|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İş ciddî beyler! Amerika'nın artık durdurulması gerekiyor! Hariciyemizin de, askeriyemizin de, hükümetin de Amerika'nın kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerinin, hesaplarının farkına varması gerekiyor! Üstelik, hariciyeye de, askeriyeye de, hükümete de bu işi öğretebilecek en ehil, en yetkin kişilerden, Türkiye'nin yeni düşünür tipinin en parlak temsilcilerinden biri, Ahmet Davutoğlu var Başbakan Abdullah Gül'ün yanıbaşında. Amerika'nın hedefleri neler? Avrupa ile Amerika arasındaki çıkar ilişkileri, aslında, Fukuyama'nın dediği gibi "onarılması güç bir çatlak"ın oluşmasına yol açmış durumda mı? Irak operasyonu, Türkiye'nin AB üyeliği ve Kıbrıs üzerinden sahnelenen harakiri oyunu, Amerika ile Avrupa arasındaki bu çatlağın onarılmasına mı, yoksa kontrolden çıkarak daha fazla büyümesine mi ve dolayısıyla Türkiye'nin, dünyanın bir uçurumun kenarına sürüklenmesine mi yol açacak? Ahmet Davutoğlu, tüm bu sorular ve sorunlar konusunda hariciyeyi de, askeriyeyi de, hükümeti de fazlasıyla bilgilendirebilecek; İslâm'ı da, Batı'yı da, Doğu medeniyetlerini de dünü, bugünü ve dolayısıyla gelecekte oynayabilecekleri roller, gösterebilecekleri performanslar, dönüşüm ve kriz anlarında geliştirebilecekleri refleksler ve en önemlisi de sahip oldukları kültürel, siyâsî, ekonomik ve stratejik dinamikler, imkânlar ve zaaflar açısından bilebilen dünya çapındaki ender beyinlerimizden biridir. Türkiye, Irak operasyonu meselesinde de, AB üyeliği meselesinde de, Kıbrıs meselesinde de son derece tehlikeli bir uçurumun kenarına sürükleniyor. Davutoğlu bu uçurumu görebilecek ve gösterebilecek çapta bir bilim adamı ve düşünürdür. Bunu iyi bildiğim için şöyle bir soru sorma ihtiyacı hissediyorum: Böyle bir manzara karşısında kamuoyuna açıklanmayan –belki de açıklanması gerekmeyen ama hiç olmazsa hissettirilmesi elzem olan– bir B-Planı var mı Türkiye'nin? Önce şu yakıcı ve yıkıcı gerçeği görelim: Türkiye'nin özelde Avrupa ile, genelde ise Batı ile yaklaşık iki asırdır kurduğu ve platonik aşk ve nefret ilişkisi şeklinde cereyan eden hayalperest ve macerâperset ilişki, tam bir heyûlâ'ya ve hayalete dönüşmek üzere. Türkiye, görünüşte, Irak operasyonu meselesini de, AB üyeliği meselesini de, Kıbrıs sorununun çözümlenmesi hikâyesini de Türkiye'nin önünün açılması, demokratikleşmesi, dünyayla entegrasyonu, ekonomisinin düzlüğe çıkarılması ve çağdaşlaşma / yenilenme / silkinme projesinin şu anki sacayakları ya da kilometre taşları olarak görüyor. Eğer Türkiye'nin bir B Planı yoksa, bunların hepsi, Türkiye'yi uçurumun eşiğine sürükleyecek girişimlerdir. Kaldı ki tüm bu "operasyon"lar sadece Türkiye'nin geleceği açısından değil, özelde bölgemizin, genelde ise dünyanın geleceği açısından orta ve uzun vadede son derece tehlikeli sonuçları olacak operasyonlardır. Yaklaşan Irak operasyonunun kısa, orta ve uzun vadede bize ve İslâm dünyasına ne denli pahalıya patlayacağını ne kadar idrâk edebiliyoruz acaba? Amerikan yönetiminin Irak operasyonundan sonra ne yapacağını gerçekten biliyor muyuz? Amerikan operasyonunun sadece Irak'la sınırlı olmadığını gerçekten bilmiyor muyuz? 90 bin Amerikan askerinin Türkiye'de konuşlandırılacak olması, Amerika'nın sadece Irak operasyonuyla yetinmeyeceğinin bir göstergesi değil mi? Amerikalıların Irak operasyonunun gerekçesi, Irak'ta kitle imhâ silahlarını yok etmek midir; yoksa uzun vadeli olarak bölgeye yerleşip, bölgeyi her bakımdan kontrolü altına almak mıdır? Eğer sorun gerçekten kitle imhâ silahlarının yok edilmesi sorunu ise, birileri çıkıp da uzun vadede Amerika'nın da, İsrail'in de, diğer ülkelerin de insanlığı sadece bir düğmeye basmakla yok edecek imhâ silahlarını yok etmesi gerektiğini bu ülkelere neden hatırlatma gereği duymaz, böyle bir cesâret göstermez acaba? Irak operasyonu, Türkiye'nin AB üyeliği ve Kıbrıs sorununun derhal hal yoluna konulmak istenmesi (hangi "hal" bu? Kimin "mal"ı satılacak ya da borusu öttürülecek bu –yeni/den oluşturulmak istenen- hal'de?) her şeyden önce Türkiye'nin meseleleri değildir; öncelikli olarak Amerika ile Avrupa (Franko-Cermen ittifakı) arasındaki bir güç savaşı meselesinin sacayaklarıdır. Bu meseleler, kısa ve orta vadede Amerika ile Avrupa'nın Akdeniz havzasına yerleşme savaşının uzantısı olan meselelerdir. Uzun vadede ise bir B-planı olduğu ya da geliştireceği varsayılan Türkiye'nin kuşatılması, kontrol altına alınması, hareket ve manevra alanlarının iptal edilmesi, Osmanlı misyonunu üstlenmesinin önlenmesi stratejisidir. Buradaki netameli soru/n, Türkiye'nin bir B-Planı'nın olup olmadığı sorunudur. B-Planı, adı üstünde, gizli ve dolayısıyla uzun vadeli bir plandır. Peki, Türkiye'nin B-Planı ne (ya da ne olabilir) öyleyse? Şöyle bir şey olabilir: Büyük dinlerin ve medeniyetlerin beşiği olan Akdeniz havzası, dünya tarihi boyunca yerkürenin en stratejik havzası olmuştur. Bugün de aynı konumunu ve önemini korumaktadır. Bu havza Romalılardan sonra Müslümanların ve Osmanlıların, en son olarak da Avrupalıların kontrolüne girmiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Akdeniz Havzası'na Amerika yerleşmeye çalışmaktadır. İşte Amerika, Irak operasyonu, Türkiye'nin AB üyeliği ve Kıbrıs meselesi yoluyla Akdeniz havzasına kesinkes yerleşmeyi planlamaktadır. Türkiye'nin B-Planı işte tam bu noktada devreye girmektedir: Türkiye ABD'nin ve kısmen Avrupa'nın kontrolünde olan ittifaklara ve kurumlara girerek güvenliğini ve dolayısıyla geleceğini garantilemek istemiş ve istiyor olabilir. B-Planı'nın ikinci aşaması, Türkiye'nin önce ABD ve Avrupa'nın kuşatmasını böylece yarması, ardından da her bakımdan güçlenmenin imkânlarını oluşturması ve son olaraksa bölgede Osmanlı misyonu ile kuşanarak İslâm ekseninde Batı-ekseninin ötesinde yeni bir yörünge oluşturmasıdır. Eğer Türkiye'nin gerçekten böyle bir B-Planı yoksa, Irak operasyonu, AB üyeliği ve Kıbrıs meselesinde takındığımız tavır, tutum ve teslimiyetçilikle kendi ellerimizle kendi kuyumuzu kazdığımızı ve dolayısıyla bölgemizin ve dünyanın uzun vadede son derece tehlikeli bir sürecin eşiğine girdirilmesine aracılık ettiğimizi görelim artık.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |