|
|
Şükürler olsun oruçluyuz!
Ramazan'da açlık bizi doyuruyor. Sabır bizi coşturuyor.
Fırından çıkan sıcak pidelerin buğusu kavrulmuş susam kokusuna karışıyor. Hangi mevsimde olursak olalım marulun, kıvırcık salatanın, bir deste maydanozun yeşilinden fışkıran dirilik ve ferahlık içimize yayılıyor. Dedeler ceplerinde şekerlemeler ile torunlarını kucaklıyorlar. Akşamın pembe lacivert tülü büyük bir sukûnet ile insanların, bütün dünyanın üzerine iniyor. Melekler saf saf iniyor. Cennet kapıları açılıyor. Rahmet ve merhamet ve bereket her yandan kuşatıyor bizi. İnsanlar birbirlerine sevgi ile bakıyorlar. Zenginler zenginliklerinden soyunuyor, yoksulların yoksulluğu kayboluyor. Kalbimizin paslı kilidi açılıyor. Bize selâm veren bir kişiyi kardeş biliyoruz. Kimse sesini sertleştirmiyor. Yüzlerde nur, gönüllerde karşı konulmaz bir incelik, bir rikkat. Açlık bizi doyuruyor. En çok kıymet verdiğimiz şeyleri başkaları ile paylaşmaktan sonsuz bir haz duyuyoruz. Bize yük olan her unsur, her tasa, her ihtiras tasını tarağını toplayıp savuşuyor. Kapımız ve soframız açık. Derdimiz ve sevincimizi söylemekten hoşnutuz. Sabır bizi coşturuyor. Kalbin ırmakları dolu dizgin. Merhamet sağanak gibi boşalıyor. Hizmetten, hürmetten, ibadetten yeryüzünde oluşumuzun derinliklerinden, sebeplerden ve sonuçlardan geçiyoruz. Bir imtihan içinden yüz akı ile çıkıyoruz. İçimizde kurulun kürsü bizi hesaba çekiyor. Ağlıyor ve tövbe ediyoruz. Tövbe suları sonsuz çağlayanların şırıltısını, aydınlığını, engin ufukların parıltısını taşıyıp duruyor işte. Bu taşı bu yoldan niçin kaldırmadım ben, bu çiçeğe bu hafta niçin su vermedin ben, şu çocuğun yanağına bir öpücük niçin kondurmadın ben, komşumun kapısını bir kez olsun çalmadım mı ben, alnımı secdeye bir kez olsun koymadım mı ben? Derken ben. Benlikten sıyrılıyor. Benlikten sıyrılırken, çiçek açmış badem dalının, kelebek kanadının, su sesinini ve yıldız parıltısının , dostun ve akrabanın, ayak bastığımız toprağın, buğdayın ve zencefilin, yani akşam ezanı ile yeryüzüne yağmur gibi dökülen varoluşun sırlarını fark ediyor. Bizi bu menzile eriştiren kılavuza binlerce teşekkür. Bize bu basireti bağışlayan güce sonsuz secde. Bu sırada çocuk sıcak pidenin buğusuna sarılmış olarak güülümsüyor. Baba işinden dönüyor, eve yaklaştıkça göğsünde bir genişlik. Anne yeşil salatının üzerine birkaç zeytin bırakıyor. Paydos. Ses kesiliyor. Rüzgâr duruyor. Güneş dağların ardına çekiliyor. Kuzeyde bir yıldız göz kırpıyor. Nefesimizi tutuyoruz. Kuşlar kanatlarını kapatıyorlar. Çekiç örsün kenarında bekliyor. Dalgalar diniyor. Sukût... Sükût... Ve ağızları misk gibi kokanlar ve o gün insanlara gülden ağır bir söz söylememiş olanlar ve o gün almayı değil hep vermeyi düşünenler ve o gün "sabredenlere hesapsız ecirler verilecektir" müjdesi ile müjdelenmiş olanlar meleklerle birlikte iftar sofrasına oturyorlar. Allahım, şükürler olsun oruçluyuz.
Trajik bir Ramazan
Afganistan'da Ramazan herhangi bir islam ülkesinde hilalin görülmesiyle başlar. Afganistan'da zorlu tabiat koşullarından dolayı hilali gözetlemek biraz zor. Bundan dolayı hiziplere bölünmüş Afgan halkı. Her hizbin taraf olduğu bir İslam ülkesinin Ramazan ilanıyla Ramazan'a merhaba derler. Ramazan ilanıyla birlikte Afgan halkı Ramazan erzaklarını toptan halk pazarlarından satın alırlar. Afgan halkı yıllardır yaşadıkları iç ve dış savaşlara rağmen dini ibadetlerden hiçbir zaman taviz vermemiştir. Namazlarını hep muhafaza etmişlerdir. Afganlılar çocuklarında Ramazan ayında oruç tutmalarına büyük özen gösterirler. Her Afgan çocuğu küçük iken Kur'an-ı öğrenir. Ramazan boyunca herkes Kur'an-ı Kerim hatim etmek için çaba sarfeder. Savaşların olmadığı dönemlerde teravih namazından sonra Afgan uleması camilerde veya genel yerlerde halka tefsir ve dini dersler düzenlerlerdi. Bugün çok zor koşullara rağmen bu gelenek hala tüm gruplar tarafından idame ettirilmeye çalışılıyor. Kabili pilavı, Afgan sofrasının vazgeçilmez Ramazan yemeğidir. Kabili, çeşitli baharat türlerinin, kuru üzümün katılıp buharla pişirildiği pilav türüne denir. Büyük kazanlarda pişirilen Kabili pilavı, etli yemeklerle birlikte yenir ancak Afganlılar yıllardır yaşadıkları çetin hayat ve fakirlikten dolayı, iftarlarını genelde sadece kabili ile açmak zorunda kalıyorlar. Afgan halkı iftarlarını genelde toplu açar. Tüm aile efradıyla birlikte dost ve ahbaplar da bu sofralara iştirak ederler. Afgananistan'ın ekmeği bizim pidelerimize çok benziyor. Savaşlar ve göçlerden dolayı bir türlü yerleşik hayata geçemeyen Afgan halkı tüm bu şartlara ve soğuk kış koşullarına rağmen Ramazan'da toplu ibadetlere önem verir. Afganistan camilerin bir çoğunun harabe durumunda olmasına rağmen, namazlarını ve teravihi toplu kılmak için vücutlarına sardıkları petoları seccade yaparak namaza dururlar. Peto, Hind yarımadasında soğuktan korunmak için kullandıkları pamuktan yapılmış, ince battaniye şeklinde olan bir tür kumaştır. Çok alanda kullanılan peto özellikle, havlu, seccade ve soğuktan korunmak için kullanılır. Son olarak Yüce Allah'tan dileğimiz, bu mübarek ayı, Afganistan'ın yıllardır yaşadığı trajedisinin bitmesine vesile kılmasıdır. |
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |