce, manşetin iç sayfalardaki tam metnine göz atacağız, ardından bu haberin birinci sayfanın tepesinden nasıl sunulduğuna bakacağız... Derdimizi böylece daha iyi anlatabileceğimizi düşünüyoruz...

Başlıyoruz... 19 Aralık tarihli Birgün gazetesinin 5. sayfasındayız...

Haberin başlığı: "AB ABD'DEN ZEKİ."

Haberin spotu: "Prof. Oran, Avrupa Birliği, İslam dünyasına yaklaşım açısından Türkiye'yi içine alarak ABD'nin yapamadığını yaptığını söyledi."

Haberin girişi: "Brüksel zirvesini değerlendiren Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Baskın Oran, AB'nin Türkiye'ye kapılarını açmakla ABD'den daha zekice davrandığını belirterek, şunları söyledi: 'İslami terör dünyayı çok yıldırdı. Ama AB, Amerika'nın davrandığı gibi davranmamayı tercih etti. ABD bataklığı bombalayarak sivrisineklerle baş edebileceğini sandı. Oysa sivrisinekler şimdi her tarafa yayılmış durumda. AB, demokrasiyle İslamın bağdaşabileceği tek ülkenin Türkiye olduğunu gördü."

HABER SORUNSUZ...

Haber daha sonra "Çokkültürlülük tartışması" arabaşlığıyla sürüyor. Bu bölümde de üç kişi, AB'nin Türkiye'ye tarih vermesini ülkedeki "çokkültürlülük" tartışmaları açısından değerlendiriyorlar.

Aslında haberin bu ikinci parçası, Baskın Oran'ın başlığa da çıkarılan sözlerine sonradan eklenmiş bir yama gibi duruyor ama, olmayacak şey değil, sonunda Oran'ın İslam-Batı çerçevesindeki sözleri de pekâlâ bu çerçevede algılanabilir...

Yani sonuç olarak, dört bilim adamı-kanaat önderinden alınan demeçlerle oluşturulmuş bir "çokkültürlülük" tartışması bu ve 5. sayfadaki habere bu haliyle hiçbir itirazımız yok.

VE MANŞET...

Şimdi de gelin, bu haberin hangi manşetin iç sayfalardaki devam bölümü olduğuna bakalım... Evet, geri geri iz sürüp birinci sayfaya geldiğimizde, bu haberin şu manşetin devamı olduğunu görüyoruz:

"MEVLANA-SCHILLER HATTI... Mevlana, 17 Aralık'ta ölmüştü. AB 'kardeşlik' iddiasının sahicisi, onun öncülüğünde bu coğrafyadan çıktı..."

Bu başlık ve alt başlığı iki spot takip ediyor. Bunlardan birincisinde şöyle deniyor:

"Uygarlık kavgası yalan: Erdoğan'ın 'seçeneksiz' gördüğü Ankara-Brüksel hattı, uygarlık kavgasına işaret ediyordu. Prof. Baskın Oran şöyle değerlendiriyor: AB, demokrasiyle İslam'ın bağdaşabileceği tek ülkenin Türkiye olduğunu gördü."

Manşetin ikinci spotunda ise sözünü ettiğimiz üç bilim adamı-kanaat önderinin sözlerinden kısa alıntılar var...

SON YILLARIN EN...

Gördüğünüz gibi, ana haberle alakasız ve ne dediği hiç mi hiç anlaşılmayan garip bir sunumla karşı karşıyayız... Meseleyi hiç anlamıyor değiliz: Birgün'ün birinci sayfasını düzenleyen editörler, iç sayfadaki "kuru" sunumla yetinmemiş, "şekil" yapmak istemişler. Fakat "olmuş mu?" diye sorarsanız, cevabımız, çoğu (bütün?) Birgün okurları gibi "hayır" olacaktır...

Her şeyden önce şu "Mevlana-Schiller hattı" lafı... Mesela neden "Mevlana-Victor Hugo" hattı değil de öyle? (Öyle ya, okurlar Schiller'in, AB marşı olarak kullanılan Beethoven'in 9. senfonisinin koro bölümündeki sözlerin yazarı olduğunu bilmek zorunda mı?)

Diyelim Birgün okurları, bu ek bilgiye ihtiyaç duymaksızın, manşette, biribirinin devamı olan (biri Doğu'dan biri Batı'dan) iki barış âbidesinden söz edildiğini anladılar... Peki alt başlıktaki "AB kardeşlik iddiasının sahicisi" diyerek, Schiller'in simgelediği "kardeşlik iddiası"nın sahte olduğu mu söylenmek isteniyor? Eğer öyleyse, o başlığı ne yapacağız? Hani bu iki "kardeşlik iddiası" "aynı hat"ta yer alıyordu?

Sonra o ilk spot: "Erdoğan'ın 'seçeneksiz' gördüğü Ankara-Brüksel hattı, uygarlık kavgasına işaret ediyordu..." Bu ne demek? Sonra üstteki "Uygarlık kavgası yalan" lafı... O ne? Bütün bunların, Baskın Oran'ın "AB, ABD'den daha akıllı çıktı, islam-batı zıtlığının kavgayla değil konuşarak halledilebileceğini anladı" mealindeki değerlendirmesiyle nasıl bir ilgisi var?

Bir heves ertesi günkü (20 Aralık) Birgün'e baktık, belki gazete bu "bilmece"yle ilgili bir açıklama yapmıştır diye ama hiçbir şey göremedik... Bu muamma manşet yazıldığıyla kaldı... Belki bir Birgün yazarı eğilir konuya, yazıişleri bu vesileyle bir açıklama yapar, biz de bilgileniriz... Olursa öyle bir şey, söz, size de aktaracağız. (A.G.)


Bazı Kemalistlerin hali hakikaten hüzün verici...

Avrupa Parlamentosu Başkanı Borrell, geçtiğimiz haftalarda İstanbul'daydı... Bir soru üzerine İstanbul için 'Tek başına düşündüğünüzde, çok rahatlıkla Avrupa Birliği üyesi olabilecek bir ülke' dedi. Prof. Alpaslan Işıklı'ya göre, 'Yugoslavya modelinin bundan daha açık bir itirafı olamaz'dı

Prof. Dr. Alpaslan Işıklı bir yerde yazmış da Cumhuriyet'ten Deniz Som, yazılanları pek beğenip sayfasına mı almış; yoksa Prof. Işıklı fikirlerini doğrudan Deniz Som'un köşesinde mi yayımlamış, bu tam anlaşılamıyor... Ama hiçbir önemi yok bunun, önemli olan fikirler...

Prof. Işıklı, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi "Yugoslavya modeli" uygulayarak parçalayacağına inanıyor. Olabilir, ama bir bilim adamından bu fikrini savunurken, atıf yaptığı olguları-konuşmaları eğip bükmeden, onlara işine gelen anlamları yüklemeden aktarması beklenir, değil mi?

Prof. Işıklı, tezini temellendirmeye çalışırken dört Avrupalı siyasetçinin konuşmalarına göndermede bulunuyor. İlk üçü şöyle: "Almanya'nın eski Dışişleri bakanlarından Hans Dietrich Genscher, 90'lı yılların başında, Türkiye'ye Yugoslavya modelinin uygulanmasının uygun olacağını ilan etmekten kaçınmamıştır. Diyarbakır'ı ziyaret eden AB temsilcisi Karen Fogg'un 'Buralarda Türk bayrağı yerine PKK bayrağı görmek istiyorum' demesinin başka ne anlamı olabilir? Keza Almanya'nın eski başbakanlarından Helmut Schmidt de Türkiye'nin bölünmesinden yana olduğunu ifade etmiş bulunuyor."

Tabii kaynak falan hak getire, yazıda hiç böyle zahmetlere girişilmiyor. Siz istediğiniz kadar "Bunlar bunları ne zaman söylemiş yahu, ben hiç duymadım" diye düşünün, sonuç değişmiyor. "Koca profesör aktardığına göre..." deyip geçmekten başka çareniz yok... Ta ki, son siyasi kişinin "Türkiye'yi parçalama" beyanını okuyana kadar... Çünkü onu okuyunca, önceki üç alıntının sahihliğini test etme imkânınız doğuyor (çünkü o beyanın tarihi yeni). Önce Prof. Işıklı'nın sözleri: "Son olarak geçenlerde Türkiye'ye gelen Avrupa Parlamentosu Başkanı Joseph Borrell, İstanbul'un tek başına aday olması halinde AB üyesi olabileceğini açıklamıştır. Yugoslavya modelinin bundan daha açık itirafı olamaz."

Şimdi de, Borrell'in bu sözleri hangi bağlamda kullandığını 7 Aralık tarihli Sabah gazetesinin haberinden okuyalım: "Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Josep Borrell, İstanbul'da. (...) Borrell, Türkiye izlenimlerinin sorulması üzerine de, İstanbul'un Türkiye'nin en önemli ekonomik bölgelerinden biri olduğunu belirterek, 'Zengin, çok yoğun ekonomik faaliyet var. İstanbul'u tek başına düşündüğünüzde, çok rahatlıkla Avrupa Birliği üyesi olabilecek bir ülke' ifadesini kullandı.

Ancak bölgesel dengesizlikler bulunduğunu belirten Borrell, Türkiye üye olduğu zaman daha geri kalmış bölgelerin AB'nin de yardımıyla daha hızlı bir şekilde kalkınabileceğini söyledi."

Gördüğünüz gibi Borrell, Avrupa Birliği'nin her ülke için en temel hedeflerinden biri olan "bölgesel dengesizliklerin giderilmesi"ne dikkat çekiyor ve bu arada başta İstanbul olmak üzere Batı ile Doğu arasındaki kalkınma farkını vurguluyor.

Sonra da, sanki başına gelebilecekleri hissetmiş gibi, Türkiye "bir bütün olarak" AB'ye üye olduğunda bu farklılıkların giderilmesi için çok çalışmak gerekeceğini söylüyor...

Siz şimdi Borrell'in ne söylediğine ve Prof. Işıklı'nın ne anladığına bakıp, önceki alıntılar hakkında bir fikir geliştirebilirsiniz... Buradan bakınca sonuç hiç parlak görülmüyor. (A.G.)


21 Aralık 2004
Salı
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED