11 Eylül depremi arkada bırakıldı; şimdi de herkes, seçimin ertelenip ertelenmeyeceğini merak ediyor...

Listelerde 'küskünler hareketi' başlatmaya yetecek miktarda dışlanmış milletvekili yok. Partileri tarafından aday gösterilmeyen 50 kadar milletvekiline ek olarak, yerlerini beğenmeyenleri de 'küskün' saysak bile zar zor 100 rakamı elde edilebiliyor. Oysa, TBMM'ni olağanüstü toplantıya çağırmak için gerekli asgari milletvekili sayısı 116... Toplantıyı açmak için de en az 184 milletvekilinin Meclis'te hazır bulunması gerekiyor...

Bu durumda, seçimi erteletmeyi amaçlayacak bir hareketin sayısal temeli bulunmuyor...

Bir başka nokta da liderlerin açıklamaları... Seçimi erkene alma teklifi MHP'den gelmişti, ancak karar, her partinin desteği ve 449 milletvekilinin onayıyla alındı. Mesut Yılmaz'ın hükümeti devirmeye yönelik son hamlesi bile, hemen her parti tarafından, "Seçimin 3 Kasım'da yapılması şartı ile" üzerinde düşünmeye değer bulundu. ANAP lideri ise, tepkiler karşısında, "Sadece 1,5 ay için erteleme" ile sınırladı talebini...

Bu durumda, seçimi erteletmeyi amaçlayacak bir hareketin aman aman bir lider/parti desteği de bulunmuyor...

Kamuoyu ise seçimin Meclis tarafından kararlaştırıldığı edildiği tarihte, yani 3 Kasım 2002 tarihinde, yapılması istiyor. Piyasaların beklentisinin de bu yönde olduğu fark ediliyor. Kamuoyu yoklamalarında, "Seçim 3 Kasım'da yapılmalı" diyenlerin oranı yüzde 96'ya ulaşıyor... Seçimin ertelenmesinin yol açacağı sorunlar herkesi müthiş ürkütüyor... Daha da önemlisi, erken seçim kararı alınması IMF, Dünya Bankası ve Türk ekonomisini yakından izleyen uluslararası kuruluşlarda daha istikrarlı bir hükümet beklentisine yol açtı. Seçimin ertelenmesiyle başlayacak karmaşa bizim dışımızdakileri de korkutuyor...

Bu durumda, seçimi erteletmeyi amaçlayacak bir hareketin moral desteği de bulunmuyor...

Daha önemlisi şu: TBMM'nin toplanıp seçimi erteleten bir sürecin başlayabilmesi için MHP'li Meclis başkanının işbirliği şart; oysa MHP her ne pahasına olursa olsun seçimin yapılmasın zorluyor. Girişimin başarılı olması için hükümet krizinin başarıyla atlatılması gerek; orada da seçimin zamanında yapılmasını isteyen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ciddi bir engel...

Bu durumda, seçimi erteletmeyi amaçlayacak bir hareketin lojistik desteği de bulunmuyor...

Sayısal destekten mahrum, moral açıdan çökertici, partilerin karşı çıktığı bir süreç başlatılabilir ve Meclis seçim kararını ortadan kaldırmayı amaçlayan, Cumhurbaşkanının uyardığı türden bir hükümet krizine de sebep olacak, bir girişime sahne olabilir mi? Keşke bu soruya "Hayır" cevabı verilebilseydi... Oysa, hep biliyoruz, erken seçimden vazgeçmeyi amaçlayan bir hareketin başlamasına herkes muhakkak gözüyle bakıyor...

Bunun sebebi, Türkiye'de politikanın, neredeyse bütünüyle, 'iki yüzlü' yürütülmesidir. "Seçim 3 Kasım'da yapılmalı" diyen liderlerin çoğu, başta 'büyük taktisyen' Mesut Yılmaz olmak üzere, aslında, partilerinin baraja takılacağı endişesiyle seçimin ertelenmesinden yanalar. Seçilecek yerden aday oldukları için 'küskün' sayılmayan milletvekilleri, partilerinin barajı aşamayacağını biliyor ve erken seçim istemiyorlar. Hepsi birarada, halkın ertelemeye karşı olduğunu fark ettikleri için kıvırtıyor, Meclis başkanı ve Cumhurbaşkanı engellerini aşabilmek için de esas amaçlarını saklamayı yeğliyorlar...

Önümüzdeki günler, halk ile gerçek temsilcileri bir safta, halktan aldıkları vekâletin gereğini yerine getiremedikleri için sandıktan korkar hale gelenlerin diğer safta toplandığı ciddi bir çekişmeye sahne olacak... Bakalım hangi taraf kazanacak? Politikacılar, halkı, bir kez daha hayal kırıklığına mı uğratacak, yoksa 'erken seçim' gerçek bir siyasi tasfiyeye mi dönüşecek?

Sizce hangisi olacak?

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu