T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ölülerin manevi ikliminde

Geçtiğimiz Cumartesi Üzeyir Garih'in öldürülmesiyle birlikte yıllardır adları anılmayan, genç kuşakların isimlerini hiç duymadıkları iki zatın isminin hatırlanmasına, manevi şahsiyetleri etrafında kenetlenilmesine şahit olduk. Mareşal Fevzi Çakmak ve Küçük Hüseyin Efendi. Post modern dünyada ayırımının dinler arası bir ayırımdan ziyade inananlar ve inanmayanlar şeklinde seyredeceğinin bütün izlerini Üzeyir Garih'in cenaze töreninde görmek mümkün oldu.

Gerçek bir mümin dini ne olursa olsun Yaradan'a hizmet etmek için yaratılanlara hizmet etmeyi hayat felsefesi haline getirdiğinde; seküler zihniyetin ezip geçtiği her türlü değere sahip çıkışıyla, dünyanın yaşanılır bir yer kılınmasına en büyük desteği veriyor.

On beş gün önce Küçük Hüseyin Efendi hakkında öğrendiğim anekdotları yazmaya kalksaydım ihtimal çok az insanın gönül dünyasında yerini bulurdu. Toplumsal algının, manevi liderlerin ikliminden istifade etmeye açık bir hale gelmesini göz önünde bulundurarak öğrendiklerimi sizinle paylaşmayı uygun gördüm.

Küçük Hüseyin Efendi'nin devrin ünlü isimlerinin şeyhi olduğu malum. Bunlar arasında hanımlar da var. Mesela 1886-1962 yılları arasında yaşamış olan Abdülhay Öztoprak'ın eşi Naciye Hanım. Abdülhay Efendi, Kaygusuz Baba dergahı şeyhi Mekkizade Hafız Seyit Mehmet Süruru Efendi'nin oğludur. Zeyrek Camii, Çiçekçi Camii, Aziz Mahmut Hüdai Camii ve Yahya Efendi Dergahında imamlık yapmıştır. Nakşi Şeyhi'dir ve Yahya Efendi Dergahında medfundur.

Abdülhay Efendi'nin eşi Naciye Hanım Defter-i Hakani Taşra Senedat-ı Umum Müdürü Zeki Bey'in kızıdır. Dinine son derece bağlı bir hanımdır. Onun için dindar olmak tevekkül etmenin bütün manalarına sahip çıkmaktır aynı zamanda. Fırtınalı bir günde gemi ile tek oğlunu askere yolcu eder. Komşular Allah kavuştursun ziyaretine gelir. Ziyaretçilerin her biri ziyadesiyle endişelidir. Böyle fırtınalı bir günde... Fakat bakarlar ki Naciye Hanım gayet mutmain bir şekilde oturmakta. Az önce oğlunu yolcu eden sanki kendisi değil. Şaşırarak sorarlar. Nasıl böyle telaşız durabiliyorsunuz? Naciye Hanım komşularının sorusunu yadırgar. "Allah'a emanet ettim. Allah'a emanet ettikten sonra endişelenmek edebe aykırıdır."

Naciye Hanım Küçük Hüseyin efendiye intisabı olan bir hanımdır. Bir gün eşi Abdülhay Efendi Mahkemeden çağrılır. "Şapka frenk işareti olmaktan çıktı" dediği için dava edilmiştir. Naciye Hanım, Abdülhay Efendi ile birlikte şeyhi Küçük Hüseyin Efendiyi ziyarete gider. Hazret kendilerini "defolun, defolun" diye karşılar. Geri dönerler.

Naciye Hanım bir taraftan şeyhi kendisini "defolun" diye karşıladığı için bir taraftan eşine karşı mahcup olduğundan üzüntüyle evine döner.

Ertesi gün mahkemeye gittiklerinde Hakim önündeki dosyaya bakar ve davacıları, aynı Küçük Hüseyin Efendi'nin yaptığı gibi "defolun, defolun" diyerek kovar. Naciye Hanım şeyhinin "defolun" diye karşılık vermesinin Onun kerameti ile ilgili olduğunu anlayarak rahatlar.

Şehirli Üniversite mezunu tesettürlü kuşağın manevi ikliminin hazırlayıcısı olan Hatice Suat Hanım, Naciye Hanım ile Abdülhay Efendi'nin kızıdır. Allah hepsine rahmet etsin.

Not: Toplum olarak birkaç saat içinde harcayıverdiğimiz Fuat N'nin yaşadıklarını atlatması için psikolojik desteğe ihtiyacı var. Onun yaşadıklarından en fazla merhumun ruhunun muazzep olacağını düşünerek, bütün çocuk kuruluşlarını ve yardım severleri Fuat N'ye ve ailesine yardıma çağırıyorum. Temiz bir çocuktan katil yaratmaya çalışmamızı affettirmeliyiz. Özellikle Fuat'ın ağabeyinin fakir olduğumuz için bunlar başımıza geldi demesini ciddiye almak zorundayız.


31 Ağustos 2001
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED