T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aydın Bey'e yazık oluyor...

Kavga edenlerin arasına girmek tehlikelidir; dövüşenlerin araya girenin üzerine çullandığı çok olur. Nicedir sürmekte olan 'Star Grubu – Aydın Doğan Grubu' meydan muharebesinden bu yüzden uzak duruyorum. Savaş ölümcül hal aldı, korkarım, yakında cana da mal olabilir...

Gelişmelerin sağlığını bozacağından endişe ettiğim kişi ülkemizin en büyük medya grubunun patronu olan Aydın Doğan. Aydın Bey, sahibi olduğu gazetelerin kuruluş yıldönümlerinde grubundan "İmparatorluk" diye söz edilmesine alışmış bir işadamı; yurtdışında okudukları dil okullarında, çocuklarının, "En büyük, en zengin, en güçlü" gibi sıfatlar kullanmaları istendiğinde, içinde babalarının adı geçen cümleler kurdukları kulağıma gelmişti. Aileden birilerinin arkasından çevirdikleri dolapları öğrenince, Aydın Bey, mutlaka rahatsız olmuştur. Hiçbir namuslu işadamı, ağır ithamlara muhatap olmayı içine sindiremez çünkü...

Star Grubu, televizyonları ve gazetesinden, bir kaç gündür, karşı tarafın öndegelen isimlerinin birbirleriyle yaptıkları telefon görüşmelerini yayımlıyor. Aydın Doğan'ın damadıyla genel müdürü, kimsenin dinlemeyeceğinden duydukları emniyet içerisinde, geri almak zorunda kaldıkları Milliyet gazetesinden borçlarını Korkmaz Yiğit'e eksik ödemenin yollarını aramışlar. Bulunan formül, yayınlanmamış (ve yayınlanmayacak) reklâmların bedeli olarak bir milyon doları Korkmaz Yiğit'e faturalamak olmuş... Konuşmalardan yöntemin başarıyla uygulandığı anlaşılıyor...

Bazılarınız "Kurnaz tüccar" diyebilir, ama bu tür yöntemler büyük işadamları arasında ayıp kaçtığı gibi, yasal olarak da yanlıştır. Bu yüzden, her vesileyle beraber olduğu İstanbul'un 'cream de la cream' tabakasının, kendi adına bu tür işler çevrildiğini duymasından Aydın Bey mutlu olmaz... Kavga, Aydın Doğan'ın sinirlerini lâçka etme ihtimalini içinde barındırıyor...

Aydın Doğan, Hürriyet, Milliyet ve Radikal gibi her sabah baktığım gazetelerin ve Kanal-D'nin sahibi... Sahibi olduğu gazetelerin yönetmenleri ve yazarları, sağolsunlar, bu savaşta kendisini yalnız bırakmıyorlar. Üç gazete de, manşetlerinden, hergün, salvo atışı yapıyorlar. Fatih Altaylı cephenin önünde savaşıyor, Tufan Türenç, İsmet Berkan, Tuncay Özkan ve Emin Çölaşan gibi grup yazarları da canlarını dişlerine takmış görünüyorlar. Bu görüntü Aydın Doğan'ın yorgun yüreğini biraz da olsa hafifletiyordur...

Bir noktada yanlıştalar: Yayımlanan konuşma kasetleri, onların sandığı gibi Telsim'in imkânları kullanılarak elde edilmiş değil... Doğan Grubu'nda 0542'li telefon kullanan herhalde yoktur. Kaldı ki, yayımlanan kasetler dâhili telefonla yapılmış konuşmalara ait. Biraz dikkatle konuya yaklaşsalar, bunların, Meral Akşener'in açıkladığı kasetlerde yer alanlarla eş-zamanlı görüşmeler olduğunu fark ederlerdi. Hani, Meral Hanım'ın açılan dâvâda mahkum olup milyarlarca lira tazminat ödemek zorunda kaldığı kasetler... Star'ın yayımladıkları Meral Akşener'e ulaştırılan kasetlerin devamı...

Hürriyet yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara temsilcisi Sedat Ergin ve konuşmaları teybe alınmış grubun diğer mensupları, Akşener'in açıkladığı konuşmaların teybe kim veya kimler tarafından, nasıl kaydedildiğini hâlâ öğrenememenin rahatsızlığı içindeler... Tahminleri, Emniyet genel müdürlüğündeki özel ekibin bu işi yapmış olması... Ancak, yine de, dâhili haberleşmenin nasıl izlenebildiğini anlayamamanın sıkıntısını yaşıyorlar...

Bir ara, Meral Akşener'le bir mülâkat yayımladı Hürriyet. Okuduğumda, meramlarının, o eski kaset olayıyla ilgili bilinmezleri aydınlatmak olduğunu kestirebildim. İnsanın harim-i ismetinden vurulması daha fazla acıtır. Star'ın aynı döneme ait yeni kasetler yayımlaması acıya tuz ekmiş oldu...

Oysa, o işte fazla bir muamma yok. Hiç değilse bence yok. Bir kere, dâhili görüşmelerin teybe kaydedilebilmesi için, onların da tahmin ettikleri gibi, 'içeriden' bir yardım mutlaka gerekir. Kullanılan 'tele-kulaklar' ise Türkiye'de sadece belli kuruluşlarda var. Bu iki unsuru yanyana koyduklarında olayı aydınlatabilirler... 'Suçlu' hiç tahmin edemeyecekleri kadar yakınlarında olabilir...

Ankara'da bir telekulak dâvâsı devam ediyor; yaygın bir dinleme mekanizması işletmiş görevliler mahkemede yargılanıyor. Dosyaya göz atma fırsatı bulmuş bir dostum, "Hürriyet gerçekten bu işi kimin yaptığını bulmak istiyorsa o dosyada yeterince ipucu var" dedi bana... Doğan Grubu'na yakın bir siyasi, bir görevliye, "Filânca kişiyi izleyin" demiş; o bu tâlimâtı verirken, yanında, Doğan Grubu'ndan 'gazeteci' sıfatı taşıyan biri de varmış... Dostum, okuduğu ifadelerden, Türkiye'deki dinleme olaylarının arkasında o sacayağının olduğu kanaatine ulaşmış... Piyasaya çıkan kasetler, üçlünün emrinde çalışan teknik ekibin para gözlü elemanları kaynaklıymış...

Bunları anlatışımın sebebi, "İmparator" diye selâmlanmasına tanık olduğum ülkemizin en büyük medya patronunun daha fazla acı çekmesine ve yakınlarının kendi nâmına çevirdikleri dolaplar yüzünden yıpranmasına tahammül edememem... Aydın Doğan gibi 'sıfırdan katrilyonlara' başarı öyküsüne imza atan işadamları kolay yetişmiyor Türkiye'de...

Korkmaz Yiğit bütün bu olanlara ne diyor acaba?


7 Ekim 2001
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED