T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sıkılmışlık/sıkışmışlık

Demek ki, ben, henüz o çapta bir yazar değilim: Söylemek istediğimi ne yapıp edip söylemenin bir yolunu kolay kolay bulamıyorum. Camus, bir yerde öyle söylüyordu, cins yazarın söylemek istediği şeyi söylemenin bir yolunu mutlaka bulacağını ifade ediyordu. Bu yüzden de sanıyorum, sansürmüş, yasakmış, usta yazara vız gelir demek istiyordu.

Ama herkesin cins yazar olması beklenmez. İyi olmayan yazarın da söylemek istediği bir fikri bulunabilir. Dahası, yazar olmayan kimsenin de söyleyecek şeyleri olabilir. Herkesin, fikrini belli kalıplara sıkıştırarak ifade etmesini beklememiz gerekmiyor.

Baskıcı dönemlerde, baskıcı rejimlerde, yazarın en çok korktuğu husus, inandığı veya bildiği şeyi veya bir yorumunu ifade ederken, sırf bunu söyledi diye başına bir iş açılıp açılmayacağıdır. Gerçi bu baskıdan bir çok şaheserler doğmuştur, yazarlar, kendilerini ütopyaların, fantazmaların, satırların arkasına gizleyerek ifade etmenin yolunu bulmaya çalışmışlardır. Ama fikrini düpedüz söylemek isteyen, ve bu berikiler gibi sanat ve edebiyat yeteneği bulunmayan insanları nereye koyacağız? Herkesten bir Swift, bir Orwell, bir Huxley veya ne bileyim bir La Fauntain, bir Beydaba olmasını nasıl bekleyebiliriz?

Gazete koleksiyonlarına göz attığımızda 80'li yılların dünyası (ve haliyle Türkiye'si) ile günümüz dünyası (ve Türkiyesi) arasında ilginç bir farklılaşmanın yaşandığını tesbit edebiliyoruz. O gün tartışılan ve gündemde olan bazı şeyler, bu gün tartışma alanından çekilmiştir. Hayır, o meseleler halledildiği için değil, o meseleleri konuşmayı çoğu yazarın sakıncalı görmesi, başına dert açacağını düşünmesi yüzünden... Oysa dünyanın realitesi, o gün konuşulabilen hususların geniş yüreklilikle ve cesaretle kabul edilebilmesi halinde, halihazırda karşı karşıya bulunulan darboğazların aşılmış olabileceği düşüncesini ilham ediyor. Ama o fikirleri dile getirmek halen sakıncalı telakki edilebilmektedir.

Gazeteciler, fikir adamları sansürden, sansürün kötülüğünden söz açabiliyor ancak; sansürsüz bir ortam olsaydı neler söyleyecek olduklarını dile getirmekten kaçınıyorlar. Sartre, bu durumu "yansımamış yansıyış" diye ifade ediyor. Bu demektir ki, yazılmış olanlar, yazarların gerçek fikrini ifade etmiyor, gerçek fikirler ifade edilmemiş olarak kalıyor; insanlar kendilerine otosansür uyguluyor. Bu durum da, ilerdeki tarihçiler, sosyologlar için, günün siyasal rejimini çözümleme bakımından esaslı bir ip ucu verir. Ama bu arada heder olan fikirlere esef etmek için de vakit geçmiş olur.


30 Haziran 2002
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED