T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

P O L İ T İ K A

Aydınlıktan korktular

"Aydınlığa açık, karanlığa kapalı" sloganıyla kurulan AK Parti'ye karşı başlatılan medya terörü yargıyı da etkiledi. 1998 yılında DGM'nin takipsizlik verdiği bir konuşma yeniden ısıtıldı

Tayyip Erdoğan liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurulması ve bir anda TBMM'deki 5. parti olması üzerine, bazı medya kuruluşlarının tetikçiliğiyle başlatılan siyasi linç kampanyası yargıyı da etkiledi.

1992 yılında yapılan ve hakkında 1998'de yapılan soruşturmada "takipsizlik kararı" verilen bir konuşma kasetinin Hürriyet, Milliyet ve Posta gibi Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazetelerde yayınlanması üzerine, Şişli Cumhuriyet Savcılığı, Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan hakkında TCK'nın "Devlete hakaret" suçunu düzenleyen 159. maddesi yönünden soruşturma başlattı. Hürriyet gazetesi, 1998 yılında da aynı kaseti manşetten vermişti.

Aynı saatlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da, Erdoğan'ın kurucu üye olamayacağını savunarak, Erdoğan'ın genel başkanlık yapmasının önlenmesi ve başörtülü 6 kurucu ile birlikte kurucu üyelikten çıkarılmaları doğrultusunda ihtar kararı verilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Önce Şişli savcısı...

Basın suçlarına bakan Şişli Cumhuriyet Savcısı Turgay Evsen, konuşma bandının yayınlandığı Kanal D Televizyonu'nun kendi yetki sınırları içinde bulunması nedeniyle Erdoğan hakkında re'sen soruşturma açtı. Soruşturmayı TCK'nın "Türklüğü, Cumhuriyeti, Büyük Millet Meclisi'ni, hükümetin manevi şahsiyetini, bakanlıkları, devletin askeri ve emniyet muhafaza kuvvetlerini veya adliyenin manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif etmek" suçunu düzenleyen 159. maddesi yönünden açan Savcı Evsen, Kanal D'den konuşma bandını istedi.

Savcı Evsen, gazete haberinden suç tarihini 1994 yılı olarak kabul etti ve 159. maddede zaman aşımı süresinin 10 yıl olmasını dikkate aldı. Oysa, 1998'deki takipsizlik kararında konuşmanın 1992'de yapıldığı belirtiliyor. Adalet Bakanlığı'nın izin vermesi halinde Tayyip Erdoğan hakkında 1 ile 6 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açılabilecek.

DGM kaynakları ise, gazetede, konuşmanın 1994 yılında yapıldığının belirtilmesi nedeniyle TCK'nın 312. maddesi yönünden 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğu için inceleme ya da soruşturma açılmasına gerek görmediklerini bildirdiler. Aynı kaynaklar, Erdoğan'ın konuşmasına ilişkin 1998'de soruşturma yapan eski DGM Savcısı Ayhan Gödekmerdan'ın, "takipsizlik" kararı verdiğini hatırlattılar.

Kanadoğlu'nun başvurusu

MGK toplantısının yapılacağı gün, Erdoğan'ın bundan tam 10 yıl öncesine ait konuşmalarının medyaya yansıtılmasının ardından, tatilini yarıda kesen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da, Ankara'ya dönerek AK Parti hakkında dosya hazırladı. Kanadoğlu, genel başkanlık görev ve yetkilerinin kullanılmasının tedbiren önlenmesine ve Recep Tayyip Erdoğan da dahil, AK Parti'nin başörtülü 6 kurucunun kurucu üyelikten çıkarılması, partiye de ihtar cezası verilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

'Talihsizlik' ifadesini kullandı

Toplam 6 sayfadan oluşan başvuru dilekçesinde, Erdoğan'ın TCK'nın 312/2 ve 59. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasına mahkum olduğu, 13.07.1999 tarihli şartla salıverme kararıyla tahliye edildiği hatırlatıldı. Kanadoğlu, başvurusunda, 312. maddenin ikinci fıkrasından mahkum olanların "affa uğrasalar dahi milletvekili seçilemeyeceklerini" savunarak, tahliye edilen Erdoğan'ın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdü.

Kanadoğlu, "Milletvekilliğine seçilme yeterliliği bulunmayan hatta bir siyasi parti üyesi olamayacak ve üye kaydedilemeyecek olan adı geçenin, ayrıca TBMM`de grubu bulunan bir partinin Genel Başkanlığı'na seçilmesi, ayrı bir talihsizlik oluşturmuştur" ifadesini kullanması dikkat çekti.

Kanadoğlu, "siyasi yaşamda büyük rol oynayabilecek bir siyasi partinin genel başkanı olarak" Erdoğan'ın görevine devam etmesinin de, "ileride muhtemel ve giderilmesi olanaksız sakıncalar yaratacağını iddia ederek, Erdoğan'ın genel başkanlık görev ve yetkilerini kullanmasının önlenmesine karar verilmesini de istedi.

Başörtülü aday 'dayatma' imiş

"Kişilerin özel yaşamları bakımından yasak konusu olmayan türbanın, bir parti tarafından laik, demokratik düzeni yıkmak amacıyla kullanılmasının Anayasal ilkelere dayalı yargı kararları ile sistem dışına itildiğine ilişkin gerçeğe rağmen, yeni bir partinin kurucuları arasında türbanlıların da yer almasının kaba bir zorlama ve dayatmadır" denilen başvuruda, "Dolayısıyla türbanlı kuruculardan oluşan bir Kurucular Kurulu'nun AK Parti'yi iktidara getirdiklerinde özel yaşamda serbest olan türbanı iktidar yoluyla kamusal alana taşımak için kullanacakları yolundaki mesaj açıklama gerektirmeyecek kadar nettir" iddiasına yer verildi.

Başvuruda, bu nedenlerle AK Parti'nin kurucu üyelerinden Ayşe Böhürler, Ayşe Nur Kurtoğlu, Habibe Güner, Sema Ramazanoğlu, Fatma Ünsal Bostan ve Serap Yahşi Yaşar'ın "türbanı simge ve dayatma unsuru" olarak kullandıkları ve bu halleriyle milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadıkları iddia edilerek, kurucu üyelikten çıkartılmaları için AK Parti'ye ihtar verilmesi istendi.

 
AK Partililer: Siyasi oyun

Hukukçular: Dava açılamaz

'Ölçü başörtüsü değil'
AK Parti kurucularından Ayşe Böhürler, başörtülü kurucuların ihracının istenmesini, "Kuruculuk için başörtüsü değil, liyakat ve gayret ölçü alındı. Hukuki mücadele verilecektir" dedi.
Konuşma yargıda aklandı

MGK tipi demokrasi
MGK toplantısından Anayasa değişikliğine şartlı destek çıktı. MGK bildirisinde, Anayasa değişikliği önerilerinin "olgunlaştırılarak" TBMM'den geçmesi temennisinin dile getirildiği belirtildi.
'Yılmaz jandarmayı gördü demokrat oldu'
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, ekonomik krize ulusal güvenlik konusunun neden olmadığını anlatarak, "Devlet bunalımı çıkarılması yanlıştır" dedi. Aydın'da Salıpazarı esnafını ziyaretinde, vatandaşlarla sohbet eden Çiller, gazetecilerin sorularını da cevaplandırdı. Bir soru üzerine, "Ulusal güvenlik meselesi bu krize neden olmadı" diyen Çiller, şöyle devam etti: "Millet krizde, gençler iş peşinde... Ulusal güvenlik meselesi buna mı neden olmuş? Biz ifade özgürlüğünü SHP ile yaptığımız koalisyon döneminde Sayın Karayalçın ve Yılmaz'a yolladık; 'Hayır' dediler. Şimdi jandarma kapıya gelmiş; Yılmaz 'demokrasi' diyor. Bugün için yapılması gereken şudur: Devlet bunalımı çıkarılması yanlıştır. Her şeyi tartışmak doğaldır. Bir başka bunalımı şu aşamada Türkiye'nin gündemine koymayalım. Devlet bunalımı çıkaranları hemen istifaya davet ediyorum." Milletin sürekli zam ve artan vergilerle karşı karşıya kaldığını kaydeden Çiller, gelinen bu noktada siyasi partiler yasası ve seçim yasasının çıkarılıp yeniden sandığa gidilmesi gerektiğini söyledi.

22 Ağustos 2001
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED