|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hepimiz, özel televizyonlar, TRT'nin temsil ettiği "Devlet Haberciliği"ni kıracak diye seviniyorduk.. Ama görülen o ki, çok kanallı olmak, "çok sesli" olmak anlamına gelmiyormuş.. Dün NTV kanalında, genç bir haberci olan Murat Akgün'ün, Başbakan Bülent Ecevit'le yaptığı, teknik olarak "canlı" içerik olarak "çanak" söyleşiyi izlerken, açıkçası meslek adına yüzümüz kızardı.. Murat Akgün, Oscar'a aday olabilecek bir saflıkla, "o anda" dilinin ucuna gelen soruları Ecevit'e yönlendiriyordu.. Başbakan da, daha önceden cevaplarını hazırladığı soruların yazılı olduğu kağıdı, Murat Akgün'ün sorusu seslendirilmeden önce, önüne koyuyordu.. O kadar belliydi ki hangi soruların sorulacağı ve hangi cevapların alınacağı.. O kadar ki, soruların hangi sıra ile sorulması gerektiği de, Ecevit'in önündeki kağıtların sırasından belliydi.. Bu, habercilik açısından da, televizyonculuk açısından da, "ayıplı" bir davranıştır.. Ecevit'e ısmarlama soruları yönelten genç haberci Murat Akgün'ün, ne devletten, ne hükûmetten bir beklentisi olamaz.. Herhalde, el konulmasından ürktüğü bir bankası veya Ağır Ceza'ya DGM'den aktarılmış bir dosyası yok.. Ayrıca genç bir haberci olarak, Türkiye'deki sosyo-politik tabloyu görebilecek kadar gözlerinin açık olduğu belli.. Bu gerçeklerin ışığında, siyasi ve ekonomik başarısızlığın baş sorumlusu Başbakan'a, önceden düzenlenmiş soruları sorup, çanak cevaplara kamera ve mikrofon tutmak, ne anlama geliyor?.. Sorular sorulduktan sonra, cevabın bulunduğu kağıdı önüne alıp okuyan bir Başbakan, kamuoyuna ne kadar inandırıcı gelebilir? Hep "Türkiye Arjantin'den farklı" diyoruz.. Bu fark ille de, sorumsuz ve başarısız iktidarların, "sözde özel medya" tarafından, cilalanıp, pompalanması mı olmalıdır? Keşke Murat Akgün, Ecevit'in koluna girip, ona Akmerkez'de indirimli alış-veriş de yaptırsaydı.. Bu şekilde, herşeyin yolunda gittiğini daha iyi anlatırlardı çanak yayında.. Geçenlerde Başbakan Ecevit'i ziyaret eden meslektaşlarımızdan, onun fizik yeterlilikleri konusundaki gözlemlerini dinledik.. Bunu duyan bir kulak misafiri, "Keşke Ecevit'in Beyaz Saray ziyareti, canlı yayınla verilmese" dedi.. Biz de diyoruz ki.. Keşke Amerikalılar, Başkan Bush'u da, NTV'nin sunucuları gibi önceden hazırlasalar.. Açıkçası, işin tadı kaçmaya başladı..
ŞAKA
Demirel ve Arjantin!..
Demirel, dün de Arjantin'deki yağmalamaları değerlendirmiş.. -Alîcenap Türk halkı, haram nedir, helal nedir bilir. Dükkanları yağma ederek, krizden çıkılamayacağını bilir.. Demirel daha önceki konuşmalarında da, krizden sorumlu olan "alîcenap koalisyon"un istifasını istemiş ve "seçim şarttır" demişti.. Gayrı-alîcenap Arjantin halkı, hiç olmazsa, krizin sorumlularını istifa ettirdi ya.. Demirel bari bunu da söyleseydi..
AMERİKAN MİZAHI
Soru sorma sanatı!
Bu pazar, yarı anlamlı-yarı anlamsız, ama hepsi soyut sorulara cevap aramaya çalışalım mı? İşte bazı sorular.. -Işık hızıyla giden bir aracın farlarını yaksanız, araç ışığı geçer mi? -Uçak koltuklarının altına, şişirme can kurtaran yelekleri yerine paraşüt konulsa daha doğru olmaz mıydı? -Mahkemelerdeki jüriler, haklı olanı mı, avukatı daha iyi olanı mı arar? -Neden bütün oburlar, Diet-Cola içerler? -Hindular ineklerin kutsal olduğuna inandıklarına göre, inekler de Hindular'ın kutsal olduğuna inanır mı? -Bir dilsiz çocuk el işareti ile küfür ederse, annesi onun eline mi biber sürer? -Kabuksuz bir kaplumbağa, evsiz mi, yoksa çıplak mı sayılır? -Balerinleri parmak uçlarında dansettirmek yerine, neden daha uzun boylu balerinler aranmaz? -Alfabe neden "A" ile başlayıp "Z" ile biter?.. "Z" ile başlasa ne olurdu ki?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |