T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şapka giymenin değişen anlamı

I-

Namık Kemal'in torunu Selma Ekrem (1902-1973) "Peçeye İsyan" adlı eserinde ABD'ye gitme mücadelesini anlatırken yeni dünyaya ayak bastığında hissettiği en yoğun duyguyu "şapkasını artık özgürce giyebileceği noktasından" anlamlandırır.

Tesettüre girme yaşı geldiğinde başını örtmemek üzere çok yoğun bir "mücadelede" bulunur Selma Ekrem. Sokaklarda kimliğini ele verir endişesi içinde ana dilini değil, annesiyle Fransızca, kendisinden küçük kardeşiyle İngilizce konuşur. Müslüman kadınların kamusal alanda tesettür içinde var olması gerektiği ilkesini gayrimüslim bir genç kız görüntüsü içinde bertaraf etmeye çalışır.

Zaman zaman halk içinde Müslüman ve şapkalı olarak "teşhis" edildiğinde yaşlı kadınların ve çocukların müdahalesine muhatap olarak annesi ve kardeşleriyle beraber canlarını zor kurtardıkları bir kaçma ve kovalamacının içine düşerler.

"Annem Belkıs" adlı sözlü tarih çalışmasında Gündüz Vassaf Usturumca'dan Akhisar'a göçen bir ailenin ferdi olarak Belkıs Hanım'ın Akhisar'da tek kız öğrenci olarak başladığı tahsil hayatını, Harvard Üniversitesi'nin yönetici yetiştiren okulunun ilk bayan öğrencisi olarak devam edişini anlatır. Belkıs Halim çok dindar bir orta sınıf aileden gelmektedir. Öyle ki Akhisar'daki kadınları çok da namazında niyazında olmayan kadınlar olarak tanımlar. Babası ve dedesi hafızdır. O zamanın ağır şartlarında babası yanına kızkardeşlerini de alarak hac vazifesini yerine getirmiştir.

Belkıs Halim Akhisar'dan Bandırma'ya akraba ziyaretine gittiğinde başında şapka vardır. Cumhuriyet ilan edilmemiştir henüz. Şapka devrimi olmamıştır. Bandırma'nın çocukları şapkalı Belkıs'ın arkasına düşerler: "Gavur, gavur".

II-

Osmanlı kamusal alanının, dini emir ve yasaklardan renk alan hukuku, tesettüre riayet etmeyen her türlü Müslüman kadın giyimi ile mücadele eden bir yapıya sahipti. Bu yapı, görünür alanda dini hükümlere riayet etmeyenlerin "kötülüğün çoğaltılması"na vesile olacakları endişesiyle, dinin yasakladığı her türlü eylemin engellendiği dönemlerde sıkı bir şekilde korundu.

Tanzimat Sonrası sosyal hayatın her cephesinde görülen Batılılaşma ile birlikte yeme-içme, adab-ı muaşeret, mobilya-dekorasyon, evlenme şekilleri ve eğitim anlayışına kadar eskinin yanında ondan tamamen farklı ve temel esprisini artık dinden almayan bir anlayış ortaya çıktı. Bu anlayış ile birlikte kamusal alanda tesettüre riayet etmeyen ve etmek istemeyen kadın portreleri ilk olarak edebi kamuda yer aldı.

Sosyal hayatta her şey Batılılaşırken ve özel alanda elit sınıfın kadınları başları açık ve erkeklerle bir arada bulunmaya başladığı için kamusal alanda da giyimin örtünme amaçlı çizgisi, sahibini "şık ve kültürlü" gösterecek kıyafetlere dönüşen bir yapıya evrildi. Avrupa modaları iç kıyafet olarak aynen takip edilirken, dış kıyafet olarak giyilmeye başlanan çarşaf üst sınıfın kadınları arasında olabildiğince tayyöre benzetilerek uygulandı.

Cumhuriyet; kamusal alanı dini hükümlerden bertaraf edilmiş bir yapı içinde yeniden düzenleme teşebbüsünde bulunurken; yüzyıllarca başı açık bulunmamış olan Müslüman kadın ve erkeğin kafasına geçirdiği "şapka" ile çağdaş medeni milletler sınıfına yükseleceğini empoze etti. Tahsilli ve çağdaş kadınlar ile tahsilsiz ve geleneksel (bu aynı zamanda üstü örtük olarak rükuş manasıyla doldurulmuş olarak kullanılır) kadınlar şapka ve başörtüsü ile ayrılmış oldu. Kamusal alanda bulunan kadınlar dönemin modasına uygun olarak şapka giyip üst kimliğini çağdaş kadın olarak sundu. Adab-ı muaşeret kitaplarında kapalı bir yerde erkeklerin şapkalarını çıkarmaları gerekirken kadınların şapkalarıyla bulunabileceklerine dair kurallar sıralandı.

Dini değerleri muhafaza eden kadınlar kamusal alanda bir yerden bir yere gitmenin dışında görünmemeyi tercih ettiği dönemlerde çağdaş kadın kimliği şapka ile temsil edildi.

Dini kimliği üst kimlik olarak benimsemiş üniversiteli kızlar saçlarını başörtü ile örtmeleri engellendiğinde saçın gösterilmemesini esas alarak "şekil"den taviz vererek şapka giymeye başladıklarında üniversite kampüslerine "ideolojik nedenlerden dolayı şapka giymek yasak" ibaresi asıldı. (1) Bu yasak "gavur şapka" dindar kadın kimliği ile "Müslümanlaştırıldığı" için mi getirildi?

Seküler zihniyetin dinden ödünç aldığı "ameller niyetlere göredir" hükmünü en açık şekilde "şapka yasağında görmek mümkün. Laikçilerin laik olamamalarının nedenlerinden biri bu! Katılmaz mısınız?

(1) Marmara Üniversitesi kampusünde 2002 yılında ideolojik nedenlerden dolayı şapka ve peruk takılamayacağına dair bir genelge asılmıştır.


13 Aralık 2002
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED