T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
IMF'den başka
alternatif yok

30 yıllık iktisatçıyım IMF'den başka alternatif bilmiyorum. Kim Türkiye'ye para verecek? Türkiye'nin kendi tasarrufu da yok. Parayı IMF'den değil uluslararası bir bankalar konsorsiyumundan alsaydık ne olacaktı?

Krizden sonra battık ve dibe vurduk, bu belli. Şimdi ne durumdayız, yükseliyor muyuz?

1994 krizinden biz dört adet üç çeyrekte yani bir yılda çıkmışız. Yüksek bir büyümeden dibe inip, ondan sonra yeniden büyümeye geçebiliyoruz. Fakat, 94'le bu krizin önemli bir farkı var. O dönemde Türkiye'den çıkan para 6 milyar dolar. Bugün ise çıkan paranın miktarı 15-20 milyar dolar. O zaman banka sisteminde tahribat olmamıştı bugün ise sistemin tümünde tahribat oldu. Bu da banka sisteminin reel şirketlerle problemli olmasını getirdi. Bir önemli fark da 94 krizinde dışardan parasal yardım gelmemişti ve dönem sonunda enflasyon yüzde 156'ya faizler de yüzde 300'ün üzerine çıktı. Döviz kuru da 14 bin liradan 38 bin liraya fırladı. Bu krizde ise dışardan önemli ölçüde para desteği geldiği için enflasyon geri dönmeye başladı, faizler öyle, döviz kuru da 1 milyon 600'e çıkıp 1 milyon 300'e indi. Yani, 94 krizine göre çok daha büyük bir kriz ama bunun faiz ve kur üzerindeki etkisi dışarıdan para geldiği için daha düşük olacak. Ama, hem normal hem de fondaki bankaların durumları nedeniyle krizden çıkış süresi daha uzun olacak. Bu süre de en az 2 yıl falandır. Bir de kamu bankalarının 20 milyar dolar, fondakileri 15 milyar dolar ve bankaların sermaye yapılarının iyileştirilmesi için kamu kağıdı verilmesi gibi faktörler tabiî ki krizden çıkışı zorlaştırıyor. Kur deneniyle ihracat arttı ama bu ekonominin bütününü taşıyamaz çünkü büyük bir ekonomiyiz. Kredi sisteminin çalışması, tarımda iyi bir yaşamamız ve turizmin Irak falan gibi işlerden etkilenmeden iyi bir sezon geçirmesi lazım. Şu anda çukurun dibindeyiz ve yukarıda dönmek için fırsat arıyoruz.

Krizden belki çıkarız ama Türkiye bu borç stokuyla ekonomik büyümesinin önünü de bağlamış olmadı mı?

Türkiye'nin döviz borcunun yarısı özel sektöre aittir. Dış borç 118 milyardan 115'e düştü ve bunun içindeki kısa vadeli rakamı da kabaca 25 milyar dolardan 17'ye düştü. IMF ve Dünya Bankası'ndan gelen para 5 yıllık borçlanma şeklinde oldu, dolayısıyla da kısa vadeli borçlanma azaldı. İç borç rakamı çok arttı. Aşağı yukarı GSMH'nin yüzde 65'i civarında bir rakam. Bunun yüzde 34'ü nakit dışı dediğimiz iç borç. Yüzde 31'i de nakden piyasada satılan kısmı. Hem borç arttı hem de GSMH düştü böylelikle oran arttı. Yüzde 34 dediğimiz devletin kendi arasındaki işlemleridir, oyuncak borç yani.

Ortada, sizin yüzde 31 hesabınıza göre "rantiye"ye giden 50 milyar doları aşkın bir para bulunuyor...

Ben, rantiye tabirine katılmıyorum. Çünkü, borç verilip karşılığında piyasa faizi alındığı zaman bu iki kişi arasındaki kontrattır. Kapitalizm düzeninin temelinde mülkiyet hakkıyla kontrat yatar. Bunu kaldırırsan bu düzen yok demektir. Şimdi, faiz üç ay öncesinin yarısına indi. Rantiyeciler daha mı az azgın oldu? Arz ve talep değişti. Türkiye'de birtakım kelimeler kolay kullanılıyor. Farzedelim ki ben 40 sene çalıştım ve hep tasarruf ettim. Ne kafayı çektim, ne puro içtim ne gece hayatı yaşadım... Götürdüm tasarruflarımı Hazine Bonosu'na yatırdım. Şimdi ben rantiyeci miyim?

Rantiyeden kasıt, küçük tasarrufçu değil. Parasını devlete satarak ekonomide güç haline gelen bir sınıftan bahsediyoruz...

Niye o zaman çünkü tasarrufçu değil. Sen şunu mu tercih ederdin. Ben paramı burada bonoya yatırmayayım da İtalya'dan gidip yat mı alayım. Necmettin Hoca geldiği zaman borçlanmadı mı?

Yapmayın şimdi. O dönem iç borç göstergelerinin en düşük olduğu dönemlerdir. Erbakan, iç borca savaş açmıştı, unutmayın!

Ben şuna karşıyım. Borçlanmanın adı borçlanmadır rantiye de nereden çıktı? Tasarruf edene niye hakaret ediyorsun ki? Farzet ki, ben Hazine Bonosu olmadım. Devletin finansman ihtiyacı nasıl karşılanacak? Bütçe açığı nasıl kapanacak, maaşlar nasıl ödenecek? Esas rantiye kim biliyor musun? Esas rantiye bütçe açıkları yaratılırken avanta alanlar. Buğdayını piyasa fiyatının iki misline satanlar, zeytinyağını yüzde 40 koruma ile üretenler. Ziraat Bankası'nın 20 milyar dolar açığı nereye gitti ki. Sistemden pay alanlar, aldıklarını hak görüyorlar. 38 yaşında emekli olan kaç kişi var bu ülkede biliyor musun? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir beleş yok. Ben 60 yaşındayım, alfabemde daha e harfi yok...

Siz ve arkadaşlarınız Kemal Derviş'e büyük bir destek verdiniz. Hâlâ doğru yaptığınızı düşünüyor musunuz?

Ben 1999 yılında yapılan stand-by anlaşmasına da destek verdim. Ne bekliyorsun benden? Ülkedeki işlerin iyileşmesi için yapılan bir programa destek vermememi mi? Vatan hini miyim ben? Programın risklerini konuşurum. Programın ilanından sonra ben ard arda cari denge açığının büyüyeceğini, kurun yükseleceğini, büyümenin hızlanacağını, faizin nominal düşüp reel düşmeyeceğini yazdım.

Bu nasıl mantık? Bir ekonomi programını desteklemek ya da desteklememekle vatan hainliğinin ne alakası var?

Şu alakası var. Krizin gelebileceğine dair ikazlar yapıldı. Ondan sonra ortalığı paniğe sevk edecek şekilde her hafta kriz var diye yazı mı yazacaktım.

Böyle yapanlar mı oldu?

Salih Neftçi işte....

Ama o da tıpkı sizin gibi, krizin gelmekte olduğuna dair uyarılarda bulundu.

Bulunsun... O hergün onu satarak bunu satarak vitrinde kalmaya çalışıyor. Amerika'da oturup hergün Türkiye ekonomisi hakkında ahkam kesmek diye bir şey var mı yahu.. Böyle bir şey olabilir mi? Gelelim bu tarafa... Bu krizi kemal Derviş çıkarmadı. Sen, ben, bizler çıkardık. O geldikten sonra da büyüme hariç, bütün göstergelerde stabilizasyon var. Bu kadar büyük sorunlardan birgün içinde çıkılamaz zaten. Bak Endonezya'ya, Tayland'a, Kore'ye bak. 97'de krize girdiler yeni yeni çıkıyorlar. Üstelik petrolü olan Endonezya hâlâ çıkamadı.

Bu ülkelerin ortak noktası krizlerinden ziyade, bu krizi IMF ile aşmayı denemeleri. IMF'nin olduğu yerde krizden çıkabilmek mümkün mü?

Sayayım... Şili, Brezilya, Kore çıktı. Kimler krizden çıkamayanlar. Endonezya, Türkiye ve Arjantin gibi siyasi sorunları olanlar. Biz parayı IMF'den değil uluslararası bir bankalar konsorsiyumundan alsaydık ne diyecektin sen.

En azından sonu baştan belli olan bir program önermiyorum.

Allah aşkına, Kasım krizini IMF mi çıkardı yoksa bizim siyasilerimizin arasındaki Telekom'la başlayan reform yorgunluğu mu çıkardı. Yıl başında sözleri veriyorsun 6 ay sonra yan çizmeye başlıyorsun. Tabiî kriz çıkar. Ben 30 yıllık iktisatçıyım IMF'den başka alternatif bilmiyorum. Kim Türkiye'ye para verecek? Türkiye'nin kendi tasarrufu da yok. Korkut Boratav ile Erinç Yeldan "Türkiye borçlarını ödemesin" diyorlar. Rusya gibi. Onları petrol kurtardı. Güzel de petrol fiyatı çıktı 10 dolardan 30 dolara. İnince yine krize girecekler. Petrol gelirleri 40 milyar dolara çıkınca dışarıdan borç almış gibi oldular.

Bugün, alacağı vereceği sıfırlasak yarın sabahtan itibaren doğru işleyen bir ekonomi sistemine sahip olabilme ihtimalimiz var mı?

Söyleyeyim...Senin bir çocuğun var diyelim. Gitmiş kredi kartına milyarlarca borç yapmış. Kötü huyları var. Kumar oynuyor, içki içiyor, alışveriş yapıyor. 70 milyar borç yapmış. Sen gidiyorsun dededen para alıp bu borcu kapatıyorsun. Durum değişmez ki. Aynı açık üreyecektir. Türkiye, İsviçre ile Afganistan'ın karması gibi. Bir tarafta kendi ayağının üstüne basan ve çözüm üreten insanlar var. Kayseri'de makine yapıyor, Bursa'da tekstil, Mersin'de narenciye üretip satıyor. Öte tarafta ise, yüzde 45'lik bir kesim oturuyor. Devlet fındığa, buğdaya daha çok para versin diye bekliyor. Bunu sürdürürsen açık devam eder, sürdürmezsen düzelirsin. Her Türk arabası olsun, kaloriferli evi olsun istiyor, hastanede en iyi servisi bekliyor ama bunun için çaba göstermiyor. Almanya'da gördüğümüzden daha fazla Mercedes var bu ülkede. Hangi hakla?


 
Meslektaşı Salih Neftçi'yi pek sevmiyor! Prof. Dr. Deniz Gökçe, 1942 yılında doğdu. İstanbul Alman Lisesi ve Ankara SBF'yi bitirdi. ABD'de Georgia State Üniversitesi'nde MBA derecesini aldı ve doktora yaptı. Sonra bu üniversitede öğretim üyeliği yaptı. Ardından Boğaziçi Üniversitesi'ne geçti. 1981 yılından beri ekonomi ve işletme bölümlerinde ders veriyor. Halen NTV'de Ekodiyalog programını yapıyor ve Akşam gazetesinde de hem ekonomi hem de spor yazıları yazıyor. Sabah ekonomist olarak uyanıp akşam spor yazarı olmasının nedenini "Para kazanmak için. Babam zengin olsaydı başka türlü yaşayacaktım hayatı" sözleriyle açıklıyor. Gökçe ile birlikte TV programı yaptıkları Asaf Savaş Akat ve Mahfi Eğilmez kriz sürecinde yaptıkları yorumlarla "televoleci - askılı ekonomistler" olarak eleştirildiler ama Kemal Derviş'e ve programa destek vermeye devam ettiler. Çünkü, Gökçe'ye göre programa destek vermemek vatana ihanet etmek demek! Bununla çok ilgisi yok ama, herkes kendisini eleştirirken Gökçe'nin de kıyasıya eleştirdiği birisi var. O da iktisatçı, Prof.Dr. Salih Neftçi... Televolecilik yapmak gibi olmasın ama, laf aramızda hoca, Neftçi'yi pek sevmiyor.
Derviş işkence görüyor Kemal Derviş'in siyasette bulunmak istemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü, Türkiye'deki siyasetin gerektirdiği kültürel yapıda bir adam değil. Belki Almanya'da olabilir ama burada değil. Adam geldiğinde cildi delikanlı gibiydi, geçen gördüm yüzünde çizgiler belirmiş. Türkiye'de epeyi işkence görmüş adam. Yıpranmış. Bir de ithal diyorlar adama. Hangimiz ithal değiliz ki? Kim ekonominin içinden geliyor?
Hiçbirimiz futbolu Şenol Güneş'ten iyi bilmiyoruz
Nereye el atsanız elinize yapışıyor. Ekonomi de öyle, spor da. Aziz Yıldırım'ın dediği gibi ligde gerçekten "şaibe" var mı?
Haftada en az iki üç maça gidiyorum. Hiçbirinde "hakem pek iyi değildi" sözünden öteye bir şey yazmadım. Bir hakemin verilmemesi gereken bir penaltıyı çalması durumunda hata mı yaptığını yoksa bunu kasten mi yaptığını ispatlayamazsınız. O zaman bunu konuşmak dedikodu yapmak demektir. İşin içinde olanlar her pozisyonu kendilerine yontuyorlar. İşimiz dedikodu. Spor olsun, ekonomi olsun.
Futbolda birtakım istatistikler gelişiyor ama spor adamlarının kalitesi bir türlü yükselmiyor. Niye, futbolcu kalitesi buraya yansımıyor?
Bunda televizyonun etkisi var. TV'de olan olay aslında bir cinayet. Çünkü hakemin elinde video yok. Sen maç bittikten sonra görüntüyü koyup seyredip karar verdiğin zaman hakemin elinde olmayan bir şeyle onu yargılıyorsun. Bazı şeyleri kolay zannediyoruz. Ver bakalım adamın eline düdüğü çıksın sahaya... Bak nasıl rezil oluyor.
Milli takım Kore'de ne yapar?
Brezilya'ya yenilip grup ikincisi oluruz. Çin maçı zor olacak. Kore'yle oynadık gördük bunu. Kore ile Çin berabere kaldılar. Çinliler her karışı savaşarak kaybeder, her topa 5 kişi atlarlar. Çok zor olacak ama, kazanabileceğimizi düşünüyorum. Kore ile maç yapmamız iyi bir hazırlık oldu.
Ama Hoca'nın üzerindeki baskı azalmıyor bir türlü..
Türkiye'de saçma sapan bir anlayış var. Şenol Güneş'in vizyonu yokmuş. Yahu Şenol Güneş 20 senedir Türk futbolunun zirvesinde, Trabzon'da başarılı bir antrenörlük yapmış. İyi bir öğretmen. Sadece kendisini satmıyor. Bazıları gibi pazarlama yapmıyor. Hangimiz ondan daha iyi biliyoruz ki futbolu. Ne demek karizması yok? Asık suratlı Manchester antrenörünün hangi karizması var?
Şenol Güneş'e ve futbolculara güveniyor musunuz?
Antrenörün etkisi yüzde 20, organizasyon yüzde 20, futbolcular da yüzde 60. Onlar bizi buraya getirdi, tabiî güveniyorum. Ama cesur olmak ayrı, haddini bilmek ayrı. Biz kalkıp, ilk kez katıldığımız bir şampiyonada final oynarız dersek bu aşırılık olur. İkinci, üçüncü girişte öğreneceğiz bu işi. Futbolcu dişini sıkınca sonuç alabildiğini gördü.
Futbol yorumundan ekonomi yorumuna oradan tekrar futbola dönüş zor olmuyor mu?
İkisi de rekabet eksenli alanlar. Piyasa da rekabet, spor da rekabet. Bizim sorunumuz da rekabete inanmamak. İhaleye giren bakanı bağlayıp işi kapmaya bakıyor. İşin acı yanı biz bundan 300 sene evvel Bağdat'tan Viyana'ya kadar rekabet ediyorduk. Macar'ı getirip topu döktürüyorduk burada. Nerede unuttuk rekabeti bilmiyorum.
5 Mayıs 2002
Pazar
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED