Dünkü yazımızda Adalet Komisyonu'nda mal rejimi yüzünden kıyamet kopabileceğini belirtmiştik. Dediğimiz gibi de oldu.

Mal rejimi

3 çeşit mal rejimi mevcut: 1) Mal ayrılığı, 2) Edinilmiş mal ortaklığı, 3) Paylaşmalı mal ayrılığı.

Bugün Türkiye'de mal ayrılığı rejimi uygulanıyor. Eğer karı-koca arasında özel bir mukavele yoksa, eşlerin menkul ve gayrimenkulleri, boşanma halinde, kendi üzerlerinde kalıyor.

Böyle bir durum, genelde kadını mağdur ediyor. Zira erkek, para getiren bir işte çalışıyor; karısı ise ev işi yapıyor, çocuk bakıyor. Hatta köylerde, tarlayı süren, yükü taşıyan da kadın. Buna mukabil, çoğunlukla, her mal erkeğin üzerinde görünüyor.

Üstelik bir müddet önce, boşanma kolaylaştırıldı. Kusura bağlı boşanmanın yanı sıra, evliliğin temelden sarsılması halinde, belirli bir süre beklendikten sonra, otomatik boşanma hakkı eşlere tanındı.

Boşanma kolaylaşırken, mağdur olan eşin, ekonomik bağımsızlığa kavuşturulması ihmal edilmişti.

İşte bu yüzden, Amerika'da, İsviçre'de ve diğer bir çok ülkede uygulanan edinilen malların ortaklığı rejimine geçilsin istenildi.

Türkiye'ye özgü uygulama

Aslında, ya mal ayrılığı, ya da edinilen malların ortaklığı diye iki farklı tatbikat var dünyada.

Evlilik sırasında, ailenin edindiği mallar (fabrikadan araziye, evden arabaya ve bankadaki paraya kadar, menkul gayrimenkul her şey) paylaşılıyor. Bu "edinilen malların ortaklığı." Miras paylaşıma girmiyor. Ama mirastan elde edilen gelir taksim ediliyor.

Tasarıyı hazırlayan heyet, Türkiye'nin şartlarına uygun, farklı bir sistemi de öneri olarak getirmiş: Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi.

Buna göre boşanma veyahut vefat durumunda, malların tümü değil, sadece ortak kullanılan kışlık ve yazlık ev, araba, bir de bankadaki, ailenin geleceğini teminat altına alan tasarruf paylaşılıyor. Diğerleri, kim sahibiyse, onda kalıyor.

Paylaşmalı mal ayrılığı, Türkiye'ye has bir sistem. Adalet Komisyonu'nda belki de bu yüzden çoğunluk, söz konusu rejimi benimsedi.

Artık değer

"Erkeklerin ekseriyette olduğu bir Parlamento'dan, zaten edinilmiş mal ortaklığı çıkmaz" diye düşünülmesin. Çocuklardan ziyade eşi ön planda tutan bu uygulamayı bir çok kadın da haksız buluyor.

Üstelik, ölüm halinde bile, miras paylaşımından önce, eş, ortaya çıkan değerin yarısını alıyor; sonra miras hakkı olarak gene dörtte birini elde ediyor. Dörtte üç çocuklara kalıyor.

Edinilmiş mal ortaklığında, artık değer paylaşılıyor.

Nedir artık değer?

Erkek kadının, kadın da erkeğin malının yarısını hak ettiği için, boşanma veyahut ölüm halinde, eşlerin mülkiyetindeki değerler birbirinden çıkarılıyor ve artık değer bulunuyor. İşte bu artık değer ikiye bölünerek taksim ediliyor.

Yani kadın, erkeğin malının yarısını hemen almıyor. Önce kendi üzerindeki malların değeri bulunuyor; erkeğin sahip olduğu mallarla karşılaştırılıyor. Fazla olan miktar artık değeri oluşturuyor.

"Artık değer", adam daha fakirse, bu defa kadının aleyhine çalışıyor.

Türk'ün tavrı

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, değerli bir insan; bilgili bir bakan. Kadınlara maddi imkân tanımak istiyor. Bu yüzden, samimiyetle "edinilmiş malların ortaklığı" rejimini savunuyor.

Ama bence, orta yol, "Paylaşmalı mal ayrılığı"dır ve zaten çoğu ailenin, ancak biri yazlık diğeri kışlık iki evi, bir arabası, bankada da bir miktar parası olabilir. Bunun ötesindeki zenginlik, Türkiye'de sınırlı sayıdaki çifti ilgilendirir.

Hikmet Sami Türk'ün, kraldan fazla kralcı olması -kadınlardan fazla kadınların haklarını koruması- gerekmez. Çünkü kadınların da erkek evlâtları veyahut torunları var. Evlilik sırasında edinilmiş mal ortaklığını bu yüzden hepsi benimsemeyebilir. Meselâ bir anne, boşanma halinde oğlunun imkânlarının yarısının karısına gitmesini istemeyebilir. Edinilmiş mal ortaklığı, sadece eş konumundaki kadını himaye ediyor, anne veya kız evlâdı değil.

Bilgin'in suyu ısındı

Dünün önemli gelişmelinden biri de, Aydın Doğan'a ait gazetelerin, Dinç Bilgin'i hedef almasıydı.

Aydın Doğan önce Bilgin'i himaye etti. Bilgin ve Zafer Mutlu onun sayesinde Sabah'ın başına döndü. Çünkü o noktada amaç, Mehmet Emin Karamehmet'in, Sabah'ın da sahibi olarak, büyümesinin engellenmesiydi. Hedef gerçekleşti. Dolayısıyla Bilgin'in bir değeri kalmadı.

Bilgin-Mutlu çifti, boşuna Yeni Şafak'a saldırıyor. Bu çırpınışlar, onların hapse girmesini engellemeyecek. Bizi de susturamayacak.

İnsanda biraz utanma olsa, Ömerli Baraj Havzası'ndaki tamamen yasa dışı Print City tesislerine rağmen, "Yeni Şafak, ruhsatsız yapıya iskan almadan taşındı" diye yazamaz.

Banka hortumlamaktan dolayı sanık sandalyesinde oturanlar, başkalarının sözde "ihale yolsuzluğundan" söz edemez.

Sabah, acaba "temiz toplum" adına mı Albayraklar'a hücum ediyor? Yoksa, kendi pisliğinin üzeri örtülebilsin diye mi, Yeni Şafak'a gözdağı veriyor?

"Sen âlemi kör, herkesi sersem mi sanırsın" sözü tam bunlara göre.

Günaydın!

Bu arada, Milliyet'e de, Aydın Doğan'ın irili ufaklı gazetelerine de "Günaydın" demek lâzım. Bizim kaç aydır yazdıklarımızı, sütunlarına daha yeni taşımışlar. Üstelik ilk defa duyuyor gibi: Dinç Bilgin'in Kıbrıs'taki New York Bank Of Shore aracılığı ile, kendi firmalarına kaynak aktardığı ortaya çıktı" diye yazıyorlar.

Murakıp raporlarını defalarca yayınladık. Hatta ben şahsen, Meclis'te basın toplantısı düzenleyip dosyaları bütün gazetecilere dağıttım.

Of Shore dosyası İstanbul DGM'ye bir ay önce gitti.

Aydın Doğan'ın gazetelerinde ancak jeton düştü! Daha doğrusu, mani zail olunca, memnu avdet etti. Karamehmet bertaraf edilince, Bilgin aleyhine yazmama yasağı kalktı.

İşte maalesef Türk basını, kartelleşip ardından da tekelleşirken, böyle bir çukurun içine düştü.

Zaten Zekeriya Temizel Haber Türk'e açıkladı: "Dosya yeni değil" Konunun birden bire manşete taşınmasını da şöyle izah ediyor Temizel: "Herhalde iki grubun arasında bir mesele var"

Herkes, her şeyin farkında. Basındaki devekuşları hariç.

NAZLI ILICAK

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu