T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Derin devlet" çeşitlemeleri

Kıbrıs'ı biraz tanıyan, "tarihçe"sinden biraz haberi bulunan, gelişmelerle az çok ilgilenen herkes, Ada'da son günlerdeki gelişmelerin ne anlama geldiğinin farkındadır. Üç gelişme; yanyana ya da altalta diziliyor:

1. UHH (Ulusal Halk Hareketi)'nın kurulması;

2. Aynı anda muhalif Avrupa gazetesinin bombalanarak yerlebir edilmesi;

3. Derviş Eroğlu hükümetinin birdenbire AB yanlısı Toplumcu Kurtuluş Partisi ile koalisyonu bozmak üzere istifa etmesi ve arkasında Rauf Denktaş'ın bulunduğunu cümle âlemin bildiği Demokrat Parti ile yeni hükümetin kurulması çalışmasına girilmesi.

UHH'nın kuruluş tarihi ilginç: 19 Mayıs! Nedir UHH? Bir siyasi parti mi? Belli değil. Daha ziyade bir "yeraltı teşkilatı"nı andırıyor. Ardı ardına "1 numaralı bildiri", "2 numaralı bildiri" yayınladı. Peki amacı ne?

"KKTC ve Türkiye'ye karşı içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı mücadele" imiş. Bu kadar "asil" bir amacı olan kuruluşu elbette ki Rauf Denktaş destekliyor. Zaten o yönde beyanlarda bulundu. Bir süre sonra, uzun yıllar Denktaş'ın danışmanlığını yapmış ve ona herkesten yakın olan Taner Etkin, örgütün başında olduğunu duyurdu. Taner Etkin, Denktaş'la akrabadır; ayrıca "evladı" gibidir. O yüzden, UHH'yı "Denktaş'ın örgütü" diye tanımlayabilirsiniz.

UHH'nın kuruluş tarzına ve diline baktığınızda, TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) geleneğine dayandığı anlaşılıyor. Mensuplarının önemli bir bölümünü de, eski TMT'lilerin oluşturduğu muhtemeldir.

İyi güzel de, TMT; EOKA döneminde Türkiye'den giden subaylar tarafından eğitilmiş, o dönemin şartlarında gerekçesi anlaşılır bir örgüttü. Bugün bir "TMT yavrusu"nun ne gereği olabilir ki?

"KKTC ve Türkiye'ye karşı içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı mücadele"yi benimsediğine ve bildirilerinde Türk ordusuna övgüler yağdırdıktan sonra "AB'ye karşı olduğunu" açıkladığına göre, AB yanlısı Kıbrıs Türklerini ve hatta Türkiye Türklerini sindirmeye yönelik eylemler yapacağını tahmin edebiliriz. Nitekim, UHH'nın kurulduğunun açıklanmasıyla birlikte, AB yanlısı Avrupa gazetesinin matbaası bir patlamayla çöktü. Onunla birlikte, Eroğlu hükümeti de çöktü ve AB yanlısı Başbakan Yardımcısı ve TKP Genel Başkanı Mustafa Akıncı, hükümet dışına atılmış oldu.

Asıl sorulması gereken soru şu: KKTC'de koca bir Türk kolordusu konuşlanmış vaziyette. Ayrıca, bir Türk generalinin komutasında Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri var. Orada MİT mensubu sıkıntısı da çekilmez. Ayrıca, Kıbrıs Türk polisi de mevcut. Bunlar, KKTC'yi "iç ve dış düşmanlar"a karşı koruyamıyor mu? Türkiye'ye gelince, "kendisini koruması" için herhalde UHH'ya ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla, "KKTC ve Türkiye'ye karşı içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı mücadele" hedefi kabul edilebilir cinsten değildir.

UHH ile KKTC, bir "hukuk dışılık" sergilemekte ve dış dünyadaki "korsan devlet" imajını pekiştirerek, "Türk davası"na zarar vermektedir.

"Dış düşman"ı anladık; AB. Peki ya, "iç düşman" kim? AB yanlısı Türkiyeli ve Kıbrıs Türkler olduğu anlaşılıyor. Avrupa gazetesinin başına gelenlere bakınca, UHH'nın bir "siyasi cinayet makinası" gibi çalışması ihtimali ortaya çıkıyor.

Olan biteni Mustafa Akıncı şu sözlerle açıklıyor: "Biz Kıbrıs'ta çözüm ardından AB'ye üyelik diyorduk. Ama Türk tarafı görüşmelerden çekildi. Ve bazı çevreler çalışmalarını hızlandırdı. Türkiye'nin iki yüzü var. Biri değişimi, demokrasiyi ve AB'yi isteyen. Bir de AB'ye giremeyiz, demokratikleşme gereksiz. KKTC bu işin dışında kalsın diyenler var. Bu kanat Denktaş'la işbirliği içinde Eroğlu'na başbakanlık güvencesi verip işi bitirdi. UHH kutuplaşmayı arttırıyor, diğer yandan da hükümette sağ cephe kuruluyor."

Kıbrıs Rum lideri Glafkos Klerides'in gelişmeleri keyifle izlediğine kuşku yok. Klerides, Kıbrıs Türklerini Kıbrıs Cumhuriyeti'nin "kurucu ortağı" haline getirecek bir çözüme yanaşmadan, Kıbrıs'ı AB'ye sokmanın peşinde. Yani, tıpkı Denktaş gibi, o da "çözüm"den yana değil. Ancak, Türk tarafında böylesine "faşizan" görüntüler ortaya çıkınca, politikasını dış dünya nezdinde "meşrulaştırmış" oluyor. AB hedefini daha da kolaylaştırıyor.

KKTC'de sol AB yanlısı. Ve, şimdi "sindirme politikaları"nın hedefi. Türkiye'de durum değişik. "Sol" parti kurmakta olan Mümtaz Soysal ve çevresindeki "solcular", KKTC'deki "faşizan milliyetçiliğin" Türkiye'deki "sivil" destekçileri. Gelgelelim dünyadan tecritler. Onlarla akraba "Ecevit solcusu" ve "Kıbrıs şahini" Devlet Bakanı Şükrü Gürel'e geçen haftaki Amerika gezisinde yüz vermediler. Kendini kabul edecek ve görüşecek üst düzey bir yetkili bulamadı.

Bunların gücü yok. Türk siyaset hayatından tasfiye olmaları kaçınılmaz. "Türkiye nezle olmadan KKTC aksırmayacağına" göre, iş, yakın gelecekte Türkiye'de çözülür. Türkiye'de çözüldüğü takdirde, KKTC'deki yapı ıskartaya çıkartılır.

İş gelip yine Kemal Derviş'e dayanıyor. Bu yapıyı besleyen ve KKTC'yi "kara para çamaşırhanesi"ne çevirmiş olan TC kaynaklı paralar IMF gözetimi altında Ada'ya akmaya devam edecek midir?

"Demokratik sol"da ve "sosyal demokrat" olduğunu açıklamış olan ve ekonomik programının hedefini "Avrupa Para Birliği" olarak kurgulayan Kemal Derviş, yakında nurtopu gibi bir "AB'ye düşman" ve "UHH'lı bir KKTC"yi kucağında bulursa, ne yapacaktır?


27 Mayıs 2001
Pazar
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED