AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
AB'li olmanın bedelini ödemeye hazır mıyız?

Eğer, Avrupa'nın bilinçaltındaki "Haçlı ruhu" yeniden depreşip yeni bir kriz ortaya çıkmazsa, Türkiye'ye verilmesi gereken "müzakere tarihi" kesin gibi gözüküyor. Gerçi şu anda, Avrupa'da Türkiye'ye ilişkin çok derin tartışmalar yaşanıyor. Özellikle Almanya ve Fransa'da, Türkiye'nin Müslüman olması dolayısıyla Avrupa'nın "öteki"si olarak değerlendiriliyor. Açıkçası, Avrupa'daki siyasi ve entelektüel çevre, İslami değerlere sahip olan bir Türkiye'nin AB'ye uyum sağlayamayacağına inanıyor.

Türkiye'nin nihai üyeliği konusundaki esas sorun da galiba burada yatıyor. Çünkü Avrupa'nın genetik kodlarını oluşturan temel Hristiyani düşünce, Hristiyan dünya dışındaki dünyayı hala "ötekisi" olarak görmeye devam ediyor. Her ne kadar, Avrupa Birliği bir "medeniyetler buluşması" olarak tarif edilse de, bu buluşmanın nasıl gerçekleşeceği konusunda ne Avrupa'nın, ne de Türkiye'nin kafasında net tarifler yok.

Şu anda Avrupa'da yaşanan tartışmalar gösteriyor ki, yüzyıllardan bu yana Türk toplumuna şekil veren İslami değerler ve büyük ölçüde günlük hayatı yönlendiren İslami hassasiyetler Avrupa için en büyük engel.

Bir kere, iki dünyanın "değerleri" arasında derin uçurumlar var. Bütün bunlar, müzakerler başladığında daha net olarak ortaya çıkacak ve esas kıyamet o zaman kopacak. Bugüne kadar yaşanan süreç, belki de işin en kolay tarafıydı. "Kopenhag Kriterleri" bağlamında Türkiye'nin yapması gerekenler, bir takım yasal düzenlemeler ve uygulamalardı. Zaten Türkiye de bu konuda 'devrim' niteliğinde adımlar attı ve uygulamlar da yavaş yavaş hayata geçiriliyor.

Esas problem, iki dünyanın zihinsel olarak buluşması nasıl sağlanacak? Çünkü şu andaki fotoğraf itibariyle Avrupa Birliği, her ne kadar siyasi değerler bakımından "demokratik çoğulculuğu" merkeze almış görünüyor ise de, AB'yi oluşturan üyeler tek tek dikkate alındığında, sadece Hristiyani bir din merkezli görüntü verdiği görülecektir.

Bu o kadar öyledir ki, zaman zaman ortaya çıkan uygulamalara bakarak, Avrupa'nın bir "Hristiyan taassubu" içinde olduğunu söylemek bile mümkün. Mesela, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin başörtüsünü mahkum eden kararı, kelimenin tam anlamıyla bir Haçlı takıntısını yansıtmaktadır. Peki yarın, AB-Türkiye buluşması biraz daha yaklaştığında aynı Avrupa, Türk toplumunun İslami değerlerini ve İslami hassasiyetlerini nasıl hazmedecek?

Çünkü, Müslüman bir toplumda bireysel ibadetler kadar toplumsal ibadetler de önemlidir. Kurban kesmekten, bayram namazlarına, Hac'dan toplu sünnet şölenlerine kadar... Bütün bunlar, Hristiyani bir arkaplana sahip olan Avrupa'nın, gerektiğinde "islami fanatizim" olarak görebileceği değerlerdir.

Ayrıca işin bir de Türkiye cephesi var ki, oradan nasıl çıkılacağı doğrusu meçhul. Mesela, yarın Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'de eşcinsel evliliklerin serbest olması talep edilecektir. Bugün nüfus cüzdanlarında yer alan "İslam" kelimesi muhtemelen kaldırılacaktır. Avrupalı bir Türkiye'de, bu tür ayrıntıları tartışmanın bir anlamı yoktur diyebilirsiniz. Elbette bu da bir görüştür. Ancak, bir gerçekle artık yüzleşmek zorundayız. AB üyesi olmanın, kesinlikle canımızı acıtacak bir bedeli olacak. Bu bedeli ödemeye hazır mıyız?


1 Ekim 2004
Cuma
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED