T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Karikatür
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Çalışanın Sesi
Tahsin SINAV

Alt işverenlik üzerine

Hemen söylemeliyim ki, işyerinde alt işverene iş verilmesi, iktisadi ve hukuki dayanak ve şartları itibariyle, çalışma hayatının gereklerinden biridir. Tarihi sürecine bakarsak, alt İşverenlik, İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatı itibariyle ve bilhassa asıl işveren-alt işveren ilişkisi yönünden oluşan kurumsal nitelikleriyle, çalışma hayatının son yıllarda en fazla tartışılan konularının başında gelmektedir. Taşeronluğun iş hukukumuzun kapsamına girişi, 3008 sayılı İş Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1936 yılına kadar uzansa da, endüstride taşeronluk uygulamalarının yaygınlaşması, 1980'li yıllardan sonra olmuştur. 1980'li yılları izleyen süreçte, ekonomik şartların etkisiyle alt işverenlere işlerin verilmesinde dikkati çeken artışlar olmuş; işçilerin bireysel ve kollektif hakları, bu gelişmeden olumsuz etkilenmiş; birçok uyuşmazlık Yargıtay kararlarıyla kısmen çözümlenebilmiştir.

İş Kanunu'ndaki sınırlamalar da aşılarak, işyerlerindeki bazı işler taşerona verilmiş ve yapay olarak işyeri ölçekleri küçültülmüştür. İşyerindeki işçi sayısı azaltılarak, işyeri ölçeğine bağlı bir dizi yükümlülüğün ortadan kaldırılması amacına yönelen taşeronlaşmayla, işgücü maliyetlerinin düşürülerek ucuz işçiliğin ve bu yolla rekabet şansının oluşturulması umulmuştur. Bu beklentiye paralel olarak taşeronlaşma, sendika ve toplu pazarlık hukuku alanında işçilerin hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılması amacına da yönelmiş ve etkili bir sendikasızlaştırma aracı olarak kullanılmıştır. Böylece endüstri ilişkileri içinde çok fazla hukuki ihtilafa neden olan ve bir kayıtdışı istihdam düzeneği olarak da belirginleşen taşeronluk uygulamaları, olumsuz bir endüstri ilişkileri kültürünün hızla yaygınlaşmasını da sağlamıştır.

İşyeri ölçeklerinin küçültülmesiyle kurtulunacak yükümlülüklerin başında, iş güvencesi gelmekte; 4857 sayılı İş Kanunu'nun iş güvencesine ilişkin hükümleri, 30'dan daha az işçi çalıştıran işyerlerini kapsamamaktadır. Elli veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri için öngörülen özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru istihdam mecburiyeti; işyerindeki işçi sayısına, işyerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre bir veya daha fazla mühendis veya teknik eleman görevlendirme yükümlülüğü; yüzelli ve daha fazla işçi çalıştırılması halinde işçiler tarafından kurulacak tüketim kooperatiflerine yer tahsisini düzenleyen hükümlerle; çeşitli kanun, tüzük ve yönetmeliklerde yer alan yıllık izin kurulu, işyeri hekimi bulundurulması, beceri eğitimi, spor tesisi kurulması vb düzenlemeler, işçi sayısına bağlı yükümlülüklerdir.

4857 sayılı İş Kanunu'nda, başlıbaşına bir "alt işveren" tanımına yer verilmemekle birlikte, taşeronluk uygulamalarının yol açtığı uyuşmazlıklara çözüm getirebilmek amacıyla yeni düzenleme yapılmış, doktrinde ileri sürülen ve Yargıtay kararlarıyla da kabul edilen tartışmalı konulara açıklık getirilmiştir. Kanunun 2. maddesinde "asıl işveren-alt işveren ilişkisi" tanımlanmış ve "alt işveren" kavramı da böylece bütün unsurlarıyla ortaya konulmuştur:

"Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir."

4857 sayılı Kanun anlamında alt işverenden söz edebilmek için bu hükümde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin unsurları da belirlenmiştir:

  • Asıl işveren, İş Kanunu anlamında işveren olmalıdır.
  • Alt işveren, işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler olmak üzere asıl işin bir bölümünde iş almalıdır.
  • Alt işverence yüklenilen iş, asıl işverene ait işyerinde yapılmalıdır.
  • Alt İşveren, işçilerini sadece asıl işverenin işyerinde çalıştırmalıdır.
  • Asıl işveren işçileri, alt işveren tarafından çalıştırılmamalıdır.
  • Daha önce asıl işveren işçisi olarak çalışan kimselerle alt işveren ilişkisi kurulamaz.
  • İşverenler, birlikte sorumludur. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu'ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

    Bu konuları irdelemek ve uygulamaları tartışmak üzere, İş Müfettişleri Derneği tarafından, 26 Kasım 2005 Cumartesi günü Kadir Has Üniversitesi Merkez Kampüsü'nde (Cibali/İST.) "asıl işveren-alt işveren ilişkileri paneli" düzenlendi.

    Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi