AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Pareto yasası ya da seksene yirmi ilkesi

Avrupa ülkeleriyle rekabete hazırlanma sürecinde, bütün kurum ve kuruluşlar, ürün ve hizmet üretiminde, verimliliği artırma ve yenilikçi olma yolunda araştırma yapmaya ağırlık vermek zorundadır. Türkiye'deki her işletme, tasarım, ürün geliştirme ve üretim sürecini iyileştirmede Batı'daki rakiplerini aşacak rekabet stratejisi ve yönetim ustalığı geliştirmelidir. Yerel ölçekten küresel ölçeğe geçemeyen kurum ve kuruluşların, uzun dönemde varlıklarını korumaları mümkün değildir.

Verimlilik ve yenilik peşinde koşan liderler şirketlerin yeni güç kaynağıdır. Verimliliğe önem vermeyen, yenilikçi olmayan her yönetici, şirket kâr etse bile sermayesini eritmekten kurtulamaz. Anadolu'da "İşten değil, dişten artar" denilir. Ancak, işinde yenilik yapmayan ve verimliliğini artırmayan kuruluşların, dişlerinden artırdıklarının da kârlılıklarına önemli bir katkısı olmaz. Bilgi toplumunda kuruluşların en büyük kâr kaynağı, verimlilik artışıyla maliyetlerin düşürülmesi ve kalitenin yükseltilmesidir.

Kuruluşların verimliliği artırma sözkonusu olduğunda, akla hemen "Pareto yasası" ya da "seksene yirmi" (80/20) ilkesi gelir. Bu ilke, kişi ya da kuruluşların daha az girdi kullanarak, daha çok çıktı elde edebileceklerini gösterir. Seksene yirmi ilkesiyle her kurum ve kuruluş, bir yandan giderlerini azaltırken, diğer yandan da gelirlerini çoğaltabilir.

Seksene yirmi ilkesi özel kuruluşlar için geçerli olduğu kadar kamu kurumları ve gönüllü örgütler için de geçerlidir. Ürün, hizmet ve bilgi üreten her kuruluş, seksene yirmi ilkesiyle üretim maliyetlerini düşürürken, kalitesini yükselterek, gelirlerini büyütebilir. Yönetim danışmanı Richard Koch "80/20 ilkesi" isimli kitabında "daha azıyla daha çoğunu elde etmenin sırrı"nı uzun uzun anlatmaktadır.

Seksene yirmi ilkesi, çıktılar, ödüller ya da sonuçların yüzde seksenine yakın büyük bir çoğunluğunun, girdiler, gayretler ya da sebeblerin yüzde yirmisi gibi, küçük bir azınlıktan kaynaklandığını gösterir. Bu ilke, bir işletmede gelirlerin yüzde sekseninin, ürettiği ürünlerin yüzde yirmisine dayandığını anlatır. Zaman ya da enerji açısından bakılırsa, bu, kişi ya da kuruluşların başarısının yüzde sekseni harcadıkları zaman ya da enerjinin yüzde yirmisinden elde edildiği anlamına gelir.

Seksene yirmi ilkesi, ürün, hizmet ve bilgi üreten kurum ve kuruluşlarda kullanılan kaynakların büyük bir çoğunluğunun, elde edilen başarıdaki payının oldukça düşük olabileceğini hatırlatır. Bir kurum ya da kuruluşun çalışmasında verimliliğin böylesine düşük olması, hiçbir yöneticinin kesinlikle istemediği bir sonuçtur. Bu yüzden, her yönetici, seksene yirmi ilkesine dayalı bir analiz yaparak, kuruluşun verimliliğiyle birlikte kârlılığını da artırabilir.

Seksene yirmi ilkesi, İtalyalı iktisatcı Vilfredo Pareto'nun yüzyıl önce İngiltere'de toplam nüfus ile zenginliğin dağılımı arasındaki ilişkileri araştırdığı çalışmasına dayanır. O servetin yüzde sekseninin, toplumun yüzde yirmisinin elinde toplandığını bulmuştur. İnsanların toplum içindeki oranı ile sahip oldukları gelir seviyesi arasındaki matematiksel ilişkinin belirlenmesindeki analiz, ekonomi ve işletme yönetiminin her alanına uygulanarak, verimlilikte büyük artışlar sağlanmıştır.

Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatı etkileyen dinamiklerin sonuçlar üzerindeki ağırlıklarını ayrıntılı bir biçimde analiz etmeden, Türk toplumunun verimliliğini artırmak mümkün değildir.

Hayatı yaşanır kılmada gerçekten önemli çok az değişken vardır. Onlar da çoğu zaman gözardı edilir.


29 Aralık 2004
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED