|
|
Televizyon ekranlarına milyonları bağlamayı başaran "Çocuklar Duymasın" adlı dizi artık gülünüp geçilecek bir sit-com olmaktan çıktı, toplumun gündemini işgal etmeye başladı. Haluk, Meltem, Havuç, Duygu ortalama bir Türk ailesinin modern versiyonunu yansıtıyor. Haluk'un iflah olmaz gelenekselciliği ve maçoluğu, Meltem'in akıllara seza modern kent uyumu, Türk halkına ait sorunları gün yüzüne çıkarması bakımından önem taşıyor. Aslında kadın ve erkek arasındaki egemenlik savaşı insan varolduğundan beri sürüyor. Ama geleneksel yaşamdan modern yaşama bizim gibi sancılı geçen ülkeler, izahı mümkün olmayan bir suni sıkıntının içinde bocalıyor. Çünkü çok önemli şeyler kaçırıyoruz sanıyorlar. Aslında kaçan fazla bir şey yok. Günün getirdiklerini kaybetmek, dünün getirdiklerini kaybetmekten yeğdir.
Türk kadını iyi yerde!
Meseleye global bakmak gerekirse, Türk kadını gerek Orta Asya'da gerekse İslam'ı seçtikten sonra çok müstesna bir yerde. Bunu da en son tespit eden, Alman Cumhurbaşkanı Rau oldu. Rau Ayşe Arman'la yaptığı bir röportajda Türk kadınının aile içerisindeki yerinin çok iyi bir yer olduğuna dikkat çekmişti. Bunu bizim kadınlarımızın ezildiğini söyleyenlerin dikkatine sunuyorum. Peki, Meltem ne istiyor? Haluk neye karşı çıkıyor? Haluk toplumun tüm ailevi, bireysel değer, kültür ve ahlaki kurallarını ezip geçen modern dünyanın hızlılığı karşısında bir panik içinde çırpınıyor. Bu hız karşısında oturup ölçülü bir bilim adamı gibi davranamıyor, davranamaz da... Haluk'un gerginliğinin nedeni bu.
Çağın hızına yetişemiyoruz Haluk'un ailesinde olaylar o kadar hızlı değişiyor ki... Meltem bir gün mini etek giymekten ve bunun da çok normal olduğundan bahsederken, başka bir gün, "Akşam mutlaka dışarı çıkalım" diyor. Duygu eve erkek arkadaşını getiriyor; Havuç cep telefonu istiyor. Doğal olarak kendinin evin reisi olduğuna inanan Haluk, baş döndürücü değişimi önce anlamaya çalışıyor, sonra kontrol altına almaya çabalıyor. Ama bunun o kadar kolay olmadığını farkediyor. Çünkü karşısında onun kadar eğitim alan ve belki de ondan daha fazla maaş alan Meltem var. Kafası bozulduğu vakit çekip gidebilir de üstelik. Meltem de bu hızla giden dünyanın gerisinde kalmamak için çırpınıyor. İyi niyetli ama saf. Farkında olmadan birilerinin daha fazla ürün satabilmek için ortaya attığı "sözde özgürlükçü" yaşamı benimsiyor. Haluk'la Meltem'in hikayesini yaşayan milyonlarca insan var ülkemizde. Bu kadar ateşli tartışmalar olmuyordur belki, ama yine de bu dizinin böylesi önemli bir konuya, mübalağalarla da olsa parmak basması töresel değişimin pençesinde kavrulan ailelerin konuyu yeniden ele almalarına fırsat verecek.
Mesaj vermiyoruz ne demek?
Dizide elbette insanı ekran karşısında çıldırtmaya yetecek kadar malzeme de var. Örneğin Meltem'in hep akl-ı selim sahibi oluşu ve çok bilmiş tavırları ile Haluk'un hep muteriz ve geçimsiz olması, insanı yer yer çileden çıkartıyor. Ayrıca diziyi anlatan aktör Tamer Karadağlı'nın bir televizyon programında "Biz mesaj vermiyoruz" demesi de havada kalan bir ifade olmaktan öteye gitmiyor. Zaten günümüzde sanatın her alanında neredeyse etkinlik gösteren, ürünler veren insanlar sürekli aynı şeyin altını çiziyorlar: "Biz mesaj vermiyoruz..." Niçin böyle diyorlar? Mesaj vermeye engel bir yasa mı var? Mesajsız, önermesiz, temasız hikaye olur mu? O zaman niye böyle bir çaba içine giriyorsunuz, tüm görüşlerinizi içinizde tutun. Aslında söylemek istedikleri, "Biz vereceğimiz mesajı kaba bir şekilde değil de, estetik biçimde yumuşak geçişler ve ifadelerle anlatmak istiyoruz." Ama bu birden "Biz mesaj vermiyoruz"a dönüşüveriyor. Böyle söyleme modası var çünkü. Bu konuyu bir daha düşünmeleri gerekiyor. Toplumun bu dizide yaşadığı problemleri aşıp değerleri ve modernliği daha oturtmuş bir toplum olmasına çok zaman var. Aman çocuklar duymasın. Haluk adamakıllı değer adamı olacak Dizinin ilerleyen bölümlerinde Haluk bir küçük ailenin reisi olmaktan çıkıp Türk toplumunun değerlerini iyiden iyiye savunan bir karakter olacağa benziyor. Bir yazarın, "Toplum niçin doğrucu Meltem"in, sempatik Havuç'un ifadelerini değil de, maço veya taş fırın Haluk'un ifadelerini alıyor" diye sorması çok manidar. Çünkü toplum gerçekten Haluk'un çektiği sıkıntıları aynıyla yaşıyor. Yaşamayanlar ise yaşayanların durumunu gözlemliyor ve o yönüyle bu diziyi önemsiyor. Yani, hiçbir şey nedensiz değil... İBRAHİM YARIŞ
|
|
|