Ben, bu sütunda, "İslam adına" ortaya çıkan silahlı eylem gruplarına şu veya bu İslam ülkesinde işlenen vahşi cinayetlere mukabil olarak, "düşman cenahta yer alan sivil gruplar"a saldırıda bulunulamaz diye sesleniyorum. İslam buna izin vermez. "Irak'ta katledilen çocuklara mukabil İngiltere'de çocuk öldürmek, Çeçenistan'da işlenen vahşete mukabil Rusya'nın bilmem hangi şehrinde çocuk ve kadın öldürmek İslam'ın onayladığı bir davranış olamaz" diye sesleniyorum. Bir çok İslam alimi de bu yönde fetvalar veriyor, uyarılarda bulunuyor.

Ama işin bir de karşı tarafı var.

11 Eylül'den sonra Amerika çıldırdı.
Van Goh cinayetinden sonra Hollanda çıldırdı.
7 Temmuzdan sonra İngiltere çıldırdı.

Afganistan, Irak, Çeçenistan, Filistin... buralar zaten işgallerle, en vahşi silah denemeleriyle kan gölü haline getirilmiş İslam ülkeleri...

Ama bir de, bizzat Avrupa ülkelerinde, Amerika'da, bizzat kendi Müslüman vatandaşlarına ve göçmen Müslümanlara karşı, hatta "Müslüman izlenimi verenler"e karşı sürdürülen uygulama var.

Hani deyim yerindeyse bütün dünyaya "Hukukun üstünlüğü" söylemini ihraç eden Batı dünyası, kendi topraklarında hukuk - mukuk tanımaz bir tavır sergiliyor.

Adınız Muhammed mi?
Başınızda örtü var mı?
Sırtınızda çanta taşıyor musunuz?
Renginiz esmer mi?
Dilinizde aksan mevcut mu?
Arkanı dön, ellerini duvara daya, ayaklarını aç, yere yat, çırılçıplak soyun ve balkona çık...
Yoksa beyninden kurşunlanırsın!

Ev baskınları, camilere gözaltı, imamlara cehennem azabı...

Müslümanlara zorunlu ev hapsi... Hatta evde bile korku!

İngiltere'de, İslam'la hiç de alakası bulunmayan, polisten sadece "kaçaklık" durumu sebebiyle kaçan Brezilyalı bir gencin başından vurulup katledilmesi aslında Batı insanının içine sürüklendiği çılgınlık anaforunun tipik örneği oldu. Polis özür diledi, ama böylesi uygulamaların devam edeceğini açıklamaktan da geri kalmadı.

-Şüphelenirsek vururuz!

Çağdaş hukuk devleti!

Bunlar resmi devlet görevlilerinin uygulaması.

Bir de böyle zamanlarda sayıları birdenbire katlanan Batı'nın magandaları var, faşistleri, neo nazileri, dazlakları...

Sanki derinden akan ve kişiliklerin ilk zayıf anında meydana çıkmayı bekleyen hazır bir "Müslüman düşmanlığı" var, o nüksediyor ve "suçun kişiselliği"ne aldırmaksızın nefret kusmuklarıyla sokakları, caddeleri, evleri talan etmeye başlıyor.

Bu anafor içinde, "Terör, en çok İslam nüfusu fazla olan Batı ülkelerinde meydana geliyor" söylemiyle, Batı ülkelerindeki tüm İslam nüfusunun "potansiyel tehdit" alanında mütalaa edilir hale gelmesi...

Uygarlık - muygarlık, farklı kültürlerin bir arada yaşaması, her şey bir anda, toz olup uçuyor.

Hatta bu kin dalgası, kendi topraklarında can yakmakla yetinmiyor, İslam ülkelerine de "hukuksuzluk" fırtınası halinde intikal ediyor.

İngiltere'deki olayın bir "Pakistanlı fobisi"ne dönüştürülmesi, ardından Pakistan hükümetinin, bir gecede 600 Pakistanlıyı terör zanlısı olarak gözaltına alması, Pakistan'daki Kur'an medreselerine karşı operasyonların devreye girmesi...

Ve İslam kültürünün, daha ötede Kur'an'ın "suçlu" sandalyesine oturtulması...

İslam'a ve Kur'an'a en çirkin üslupla saldırılar...

Bütün bunları nasıl algılamamız bekleniyor?

Biz, İslam dünyasının çocukları, tüm bunları, iflah olmaz bir düşmanlığın yüze vuran akisleri olarak algılıyoruz. Batı, İslam dünyası ile sadece sömürgeci mantığı ile ilgilendi, sömürülebilir yanımızı sevdi. Sömürge statüsüne isyanımızı hiç mi hiç kabul etmedi. Batı sanki bir yerlerde "İslam'a öfke, İslam'la hesaplaşma" duygusunu sakladı ve gerekçe diye sunulabilecek bir imkan bulduğuna inandığında bunları kustu.

Yalan deyin, öyle değil deyin, Müslümanları kışkırtıyorsunuz, deyin.

Kışkırtma asıl Batı'nın yaptıklarında var. Elinde bebek sepeti taşıyan başörtülü kadına "potansiyel terörist" gibi bakan bir polisin görüntüsü İslam dünyasında nasıl algılanır sanıyorsunuz.

Kaldı ki kendi toplumlarındaki bu potansiyel faşizme, Batı'daki insaflı insanlar bile isyan ediyor.

Uygarlık değil, çılgınlık!
İşte çağın çıplak gerçeği!

AHMET TAŞGETİREN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan