T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İnfaz ve alkış!

Bu ülkede kimsenin güvende olmadığı gerçeği, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bir kez daha görüldü. Kimse güvende değil çünkü, medya infaz timlerinin elde kılıçla ne zaman, kime, hamle yapacağı bilinemiyor. Bir fırtına yaşanıyor, bir vaveyla yükseliyor; şiddetinden kulaklar sağırlaşıp, gözler körleşiyor. İnsanlar da sadece, hedefteki kişinin neyle suçlandığıyla ilgileniyor; gerçekten suçlu olup olmadığına bakmayı akıl edemiyor.

İşte böylesine acımasız ve kural tanımaz bir medya infazı da Hüseyin Besli'yi buldu. Sabah gazetesi, Gerçek Hayat dergisinde yayınlanan bir yazısını manşete taşıyıp Besli'yi hedefe koydu. Elde, kullanılmaktan eskimiş "irtica"dan başka yafta bulunmadığından olacak; Besli'nin kadın-erkek eşitsizliği üzerine ironik tarzda kaleme alınmış ve entelektüel bir bakış açısı olmaksızın asla anlaşılamayacak bu yazısını, "Şevki Yılmazlık" kalıbına soktular.

Yazıyı bir irtica numunesi gibi takdim edenler de, bu takdime aldanıp boş bulunarak; "bu kadar da olmaz ki" diyenler ya da Ak Parti yönetimine gereğinin yapılması için çağrı yapanlar da; Besli'nin en fazla feministleri kızdırması gereken ve en fazla bir entelektüel yaklaşım olarak "aykırı"lığına laf edilebilecek yazısının tamamını okumamışlar. Besli başına sonuna şerh koymadan, "kadın erkek eşitliği bir fitnedir, bu tuzağa düşmeyelim" ya da "kadınla erkeği eşitlemek fıtratı bozmaktır" demiyor. Gerçek Hayat'taki yazıyı okudum. O'nu yaftalamak isteyenler bakın nereleri atlamışlar!:

"Tüm dünya tarihine, tabi ki İslam tarihine baktığımızda erkeklerin kadınlara bakışında çoğu kez adaletli davranılmadığını söylemek mümkün. Gelinen bu noktada adaletsizliğe vurgu yaparken, kadın erkek eşitliğinden söz etmek başka tür bir adaletsizliktir...

Tarihte ve özellikle günümüzde, karşılıklı ilişkiler içinde erkeğin kadına haksızlığı ve zulmü görece olarak daha fazladır. Adaletin topuzu kaçmıştır...

Bu anlamda farklılık; alçaklık ya da yükseklik, önemlilik ya da önemsizlik değildir. Altta ya da üstte olmak hiç değildir. Mesele, her nesnenin diğerlerinden farklı oluşunu algılarken onların fonksiyonlarını, işlevlerini, yeri ve duruşu itibariyle varlıklar alemindeki konumunu doğru belirlemektir."

Aynı yazıdaki bu cümlelerden sonra Besli'yi, hala kadınları aşağılamakla suçlamak sadece haksızlık değil, aynı zamanda akla ve iz'ana zarar bir yaklaşımdır. Ayrıca, konuya böyle yaklaşırsanız yüzyıllarca geriye gidip, kadın-erkek binlerce yazarı gazete manşetlerine taşımanız gerekir.

Mesela, Philedelphia Üniversitesi'nden Prof. Camilla Paglia, Sexual Personae isimli kitabında, sanat tarihi ve Kraliçe Nefertiti gibi ünlü kadın profillerinden yola çıkıp müthiş sarsıcı şeyler yazıyor. Mesela, "Medeniyet kadınların eline bırakılsaydı bugün hala mağaralarda oturuyorduk" diyor.

Bir İngiliz gazeteci Vanessa Large, Midyat'lı bir gençle evlenmiş. Pazar günü Milliyet'te Ahmet Tulgar'a konuşmuş. "Erkeklerle kadınlar ayrı gezegenlerde. Ben ilişkilerde erkeğin erkek, benim de kız olmamı seviyorum. Bu farklılığı seviyorum... Gazetede, işadamları yerine iş insanları yazmamızı istiyorlar. Saçma. Kadının kadınsılığını saklamasını sevmiyorum" diyor.

Liste uzar gider... Malum, Türkiye'den de çok örnek vardır, meraklıları ve "uzman"ları araştırsın. Edebiyat ve fikir ıskalandığı için, bu medya infazını anlamak için konunun siyaset tarafına bakmalıdır. Çünkü, bu sıradan yazıyı manşet yapan şey muhatabının politikacı kimliği taşımasıdır.

Hüseyin Besli ile Tayyip Erdoğan arasında eskiye dayanan bir dostluk vardır. O'nun belediyede ve partide en yakın danışmanı olmuştur, bugün de İstanbul 1. bölgeden milletvekili adayıdır. Doğal olarak, Besli'yi hedef alan bu saldırının stratejik hedefi Erdoğan'ı dostlarından arındırmak ve zayıflatarak, yalnızlaştırmaktır. Ama Erdoğan, bütün dostlarını cesaretle savunma yürekliliği göstermiş, değil bir yazıya pabuç bırakmak, belediye dönemine ait yargılamaları da zikredip, "yargılanan aday arkadaşlarımı göğsümü gere gere savunurum" diyerek bu ve benzeri planları baştan bozmuştur.

Siyasetin izi de zaten, zor zamanda atılan cesur adımlardan takip edilir.


1 Ekim 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED