T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R
Talibanlı terör şebekesi için son perde...

Gelinen son noktada olan biteni tekrar toparlamakta fayda var...

11 Eylül herkesin önüne birden çok soru koymuştur...

Sorulardan birincisi ABD'ye sorulmuştur ve çok açıktır: Dünyanın, 'neo-liberalizmin güvenlik ihtiyaçları'na göre düzenlenmesi devam edecek midir?

Eğer bu düzenleme bundan sonra da devam edecekse, bir dünya barışından bahsetmek her şart altında imkansızdır artık.

Çünkü neo-liberalizmin güvenlik ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bir dünya, yoksulların öfkesini 'kusmasından' başka hiçbir yol bırakmamaktadır.

Dünyanın ezilmiş toplulukları için, terör, kendiliğinden tek 'global siyasal katılma' biçimi haline gelmektedir. Bu da 11 Eylül'ü yapanlar türünden canilere fırsat vermektedir.

ABD, terörü üreten en büyük etkenin, Batı'lı ülkelerin yaşam standartlarının korunması uğruna dünyanın geri kalanının ödediği bedele duyulan 'derin tepki' olduğunu idrak etmek zorundadır...

Sorulardan ikincisi ve daha önemlisi ise İslam dünyası'nın önündedir...

İslam dünyası, Batı'nın 'oryantalist siyaset'i karşısında 'savrularak' içine düştüğü 'oksidentalist siyaset'in kalıplarından öte bir 'siyasallaşma' üretmek meselesiyle karşı karşıyadır.

Batı'nın ürettiği 'konvansiyonel siyaset'in kalıpları içinde hareket eden İslam dünyası, bu siyaset tarzının 'bloklaştırıcı' sonuçlarını 'ümmet bilinci' olarak içselleştirme hatasına düşmüştür. Böylece, 'dini yakınlık' içinde bulunduğu totaliter zulüm rejimlerini 'siyasal-zihinsel kapsama alanı'nda tutma yanılgısına kapılmıştır.

Taliban'ın ürettiği insanlık-dışı rejimin 'zımnen himaye edilmesinin' sebebi budur. Birilerinin, Taliban'a dolaylı yollardan sahip çıkmayı, 'kimlik' hassasiyeti gibi sunması da buradan beslenmektedir.

Böylece İslam medeniyeti, hiç de mecbur olmadığı halde, Taliban ve benzeri zulüm şebekelerinin 'siyasal bagaj'ını taşımakla karşı karşıya bırakılmaktadır.

İşte bu noktada, gelecek yüzyılın perspektifini yansıtmakla mükellef müslüman elitlere, Taliban ve benzeri şebekelerle, kendi bulundukları yer arasındaki 'çizgi'yi çeken 'siyasal değerler'in neler olduğu sorusu, kendiliğinden yönelmektedir.

Soru açıktır ve bu soruyu emperyalist emellerin üreticileri sormaya ne kadar iştahlı olurlarsa olsunlar, özünde soru, yeni bir milada kavuşan 'tarih'in ve 'siyaset'in malıdır: İslam dünyası 21. yüzyıla hangi 'siyasal değerler'le girmektedir ve bu değerlere göre Taliban bir 'siyasal rejim' olarak nasıl konumlanmaktadır?

Böyle bir soruyu sormaktan kaçınmaya zemin oluşturan 'dini mensubiyet' anlayışı yanlış bir biçimde 'ümmet bilinci' gibi sunulmaktadır. Oysa bu, 'konvansiyonel siyaset'in bloklaştırıcı sonucunun geleneksel terminolojiyle etiketlenmesinden ibarettir.

Böyle bir soru ile hesaplaşmaktan kaçınmanın ikinci sebebi ise siyasidir. Neo-liberalizmin hegemonyası ile aynı safa düşme kaygısıdır bu siyasi sebep.

Oysa Taliban türü rejimler, neo-liberalizmin Doğu için 'yoksullaştırıcı' egemenliğinin bir 'payandası' olarak kurgulanmıştır.

Taliban türü rejimler, neo-liberalizmin nimetlerinden yararlananlar için gerçek bir 'dayanak noktası', dünyanın yoksul halkları içinse 'anonim uyuşturucu'dur.

Taliban rejiminin 'terörün siyasi rejime dönüşmüş hali' olduğunu bu köşede defalarca yazdık...

Mesele açıktır; Taliban ve benzerleri çok kimsenin malı olabilir, ama 'ezilen', ezilmişlikten kurtulmak isteyen ve 'siyasal onurunu arayan' halkların malı değildir...

Taliban'ın ve benzerlerinin 'tarihin çöplüğü'ne yuvarlanması, özellikle Ramazan ayında insanlık adına bir kazanımdır...


17 Kasım 2001
Cumartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED