T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Karikatür
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Fotoğraf karelerini "şiddet" üzere okumak

Semiha Yıldırım'ın geçen hafta medyaya "iliştirilmiş" fotoğrafından herkes haberdar. Fotoğraf, psikolojideki mürekkep testi işlevcini gördü hafta boyunca. Bakanın eşinin tek başına yemek yediğinin görüntülendiği o fotoğraf ile, herkes Semiha hanımı değil, kendini "okunur" kıldı.

Hayat tarzı tartışmaları esasında, "gözün üzerindeki kaş bahane sana bir yumruk oturturum şahane" hoyratlığı ile aldı başını gidiyor.

Bir hafta önce gündemine "şiddet"i oturtan medya bir hafta sonra bir fotoğraf karesini bahane ederek psikolojik şiddettin bütün safhalarını uyguladı. Ne Semiha Hanım'ın kıyafetinin "tesettür şıklığına" bile uygun olmadığı kaldı, ne de antitürbanizmden öte bir duruşu olmayanların bu vesile ile eteğindeki taşları aşağılama diliyle ortalığa döküşü.Maksat taş atmak olduğu için AK Partili kadın milletvekilinin, kocası böyle bir şey yaparsa "gözünü morartacağını" söylemesi bile takdire şayan bir durum olarak köşelerde yerini aldı. Antitürbanist kadın yazarlar, kırmızı boks eldivenleri ile poz veren, Adana'nın kadın milletvekilini bu meyanda "pek sevimli" buldu.

Medya bir dil olarak "ŞİDDET"in her tonuna talip. Bu talepkarlığı ile içine düştüğü durumu da fark etmiyor. Çocuklara uygulanan şiddetin, toplumun her kesiminde infial uyandırdığı bir zamanda, gazinocular Kralı Fahrettin Aslan'ın ölümü vesilesiyle, paylaşılan hatıralar ile şiddet onaylanıp kutsandı mesela.Gönül Yazar, saçına kan bulaşacak kadar kendini döven adamı "rahmetle" anıp, borcunu ifa etti. Bu anlatışta dayak şiddet değil, kişiye yapılan yatırıma diline dönüştü.

Vuku bulan durumu, değerli ya da değersiz yapan, kimin başına geldiği ile ilgili olursa, ahlak ve hukukun genel ilkelerinden bahsetmek imkansız hale gelir. Nitekim Fatih Altaylı aynı fotoğraf karesinde Olcay Baykal olsaydı "Siyasetten sıkıldı" diye başlık atılacağını söyledi. Medyada bu olayla ilgili olarak BİZ/SİZ ayrımında, şiddete pirim vermeyen ender yaklaşımlardan biri oldu bu ifade.

Medya, başörtülü kadınları sadece eşlerine "iliştirilmiş" bir kimlik içinde okumayı tercih ettiği için, siyasetçilerin muhafazakar kimliğini "tartışılır kılmak" üzere, eşlerini incitmekte bir beis görülmüyor.

Başörtülü kadınlar uzak ve cansız bir resim "çağdaş hayatı" savunanların nezdinde. Onun için öğretmenler gününde, Semiha Öğretmen, tesettürlü bakan eşi kimliğini red edenlerin şiddetine maruz kalmaktan kurtulamıyor.Bakan eşi olmanın ateşinden ısınmıyor, ama dumanından gözü çıkıyor.(Erzurum atasözü: Ateşinden ısınmadım dumanından gözüm çıktı)

Her şey bir tarafa da, bendenizin muhafazakar kimlikli siyasetçilerin "muhafazakar"lığına itirazı var. Daha önce Bülent Arınç'ın yapmış olduğu hata bir daha tekrarlanıyor. Bülent Arınç, resepsiyona davet edilmeyen eşinin "elbisesini giyemeyeceği için ağladığını" paylaşmıştı medya mensuplarıyla. Binali Yıldırım da çıkan haberlerin "Hayra vesile olduğunu ifade ederek; bilgisayara üç metreden fazla yaklaşmayan eşinin, "bakalım kim ne yazmış" merakıyla İnternet kullanımı için kendisinden yardım istediğini söyledi.

Semiha Hanım'ın yaşadığı psikolojik sıkıntı birden "çok bahsedilen" olmanın merakıyla yer değiştirmiş oldu, Bakan Bey'in "mahrem"i paylaşan ifadesiyle.

Not:

Postmodern zamanda, yol üstü lokantasında Semiha Hanım yalnız kendini temsil eder. Erkeklerin siyaset masasında yalnız kalmaktansa, kendi yalnızlığını tercih etmek "iliştirilmiş" kimliğe itiraz etmektir. Her siyasetçinin eşi gelecek saldırılara karşı tetikte olacak kadar, "siyaseten" bir tavır takınmak zorunda değildir. Bu konuda onurlu bir duruş veren Olcay Baykal ve İsmail Cem'in eşine (bakın adını bile bilmiyorum) selamlarımı sunuyorum. Sosyal Demokrat eşlerin sahip olduğu "uzaklık" hakkına muhafazakar siyasetçilerin eşi niye sahip değil? Bu sorunun cevabını herkes düşünmek zorunda.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi