T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sandığa küserek, AB'ye girilemez!

Mesut Yılmaz'ın AB uyum yasalarına ilişkin düzenlemelerin yetiştirilebilmesi gerekçesiyle seçimleri erteletme girişimi, giderek daha da dramatik bir hal almaya başlıyor. Önce, seçimlerin mutlaka zamanında yapılması gerektiğini söyleyen Yılmaz, Ecevit'le arasında geçen konuşmanın deşifre olmasından sonra, gerçek niyetine dair ipuçlarını vermekten çekinmedi ve açık açık 15 Aralık tarihini telaffuz etti. Aslında seçimi hiç istemeyen iki liderden Ecevit, istikrara oynayıp seçim ister gibi yaparak, Yılmaz ise elindeki bütün imkanları; hatta siyasi kariyerinin son kırıntısını AB için kullanarak, birbirlerinin tutumlarını açık ettiler.

Yani herkes kendi siyasi uzmanlık alanına uygun kozları oynuyor. Ne yazık ki yanlış zamanda, yanlış şartlarda.

Sözgelimi, Yılmaz'ın ortaya attığı tartışma konusu; yani, AB'nin seçimlerden daha önemli olduğu iddiası bugün için pek geçerli görünmese de seçimlerden sonra Türkiye'nin gündemine oturmaya nazmettir. Yarın belki ama kamuoyunun şu anda böyle bir iddiaya değer vermesi ihtimal ve akıl dışıdır. Seçimlerde AB taraftarlığının puan getirici bir unsur olabilmesi de aynı ölçüde irrasyoneldir. Hal böyle olunca insanlar, daha önce birçok kritik olayda tanıma fırsatı bulduğu "Yılmaz Politikası"nı doğal olarak bu kez de samimi bulmamaktadırlar.

Ancak, ANAP Lideri'nin seçimlerin ertelenmesi konusundaki kendinden emin tavrı, hatta tarih verecek kadar rahat görünmesi de zihinleri karıştırmaya yetmektedir. Oysa, herkes biliyor ki hükümet yenilendikten sonra ya da seçim tarihine ilişkin taşlar bir kez yerinden oynadığında, artık herhangi bir sözün anlamı kalmayacak; ortaya atılan yeni bahanelerle sandık, ülkenin önünden iyice uzaklaşacaktır.

Yılmaz, 12 Aralık Kopenhag randevusuna iyi hazırlanmanın gereğine vurgu yapıyor. Bunun yolunun da AB tabanlı yeni hükümetin uyum yasalarının öngördüğü yönetmelikleri hızla çıkarmasından geçtiğini söylüyor. Sadece hükümetin çalışması lazım çünkü, AB konusunda Meclis'in artık yapacak birşeyi yok.

Şimdi şu sorulara cevap arayalım...

Seçimi erteleyen, hükümeti düşüren Meclis, bütün bu gürültüyü kopardıktan sonra 15 Aralık'ta tıpış tıpış seçime mi gidecek? Yani, seçmenin dört gözle beklediği 3 Kasım'ı uzaklaştıran partiler ve milletvekilleri, kendilerini hiçbir şey olmamış gibi kızgınlığı iki kat daha artmış seçmenin önüne mi atacaklar?

Bu sorulara, "evet" cevabı vermek de Yılmaz'ın önerdiği takvimin sağlıklı olduğunu iddia etmek gülünçtür...

Yine de seçimleri erteletmenin hükümeti düşürmekten daha kolay olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Listelerin belli olmasından sonra yerlerini beğenmeyen ya da baraj sorun olan partilerin listesinde bulunan milletvekillerinin seçimi erteletme girişimleri için birçok mantıklı sebep üretebileceği de sır değildir.

Bu nedenle Türkiye, görünürde AB hedefi için çıkılan bir seferden istikrarsızlığın zirvesine ulaşmış olarak dönebilir. Ne seçim ne de AB ama, ortada apaçık bir kriz ve kaos tablosuyla başbaşa kalabilir. Çünkü bu kez, Meclis'e geri dönmesi zor görünen sadece milletvekilleri değil, partilerdir de. Bu kez sadece küskün vekillerin siyasi kalkışması değil, can havliyle son kozunu oynayan "kurumlar"ın hareketi söz konusudur. Ve eğer, bütün varlığını bu hareket için riske eden Yılmaz mesafe almaya başlarsa, bugün çekingen ve kenarda duranların küskün safına dahil olma ihtimalleri de yabana atılmamalıdır.

Zira bu Meclis yapısı ve oynak aritmetik herşeyi mümkün kılmaktadır. Oysa besbelli ki, seçimi erteletmeye yönelik her adım krizin derinleşmesinden başka sonuç doğurmayacaktır.

Son döneminde AB konusunda tarihi bir adım atan Meclis'in şimdi bunu berhava etmesinin de anlamı yoktur. Kamuoyunda sempati kazanan AB sürecindeki görüntüyü böyle girişimlerle negatife çevirmenin de...

Ayrıca... Seçim ne kadar ertelenirse ertelensin, bugünkü tablonun değişeceğine dair bir analiz üretebilmenin imkanı bulunmamaktır. Ülkenin geleceğini ilgilendiren adımları atanların –eğer varsa- fizibilitelerine bu gerçeği dahil etmelerinde fayda vardır.

Türkiye AB yolundan dönmemeli ama bunun için milletvekillerinin küsmesini beklemekten daha akıllıca yollar bulmalıdır!


13 Eylül 2002
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED