T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir gerilla portresi: Şah Mesut

Ahmet Şah Mesut uğradığı bir saldırı sonucu yaralandı; kimi kaynaklara göre hayatını kaybetti. Ancak sonuç ne olursa olsun hayatının büyük kısmını ateş hattında geçiren, Kızıl Ordu'nun giremediği Pençşir Vadisi'nin karizmatik lideri Şah Mesut'un bir suikaste uğraması kaderin bir cilvesi.

Şah Mesut, siyasi başarılarından çok Afgan direnişinin ortaya çıkardığı bir gerilla lideri olarak önemli bir isimdi. Keşke hayatında 1992 sonraları yaşamak zorunda oldukları hiç olmasa ve hafızalarda hep Pençşir Aslanı olarak kalsaydı. Ancak onu unutulmaz kılan, ruhunda yaşattığı hiç sönmeyen özgürlük ateşinin pişirdiği direnişçi kişiliğiydi. Afgan dağlarının sert yapısı onun kişiliğini de belirlemiş, inandıklarından taviz vermeyen direnişçi bir özellik kazandırmıştı. Sert coğrafyanın şekillendirdiği bu kültürel iklimin yetiştirdiği tavizsiz kişilik, Mesut ve onun gibi Afgan direniş liderlerine kahramanlık destanları yazdırdığı gibi aynı kişiliğin uzlaşmaz özelliği onları kardeş kanı akıtmaya kadar götürdü.

Pençşir Aslanı

Şah Ahmet Mesut 1970'li yıllarda genç bir mühendislik öğrencisi iken Afganistan İslami hareketine katıldı. Daha Sovyet işgali başlamadan kukla rejime karşı direnişi başlatan önemli isimlerden biri oldu. Rus işgalinden sonra Kızıl Ordu'nun ele geçiremediği tek bölge Şah Ahmet Mesut'un savunduğu Pençşir Vadisi idi. Burada verdiği gerilla savaşı isminin efsaneleşmesine yetti... Sovyet askeri yetkilileri, daha 1980'lerin başında eşkıya diye tanımak istemediği mücahit gruplarından ilk kez onunla resmi olarak ateşkes anlaşması imzalamak zorunda kaldı. Bağlı olduğu Cemaat-i İslami Afganistan'ın lideri, daha sonra ve resmi olarak dünyaca tanınan son Afganistan Cumhurbaşkanı Burhaneddin Rabbani kadar, belki de ondan daha fazla tanınan bir isim haline geldi.

Direnişi başlattığı işgal öncesi dönemden itibaren özellikle Fransızlar'la kurduğu yakın ilişki onun dış dünya ile temas kurmasını, tanınmasını sağladı. Bu ilişkide okuduğu okulun eğitim dilinin Fransızca olmasının etkisi gözardı edilemez. Ancak Mesut iyi bir gerilla lideri olduğu kadar medyayı en iyi kullanan bir komutandı. Karizmasını askeri dehası kadar medyayı çok iyi kullanmasını bilmesine borçludur. Teknolojinin hiç girmediği geçit vermeyen Afgan dağlarında Ruslar'la çarpışırken bile yabancı basınla sürekli ilişki içinde olması kendi popülaritesini beslediği gibi Afgan direnişinin dünyaya duyurulmasında oynadığı rol inkar edilemez. En son olarak iki gazeteciye röportaj verirken saldırıya uğraması kaderin bir cilvesi olsa da yaşayış tarzıyla çelişmiyor. (Edindiğimiz bilgilere göre, kameraya yerleştirilen bombanın patlamasıyla saldırı gerçekleşti. Bir not daha, Mesut'a yakın kaynaklar, saldırıyı gerçekleştirenlerin Ben Ladin'in adamları olabileceğinden kuşkulanıyor.)

Afgan direniş liderleri içinde onu diğerlerinden ayıran en büyük özellik olarak etnik konulardaki hassasiyetinin altını çizmek gerekir. Afgan direnişini bir kardeş kavgası haline dönüştüren aşiret bağlılığına dayalı sosyal yapı ve etnik milliyetçiliğe (çoğunlukla Peştun unsur baskındı) dayalı siyasi yapıyı kırmaya çalıştı. Taliban'ın egemenliği ele geçirmesinde en önemli unsurun dini vurgudan çok Peştun milliyetçiliğinin belirleyici olduğu gerçeği dünya kamuoyunda genellikle gözardı edilir. Şah Mesut'un aslen Tacik olması Afgan toplumunun farklı etnik yapıdan oluşması, onu ister istemez milliyetçilikten uzak durmasını sağladı. Peştun, Özbek, Tacik, Hazara gibi değişik etnik gruplardan oluşan Afgan toplumunu birarada tutacak ortak paydanın sadece İslam inancına dayalı ortak kültür ve kardeşlik duygusu olduğunun bilincinde idi.

1992 yılından 1996'ya kadar Kabil'de yönetimi eline geçirdikten sonra muhaliflerinin en büyük argümanı onun Peştun olmayıp Tacik kökenli olması üzerine kuruluydu. Nitekim şu anda ona karşı savaşan Taliban'ın tüm dini söylemine karşın temelde bir Peştun dayanışmasından güç alıyor olması karmaşık Afgan denkleminin anlaşılmasına yarayacak önemli ipuçlarından biridir.

Diplomatik kıvraklık

Askeri başarısı kadar diplomatik kıvraklığı, 20 yıldır savaşan bir gerilla liderinin neden hâlâ gündemde kalabildiğinin cevabını veriyor. 20 yıldan daha fazla bir süredir savaşmakta olan bir gerilla liderinden beklenmeyecek derecede yeni ittifaklar kurma konusunda gösterdiği beceri, şartların gerektirdiği taktik adımları atmada tereddüt etmemesi gücünü bugüne kadar korumasını sağladı. En son iç denklemdeki ittifaklarla yetinmeyip Avrupa Parlamentosu'na kadar giderek Batılı ülkelerden Taliban yönetimine karşı destek araması, ülke içindeki güç dengesini siyasi ve askeri olarak önemli ölçüde değiştirdiğinin işaretlerini veriyordu. İçeride kurduğu ittifakları dış destekle pekiştirip, kamuoyundaki Taliban karşıtlığını lehine çevirmeye başladığı, son zamanlarda kazandığı askeri başarılarla belli oluyordu. Taliban iyice yıpranmış, Pakistan dışında destekçisi kalmamış görünüyor. Şah Mesut'un bu durumu iyi değerlendirerek karşı saldırıya geçmesi, bitti denilen noktada bile yeniden doğmasını bilen kişiliğinin işaretidir. Zamanlama olarak neden şimdi böylesi bir suikast düzenlenmiş olduğunun cevabını Taliban'ın ne kadar zorda olduğunda aramak gerekir.

Mesut'un hayatta olup olmadığı yazıyı kaleme aldığım sıralarda netlik kazanmamıştı. Ancak bir gerilla lideri, devlet adamı, diplomat, örgütçü, pragmatik kişiliğiyle son 20 yıllık Afganistan tarihinin tartışmasız en önemli ismidir.

Keşke tarih onu hep Pençşir Aslanı olarak anabilseydi.


11 Eylül 2001
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED