T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dama

Öğrencilik yıllarımda, bir ara dama oynadım. Basit, fakat tadına varanlar için müthiş eğlendirici bir oyun. Bu oyundan, hayatın ve siyasetin sırlarından birini farketmeyi başardım: hasmının bir şey yapmasını istiyorsan onun hata yapmasını bekleme, onu o şeyi yapmaya mecbur kıl. Acemi dama oyuncusu, genel olarak, kendi hareketini belirleyebilmek için hasmının hata yapmasını bekler; hasmı o hatayı yapıncaya kadar kendisi de, dama tablasının başka köşelerinde ilgisiz oyunlar içinde vakit kaybeder. Fakat bu esnada kendisinin yaptığı hataları farketmez, bir tür körleşme içine düşer. Hasmının yapmasını beklediği ve hata olacağını düşündüğü taşı, tam da istediği gibi oynadığı zaman iş işten çoktan geçmiştir. Çünkü taşların arasında artık o eski kombinezon yoktur: oyuncunun karşısında yepyeni şartlar durmaktadır.

Bu kural siyaset için de, hayatın gündelik akışı için de geçerlidir. Önümüzde her an yeni şartlar oluşmakta, her an yeni kombinezonlar ve yeni kompozisyonlar gelişmektedir. Hayatın ve siyasetin içindeki bu dinamizme uyum sağlamaksa, siyasetin ve hayatın oyuncularına düşüyor. Fakat, aman dikkat diyorum: dama oyunundaki kuralı ikiyüzlülükle, daha doğrusu yüzsüzlükle karıştırmayın! Bu ikincisi ilkesizliğin, fırsatçılığın, oportünizmin, yalakalığın eseri iken, aynı şey, dama oyununda, bir fırsatın değerlendirilmesi sayılır. O fırsattan istifade etmek birinde ahlâksızlıkken, ötekinde ganimettir, hatta istifade etmesini becerememek ahmaklık sayılır.

Hasmının hataya ve gaflete düşmesini bekleyerek vakit geçiren dama oyuncusu, bizzat kendisinin hata ve gaflete düşmüş bulunduğunu farketmeyebilir. Oysa hasmın beklenen oyuna düşmesi için ona yardımcı olmak gerekmektedir. Bu gereklilik ona menfaat göstererek gerçekleştirilebilir. Ona "yemesi" için piyonlar ikram etmek gerekecektir. Hatta ona cazip geleceği için damaya çıkmasına müsaade etmek, hatta damaya çıkmasına yardımcı olmak gerekecektir. İnsanın, sadece kendini uyanık ve hasmını gafil görmek kadar gaflet olmaz!

Kendisine "ikram" edilen piyonları yiyip duran bir dama oyuncusu, bir tuzağa doğru ilerletilmekte olduğunu ancak tuzağa düştükten sonra farkeder, ama o zaman saçını başını yolması işe yaramaz. Her şey çok gecikmiş ve çoktan geçmiştir.

Muhtevasız, içi boş kardeşlik lafları dama oyununda işe yaramıyor; hayatta ve siyasette ise hiç yaramaz. Temelsiz ithamlar ve tehditler de öyle değil mi? Nihai hamlede, kazanan daima oyununu ustaca kuran taraf olur, cart curt eden değil. Ve başkasının zaafından yararlanmak için onun gaflete ve hataya düşmesini beklemek yerine, onun istenen pozisyona düşmesi için ona yardım edebilme becerisini gösteren kazanır!


27 Mayıs 2001
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED