T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Listeler'i nasıl okumalı, nasıl anlamalı?

Milletvekili aday listelerinin 'rüzgarı' birkaç gün daha sürer ve diner. Yani, birkaç gün geçtikten sonra, Türkiye, tümüyle 3 Kasım'a endekslenecek ve 'seçim kampanyası'nın 'fırtınası' esecek demektir.

'Seçimleri erteletme lobisi'nde Mesut Yılmaz; Hüsamettin Özkan ve belki İsmail Cem'den başka müttefik, günler geçtikçe etkisini yitirecek 'küskünler'den gayrı bir 'taban' bulamayacaktır. Türkiye'nin 'dinamikleri', önüne geçilmez biçimde 3 Kasım'ı gösterecek.

Bazıları 'listeler'e bakarak, dudak bükme ve 3 Kasım'ın da 'yeni'yi getirmeyeceği iddiasındalar ve bu bakımdan 'hayal kırıklığı' içinde kötümserlik yayıyorlar.

Biz, bu kanıda değiliz. Zaten, seçimlerin gereğine aylar öncesinden işaret etmiştik. Kemal Derviş, 'ekonominin kurtarılması' için 'siyasi belirsizliğin ortadan kaldırılması' gereğinin altını çizdiği ve bu sebeple bir 'seçim tarih ilan edilmesi' önerisini yaptığı vakit, desteklemiştik. Sürekli olarak, seçimin Türkiye için 'hayırlı' olacağı görüşünü dillendirmiştik.

Niçin?

Görüşümüzün 'temel parametreleri'ni bir kez daha belirtelim:

1. Türkiye, bu 'siyaset sahnesi'yle yol alamamakta ve tıkanmaktadır. 'Siyaset sahnesi'nin değişmesi ve 'aktörler' ve 'roller'in yenilenmesi gerekmektedir. Seçim yani halkın tercihlerine başvurmak, bu bakımdan, isabetlidir.

2. Seçimler, 12 Eylül 1980'in tarumar ettiği ve 28 Şubat'ın bu tarumarı perçinlediği 'siyaset yapısı'nın 'tamiri'ne yol açacak sonuçları, ister istemez, getirecektir. Bu, 'siyasi parçalanma'nın giderilmesi ve siyasetin 'doğal kalıpları'na 'geri dönüş süreci'nin başlaması demektir.

3 Kasım'ın bu sonuçları getireceğinin 'sinyalleri' alınmaya başlamıştır. 'Listeler'de yanlışlıklar, eksiklikler olabilir ama 'listeler'de sözünü ettiğimiz 'parametreleri' etkileyecek ölçüde bir 'anormallik' yoktur.

3 Kasım seçimlerinin 'eski'yi (Bülent Ecevit) 'siyasi ve 'akçalı' etik yoksunları'nı (bilin bakalım kim?); '28 Şubat ürünleri' arasında sayılabilecek tehlikeli bir 'siyasi oportünizm'in temsilcilerini (örneğin Hüsamettin Özkan) ve her köşe başında bir parti kuran 'siyaset püskülleri'ni tasfiye edeceği, bu sonuncuları 'büyük ve gerçek yapılara' yönlendireceği, aşağı yukarı, bellidir.

Azami dört partinin TBMM'de temsil edileceği anlaşılıyor: Ak Parti, CHP, DYP ve MHP. Son ikisi, değişen ölçülerde 'baraj sıkıntısı'yla yüzyüzeler. DYP'nin son hamleler ve 'beraberlikler'den sonra, 'barajı aşması' kuvvetle muhtemeldir. MHP ise 'geçmişi şaibeli' unsurlardan arındırılmış bir listeyle TBMM'de yer alabilir –ki, MHP de Türk siyaset sosyolojisinin bir gerçeği, bir olgusudur.

Ak Parti, merkez-sağ'ı temsil iddiasına uygun bir liste oluşturdu. 'Vitrin'inin önüne MSP-Refah geleneğinden ziyade ANAP-DYP türevi unsurları yerleştirdi. Parti'nin 'meşruiyet elde etme kaygısı'nın hala ön planda olduğu seziliyor ve bu anlaşılabilir bir kaygı. Ancak, Ak Parti'nin seçimi kazanması ya da parlamentoda güçlü bir biçimde temsili halinde, bu partiyi 'meşruiyet zemini' dışına itmek isteyen ya da öyle göstermek isteyen çevreleri 'silahsızlandıracak' türden bir 'liste düzenlemesi' yaptığı ve Ak Parti'nin 'siyaset sahnesi'ne etkili biçimde gireceği bellidir.

Bu dahi, 28 Şubat'ın, 12 Eylül'den başlayan tahribatını –kendiliğinden- gidermek açısından anlamlı ve yararlı ve ayrıca 'yeni' bir gelişme olacaktır.

Ak Parti'nin sorunu, böylesine 'toplama' bir ekiple, hangi 'proje'nin sahibi olduğunu anlatabilmesi; daha önce birkaç kez değindiğimiz gibi 'kimlik sorunu'dur. İktidar olması halinde, bu, muhalefette bulunmasından daha 'akut' bir biçimde ortaya çıkabilir.

CHP listeleri ise, sağından solundan ne kadar tartışılırsa tartışılsın, bir 'rasyonel'e oturuyor. CHP'de yeni olan Kemal Derviş. Kemal Derviş ise başlı başına bir 'yenileşme dinamiği'. Buna karşılık, Yaşar Nuri Öztürk, Bayram Meral gibi yeni CHP'li ünlüler, toplumun talebi olan cinsten bir 'yenilenme'yi ifade etmiyorlar. Ancak, CHP, bu 'talep'i karşılamaya henüz hem hazır değil; hem de özel olarak böyle bir niyeti yok. Ne var ki, 'Kemal Derviş aşısı' ile, ülkenin yenilenme sürecinde bu yönde yol alabilme ihtimalini de barındırıyor.

CHP 'listeleri'ne bu çerçevede bakıldığında, 18 Nisan 1999 travmasına rağmen, hem partiyi ve tekrar geri dönen liderleri Deniz Baykal'ı terketmemiş olan, bu anlamda 'lider'in 'disiplinli bir TBMM grubu' oluşturmak için 'güvendiği' partili kadroların öne çıktığı görülüyor. Baykal'ın ve CHP'nin, 3 Kasım 2002 ve yakın gelecek bakımından 'ihtiyaç duyduğu' da bu olmalı ve bunda bir anormallik yok.

CHP, bu seçimlerden bir 'iktidar adayı' olarak çıkabilecek konuma geldiği ve 'sosyal demokrat kimliği'ni üstlendiği için 'siyaset sahnesi'nin 'merkez solu'na yerleşecek ve 'siyasetin normalizasyonu'na katkıda bulunmuş olacak.

Son dakikada, ilginç gelişmeler, Tansu Çiller'in DYP'sinde yaşandı. Seçim kampanyasında DYP otobüsünün tepesini bir gözünüzün önüne getirin: Çiller'in bir yanında Adnan Menderes'in oğlu; diğer yanında Alpaslan Türkeş'in oğlu ve Refik Koraltan'ın yeğeni, Nuri Bayar'ın oğlu, çağdaş merkez-liberal profili çizen Mehmet Ali Bayar.

Bu görüntünün, DYP'ye ANAP karşısında 'merkez sağ'ın temsili ve 'örgütsel geleneğin mirası' anlamında büyük bir 'moral üstünlük' kazandıracağına kuşku yoktur. Üstelik, DYP, kendisini bir 'derin devletle düşüp kalkan parti' görüntüsüne sokan ve seçimlerde oy erozyonunda rol oynayan 'emniyet kökenli' önemli şahsiyetlerinden, sessiz sedasız, arınıverdi. Biri, MHP'ye gitti; bir diğerine bağrını açmadı ve onu 'bağımsız' bıraktı; birkaç tanesini ise listeye almadı.

DYP'nin de '28 Şubat kurbanları'ndan olduğu hatırlanırsa, DYP'nin son dakika hamleleri ve ortaya çıkan listelerinin 'süreci tersine doğru akıtmak' olarak algılanabilmesi mümkün.

İsimlerini andığımız partiler, Türkiye'nin 'siyasi tarihi'nin sosyolojisi'nde 'ana arterler'inin 'örgütsel' ifadeleri. Siyasetin ve TBMM'de temsilinin bunlara dönmesi, 'yenilikçiler'in içine sinmese de, 'yeni bir durum'u ortaya çıkaracaktır.

'Yenilikçiler'in istediği 'yenileşme' ise 3 Kasım'da parlamentoya yansıyacak 'yeni durum'dan yola çıkacak süreçlerle mümkün olabilecek. Ülke ve partiler, şimdilik, bu kadarını kaldırabiliyor...


13 Eylül 2002
Cuma
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED