T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeni emperyalizmin ayak sesleri

İnsanoğlunun medenileşmesi, değer ölçülerinin ve buna bağlı olarak da karakter yapısının olgunlaşması ile ilgili bir hadisedir. Buna rağmen, medeniyeti teknoloji, üretim, ulaşım veya komünikasyonun gelişmesine bağlayanlar; olayın gerçek yönünü görememektedirler. Buna en iyi örnek; 21'nci asırda bile "ilkel eğilimler"in medeni olduğunu söyleyen kişi ve toplumların karakterinde yaşamaya devam etmesidir.

Bir ülke veya toplumun, bir başka ülkeyi zor kullanarak istila etmesi; o ülkenin insan, kaynak ve yönetimini hakimiyet altına alması olarak ifade edilebilen emperyalizm; günümüzde bütün şekilleriyle hüküm sürmektedir. Uluslararası anlaşma, kriter ve medeni hakların kabulüne rağmen emperyalist saldırıların varlığı; insanlığın, hâlâ bu "baskıcı ve zorba" karakterini değiştiremediğini göstermektedir. Öyle ki, bir zamanlar varolan askeri emperyalizm; toplumsal arenada yerini siyasi, iktisadi ve kültürel emperyalizme bırakmıştı. Fakat zaman gösterdi ki, bu tür emperyalist çabalar bile, bazı ülke ve sistemleri tatmin etmiyor. Dolayısıyla belirli din ve ideolojiler altında birleşen ülkeler; gerektiğinde, diğer emperyalist faaliyetlerine rağmen, tatmin olmayarak askeri emperyalizm safhasına geri dönmekten çekinmiyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda, Lübnan, Filistin, Irak ve nihayet birkaç ay öncesinde başlayan Afganistan savaşları; emperyalizmin ilk ve en ağır biçiminin tekrar toplumların gündemine sokulduğunu göstermektedir. Üstelik, Afganistan'a yönelik savaş; Amerika'daki 11 Eylül saldırısının bahane edilerek, tüm Batı-Hristiyan ve Yahudi ittifakınının; en büyük hasım olarak gördüğü İslami kaynaklı hareketlere yönelik kapsamlı bir stratejisini gündeme getirmişti.

Bu savaş, failleri belli olmayan bir terör hareketini sebep göstermek suretiyle, tüm dünyadaki İslami direniş hareketlerini ezmeyi kafasına koyan yeni bir emperyalist yaklaşımı bünyesinde barındırmaktadır. Nitekim Afganistan'a yönelik hareket, Amerika ve Batı ittifakı tarafından ilan edilen birkaç terör suçlusu için, yirmi binin üzerindeki masum halkın öldürülmesine varan korkunç ve gayr-ı medeni bir tavrın izlerini çok açık bir biçimde yansıtmaktadır.

Afganistan harekatı başlamadan önce, Afganistan'ın ötesine uzanacak bir savaş programını açıklayan Bush ve Powell, ilerleyen zaman içerisinde; Keşmir, Filistin, Filipinler, Çeçenistan, Türkmenistan gibi birçok bölgede, hürriyet, bağımsızlık ve insanca yaşama mücadelesi sürdüren grupları hedef alarak; aslında, Müslüman kimlikli halklara tahammülleri olmadığını açık bir biçimde belli etmişlerdir.

Peki, bu manzaranın sonunda neler gözükmektedir? Görünen o ki; yaşama hakları ellerinden alınmak istenen toplumlar; bugün Filistin'de olduğu gibi, sahip oldukları canlarını bile, hürriyetleri ve gelecekleri uğrunda vermekten çekinmeyeceklerdir. Bunu yapamayan toplumlar ise; kendilerine hayat hakkı vermeyen yönetimleri, gönüllerinde ve ruhlarında öyle bir mahkum edeceklerdir ki, bu hınç ve acı; onlara gelecek günlerde zalim toplumların gelecek nesilleri ile uzlaşma kabul etmeyecek bir dünyayı hazırlayacaktır. Sonuç olarak; zalim sistemler, gelecek nesillere huzursuz bir hayatı miras bırakarak, onların da tedirgin yaşamalarına yol açacaklardır.

İnanıyorum ki, Amerika ve Avrupalı birisine, gelecekleri için böyle bir fotoğrafı sunsanız; onlar böyle bir yarına olumlu bakmayacaklardır. Ve yine inanıyorum ki, bugünkü Amerikalı ve Avrupalı liderler, mutlu ve huzurlu bir geleceğe ulaşmak yerine; hakim olacakları, fakat riskli bir geleceğe hazırlık yapıyorlar. Böylece, birçok masum Amerikalı ve Avrupalı'nın huzurlu yaşama haklarını ihlal ediyorlar.

Ülkeleri, inançları, umutları ve gelecekleri karartılmış; mazlum halkların tepkisinden korkmak gerekiyor. Tarih, bunun birçok misalleri ile doludur. Müslüman toplumlar üzerindeki bu planlar, bir grup Amerikalı ve Avrupalı siyasetçinin yanlış hesaplarının sonucudur. Tüm Amerikalı veya Avrupalı insanları ve onların değerlerini, bu tür yanlış politikalar sebebiyle suçlamak ve düşmanca yaklaşmak doğru değildir. Hele hele, olayı bir din ve medeniyet mücadelesi şekline sokan sözde çağdaş Batılılar'ın tutumunu benimsemek; son derece yanlış ve insanlık suçuna varan bir olaydır.

Müslüman toplumların; bütün insanlığı tehdit edecek terör ve toplu katliamlardan uzak olacağına ve emperyalizme karşı, uluslararası hoşgörü ve kardeşliği yeniden tesis edeceklerine inanıyorum. Şayet emperyalist politikalar, onların yaşama haklarını çok görmez ise...


23 Aralık 2001
Pazar
 
SAMİ ŞENER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED