ABD'nin Irak'a savaş girişimi dünyanın en eski hastalığını hortlatmışa benziyor: Anti-Semitizm... Dünyanın bir çok yerinde, ihmal edilmeyecek sayıda insan, savaşı çıkartmak isteyenlere bir 'ırk' ve bir 'din' kimliği giydiriyor. Temsilciler Meclisi'nin Demokrat Partili üyesi James Moran'ın savaşla Amerikalı Museviler arasında kurduğu ilinti, konuyu, ABD gündemine de taşıdı.

Sona saklayacağımızı en başta ifade edelim: Irak'a açılacak savaş ile Museviler arasında doğrudan bir ilişki kurmak yanlış... Başkan George W. Bush'un etrafındaki savaşı zorlayan 'lobi' içinde önemli bir yer tutan Paul Wolfowitz, Richard Perle, Douglas Feith, Carl Rove gibi isimler Musevi asıllı, tamam; ama Dick Cheney, Donald Rumsfeld ve elbette George W. Bush da 'sıkı Hıristiyan' bilinen kişiler... Kaldı ki, ABD'nin Irak mâcerasına en ciddi muhalefeti sürdüren Noam Chomsky'den başlayarak pek çok savaş-karşıtı Musevi Amerikalı var: Sen. Carl Levin, gazeteci Bruce Shapiro, savaş karşıtı cephenin liderlerinden Phyllis Bennis ve Michael Ratner bunlardan birkaçı...

Sözün kısası, savaş, Amerika'da bazılarının kabul ettirmeye çalıştığı gibi, bir 'Yahudi Planı' değil...

Ancak, zihinlerin böyle bir düşünceye kaymasını sağlayan yanlışlıklar da hemen fark ediliyor. Geçende, sahibi Musevi asıllı olan New York Times gazetesinde çıkan "Is it good for the Jews?" (Museviler için doğru mu?) başlıklı makalede de altı çizildiği gibi, kafaları karıştıran, Bush'un hemen yanı başında yer alan bazı etkili Musevilerin yakın geçmişteki söz ve fiilleri...

ABD Savunma Bakanlığı'nda danışmanlar kurulu başkanı olan Richard Perle ile aynı bakanlığın müsteşar yardımcısı Douglas Feith, 1996 yılında, İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu'nun danışmanıydılar. "Irak'ı dize getirmek şart" tezini geliştirdikleri "2000'li yıllarda İsrail" raporu onların imzasını taşıyor... Paul Wolfowitz ile William Kristol ise, aylardan beri burada da hatırlatılan "Yeni Amerikan Yüzyılı için Proje" adını taşıyan raporlarında, "Önce Irak'ı vuralım, sonra Suriye'yi" türü cümlelerin de içinde yer aldığı ABD'yi 'İkinci Roma İmparatorluğu' yapma görüşünü savunuyorlar...

Oysa altı mutlaka çizilmesi gereken bir gerçek var: Wolfowitz raporuna imza koyanlar arasında Rumsfeld ve Fukuyama gibi Musevi asıllı olmayan kişiler de bulunuyor...

Tabii, bizim, "Gelişmeler bir 'Yahudi Planı' değil" dememiz başkalarının ağzını kapatmaya yetmiyor. Tersine, en yetkili ağızların, Irak'a savaşın hedefleri arasına, "İsrail'in güvenliğini sağlama" amacını da katmaları, bu yanlış kanaati pekiştiriyor. Türkiye ile 'savaşta uğranılacak zararları telâfi için' yürütülen görüşmelerde kıyasıya pazarlık eden Washington, aynı savaştan ne zarar göreceğini anlamakta zorlandığımız İsrail'e kasasını açmakta tereddüt etmedi.

Unutulan şu: ABD'yi dünyada yalnızlaştırmayla sonuçlanabilecek gelişmeler İsrail'in yararına değil. "Savaş da savaş" ısrarı Amerika'yı zayıflattığı gibi İsrail'i de zor duruma düşürüyor... ABD yalnız başına savaşa girmeye karar verdiği taktirde, sonrasında meydana gelecek gelişmeler yüzünden imajı en çok zedelenecek ülke İsrail'dir.

İşte bu noktada, ABD'li Museviler ile İsrail'e özel bir görev düşüyor: Süreç uzadıkça daha çok kendini belli etmeye başlayan ilkel 'anti-Semitik' hisleri yaygınlaştıran gelişmelerin önüne geçmede faal bir rol oynamalılar... İsrail, ABD ile olan özel ilişkisini kullanarak, George W. Bush'a, "BM kararı olmazsa savaşı unut" aklını vermelidir. Başkan Bush da, kendi özel çıkarları sebebiyle savaşçı kesildikleri her gün biraz daha ortaya çıkan yakın kadrosuna çeki-düzen vermelidir.

Dünya, geçmiş yüzyıllarda 'anti-Semitik' hislerin yol açtığı fâcialardan çok çekti; bu yüzyılda yaşanan en yüz kızartıcı olaylar yine benzer hislerin ürünüdür. O tür ilkel hislerin artık geride kaldığını düşündüğümüz günümüzde, kendi çıkarlarını ülke çıkarı önüne koyan bir grup açgözlü yüzünden, o eski hastalığın depreşmesine izin verilmemelidir.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu