'Kemalizm ideolojisi yeni 'din' olarak tavsif edilmişti'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Aydın Ünal köşesinde 'Dindar CHP' kavramına ışık tuttu. Mehmet Acet, Yusuf Kaplan, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Yusuf Kaplan, Aydın Ünal, Fatma Barbarosoğlu, Bülent Orakoğlu, Mehmet Acet.
Aydın Ünal, Mehmet Acet, Yusuf Kaplan, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
0. Kemalizm ideolojisi de yeni bir 'din' olarak tavsif edilmişti
"Ne örümcek ne yosun,
Ne mucize ne füsun
Kâbe Arab'ın olsun
Bize Çankaya yeter.”

Bu çirkin dizelerin yazarı, 6, 7 ve 8. Dönem CHP Milletvekili Kemalettin Kamu. Bu dizeler, döneminin istisnai ya da marjinal dizeleri de değil. Tek Parti CHP döneminde çok sayıda yazar ve şair buna benzer ifadeleri sıkça kullanmıştı. Şiirlerde ve yazılarda Atatürk, “ilah”, “mabud”, “Tanrı”, “yaratıcı” olarak; o günlerde henüz ismi konulmamış Kemalizm ideolojisi de yeni bir “din” olarak tavsif edilmişti.

CHP, İslam dinini modernleşmenin ve terakkinin (kalkınmanın) önündeki en büyük engel olarak görüyordu ve Anadolu'dan İslam'ın tüm izlerini silmek için ceberut bir politika izliyordu. Ezan Türkçeleştirilmişti; namazın değiştirilmesini, namazda Nutuk'tan pasajlar okunmasını önerenler bile vardı. Camiler kapatıldı, Kur'an okumak ve öğretmek yasaklandı, İlmihal kitaplarının dahi basılması ve dağıtılması önlendi.


Aydın Ünal'ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

1. Dün sabah Işık'a yönelttiğim 'Neden S-400?' sorusu
Hava Savunma Sistemi konusunda Türkiye çıplak durumda. Acele etmemiz lazım.”

Bu cümleyi, aylar önce bir sohbet sırasında üst düzey bir askeri yetkilinin ağzından işitmiştim.

Cümlenin devamı da şöyle gelmişti:
“2025'e kadar sağlam durursak, bizi tökezletmezlerse önümüz açık.”

Bu konuları biraz açalım…

Yerli silahlar, yerli tanklar, yerli helikopterler, yerli taarruz uçağı projeleri, yerli savaş gemileri…


Mehmet Acet'in yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
2. Öncü isimler, Meşrûtiyet'in çocuklarıydı...
Türkiye'nin sorunu, yörüngesini bulma sorunu.
İki asır önce, ayağı kaydı, düştü yere sereserpe
Ama toparlanmaya çalışıyoruz düşe-kalka

Türkiye, rotasını buldu; şimdi yörüngesini bulma mücadelesi veriyor

Türkiye'nin yörüngesini bulabilmesinin ve yeniden önaçıcı bir yolculuğa çıkabilmesinin tek şartı var: Ruh atılımı gerçekleştirmek Ve ruh atılımını mümkün kılacak fikir ve sanat hayatını inşa edecek yapı-taşlarını döşemek sabırla ve çileyle

Türkiye'nin önünü açacak çıkış yolu, bu.

Yusuf Kaplan'ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
3. Afrika'nın kırk ülkesinde Almanya'yı bölgeden atıp kendisi yerleşiyor
Avrupa'nın önde gelen ülkeleri Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya, Belçika ve Danimarka Türkiye'den neden korkuyor? İslamofobi mi yoksa Türkofobi endişesi mi? Bu ülkelerin cinnet derecesinde 'Avrupa değerlerini !!!!! göz ardı 'etmesinin nedeni ne ? FETÖ, PKK ve diğer terör örgütlerine verilen açık desteğin anlamı ne? 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe ve kalkışma süreçlerinde Türkiye'nin bekasına ve istikbaline yönelik saldırıların arka planında hangi aktör ülkeler var. Asıl hedef ne? Cevaplar gayet basit. Ortadoğu ve dünyada gelişen tam bağımsız yeni ve güçlü aktör bir ülke olan Türkiye istenmiyor. Çünkü yeni Türkiye Obama ABD'sinin ve Batı'nın Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere küresel oyun kurucuların tekerine çomak sokarak Batı'nın gerçek yüzünün ortaya çıkmasını sağlamış maskelerini düşürmüştü.


Bülent Orakoğlu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
4. O günü benim için unutulmaz kılan husus
Çağımızın en önemli sorunu, anlam bulma ve anlamlandırma. Bilgiden ziyade yorumun peşinde koşmamızın sebebi, olayları tek başına değerlendirmede kifayetsiz kalışımız

Karşılaştığımız olayları, okuduğumuz metinleri, ekran üzerinden seyrettiklerimizi, ne kadar anlıyor, anlamlandırabiliyor ve değerlendirebiliyoruz?

İletişim çağında kişiler arasındaki iletişim ve etkileşim sıfır noktasına yaklaşırken, iletişimsizlik giderek daha yoğun bir şekilde şiddet diline eviriliyor.

Biz, yazılanları, yazarın yazdığı yerden değil, yazarın yazdığı yer ile kendi biriktirdiğimiz kelimelerin ortak paydası üzerinde alımlar, anlamlandırırız.


Fatma Barbarosoğlu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız: