T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yılmaz devrede

Ateş bacayı sardı. Anap Genel Başkanı Yılmaz'ın yüreği alev alev yanıyor. Daha evvelki gün, Bülent Ecevit'e "Algılama zorluğu var; ben kendisine hiçbir zaman seçimi erteleme teklifi götürmedim" diyen Mesut Yılmaz, dün ağzından baklayı çıkardı: "12 Aralık'taki Kopenhag zirvesi sonrasına, 1 ay için, seçimleri erteleyelim."

Avrupa treni

Önce, "Avrupa Birliği yasaları çıkmaz; biz de üyelik müzakerelerinin başlaması fırsatını kaçırırız. AB'den takvim alamayız" diyordu. Seçim kararı veren Meclis, 3 Ağustos 2002'de, Anap liderinin "çıkmaz" dediği paketi yasalaştırdı. Şimdi görünen gerekçe, AB'ye ilişkin yönetmeliklerin, MHP'nin muhtemel direnci yüzünden yürürlüğe girmemesi ihtimali.

Sanki AB treni var. Bu tren belirli bir saatte Kopenhag istasyonundan kalkacak ve biz de bu trene vaktinde yetişemeyip, kaçıracağız.

Seçim sonrası kurulacak hükûmet, bir çırpıda yönetmelikleri çıkartır, uygulamalarıyla demokrasiyi benimsediğini gösterirse, Avrupa Birliği üyeleri "12 Aralık geçti, tren kaçtı" mı diyecekler? Yok böyle bir şey. Hepsi aldatmacadan ibaret.

Sorular

Evvelce sorduğumuz soruları yineleyelim:

Neden Mesut Yılmaz, 3.5 yıl süren son iktidar döneminde, özellikle de, hükûmetin, Ulusal Program'ı benimsediği 12 Ocak 2000 tarihinden sonra, gerekli yasal düzenlemeleri, Genel Kurul'a getirmedi? Mesela, gider ayak RTÜK Yasası'nı çıkarmak yerine, çok daha kısa sürede, AB yasalarını Parlamento'dan geçiremez miydi?

1 Temmuz 2002 hükûmet zirvesinde, 3 ortak, birlikte "Ekonomi açısından hükûmetin istikrarı çok önemlidir; hükûmeti Avrupa Birliği'ne feda edemeyiz" dememişler miydi?

Erken seçim kapıya dayanıp, Anap'ın baraj altında kalacağı anlaşılınca mı Yılmaz, birden bire AB'nin önceliğini ve aciliyetini kavradı?

Sözde 1 ay

Yılmaz, 1 ay seçimlerin ertelenmesini istiyor. Tabiî, görünüşte bir ay istiyor. Plan adım adım gelişecek. Bir kere seçimi erteleme kararı Parlamento'dan çıksın, yeni bir hükûmet kurulsun, sonra, farklı gerekçeler ve bahanelerle, seçimler 2004 yılına kadar geciktirilir.

Belli ki, Yılmaz da, İsmail Cem de, erteleme işini sadece küskünlere bırakmayacak. Mesut Yılmaz, 1 ay geciktirelim sözünü telâffuz etti. İsmail Cem de, ne olduğu anlaşılamayan "Seçim güvenliği yüzünden hükûmetin düşürülmesine ve ertelemeye" taraftar görünüyor. Soru soran muhabirlere "Bazı arkadaşlar imza attı" şeklinde kaçamak cevaplar veriyor.

Saadet Partisi'nin de, yeni kurulacak hükûmette yer aldığı takdirde, bu grupla hareket edeceğini tahmin ediyoruz.

Çiller'in tavrı

Bakalım Çiller ne yapacak? Evvelki gün, açıkça, "Biz seçimlerin ertelenmesi konusunun içinde olamayız" dedi. Öte yandan, hükûmet düşürüldüğü takdirde, yeni bir iktidar oluşumuna destek vereceğini açıkladı. Mesut Yılmaz, "1 ay seçimi erteleyelim" teklifi ile Parlamento'ya geldiğinde, belli ki Yeni Türkiye Partisi ve küskünler olumlu oy kullanacak. Ama, Saadet Partisi'nin ve DYP'nin tavrı açık değil.

İyi ki Necdet Sezer var! Ya halâ Süleyman Demirel cumhurbaşkanı olsaydı! Geçtiğimiz dönem küskünler hareketini Fazilet Partisi içindeki Aydın Menderes ile birlikte, Menderes'in aracılığıyla Demirel organize etmişti. Fazilet Partisi, bir kaç hafta süren bu tavrının acı sonuçlarına, seçimlerde katlanmak zorunda kaldı. % 20'nin üzerinde hesap edilen oyu, % 15 civarında çıktı.

* * *

Bu yüzden DYP'yi uyarmak istiyoruz: Anap ve Yeni Türkiye Partisi'nin kaybedecek bir şeyi yok. Ama Tansu Çiller'in intihar uçuşu yapmasının hiçbir gerekçesini göremiyoruz.

Tansu Çiller, hükûmetin düşürülmesine olumsuz oy verse, ardından da, Anap ve YTP'yi seçmenden kaçmakla suçlayarak, Yılmaz ve Özkan ikilisi ile arasına mesafe koysa, süratle oyunu arttırır. Ama, Yılmaz ve Hüsamettin Özkan ile işbirliği yaptığı izlenimi maalesef halâ sürüyor. Sanki, hep müzakereye ve siyasi oyunlara açık duruyor.

MHP ve Apo

Milliyetçi Hareket Partisi'nin, Cem Uzan'ın partisi büyük bir sıçrama yapmazsa, barajı aşması muhtemel. MHP, kendisini, tutarlı davranışı sayesinde koruyor. 3 Kasım seçimlerine sonuna kadar sahip çıkıyor.

Bu parti, seçimlerde, gene Apo silâhını kullanacak. Siz istediğiniz kadar, gerçekleri anlatmaya çalışın. Bahçeli'nin, Apo'yu "Ben istememe rağmen asmadılar" iddiası zihinlere çakılı kalacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, Genel Başkanı Bahçeli'nin Çin'den Türkiye'ye seslenişi ile adeta, "seçim kampanyasını" açmıştır: "Apo'nun idam dosyası, Meclis'e gönderilsin" (Bahçeli'nin Çin'deki konuşması - 1 Haziran 2002)

O tarihte henüz seçimler ilân edilmemişti ama, Ecevit'in hastalığı ile istikrarsız bir siyasi ortam doğmuştu. Bahçeli her ihtimale karşı seçim stratejisini oluşturuyordu. "Apo'nun dosyasını Meclis'e getirin" çağrısı, diğer partiler tarafından tepkiyle karşılandı. Meselâ AK Parti Grup Başkanı Bülent Arınç, "122 idam hükümlüsünün dosyası Genel Kurul'a indirilmedi, komisyonda bekletiliyor" diyerek, Bahçeli'ye cevap verdi.

* * *

Hem sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki dava sona erinceye kadar, Apo'nun idam dosyasının Meclis'e gönderilmemesi, hükûmette kararlaştırılmış bir husus değil miydi? Aynı şekilde Ulusal Program'da "1984'ten beri hiçbir ölüm cezasının infaz edilmediğinin" altı çizilmiş, böylece, uluslararası camiaya karşı "infaz yapılmayacak" taahhüdüne girilmişti.

Bahçeli daha sonra Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök'e verdiği mülakatta, Apo'nun dosyasının Meclis'e gelmesini talep ederken, "Terörist başınının bir ayrıcalığının olmadığı göstermek arzusundayız. Hem dosyası Meclis'e getirilecek, hem de Öcalan F tipi cezaevine nakledilecek. Bunu istiyoruz" demişti.

Aynı mülakatta, Özkök, Bahçeli'ye soruyordu: "Peki Meclis'e geldiği takdirde bazı milletvekilleri biraz da seçim ortamının etkisiyle 'getirin şu dosyayı Meclis'te oylayalım' derse ne olacak?"

MHP Genel Başkanı bu soruyu bir başka soruyla cevaplandırıyordu: "İdam cezaları uygulanmayacak diyen o moratoryumu kim imzaladı? Altında bizim imzalarımız yok mu? Elbette imzalarımıza sadık kalacağız." (25 Haziran 2002 - Hürriyet)

Yukarıdaki konuşma ile, Bahçeli, açıkça, idama karşı tavrını ortaya koymuş olmuyor mu? Ama Haziran ayından beri, sorumluluğu diğer ortaklara bırakma eğiliminde. Hem de dozu gitgide artan sert bir üslubu benimsemekte.

Gayrisamimiyet

Seçimde, Anap, Avrupa Birliği taraftarlığını kullanırken, MHP de, Avrupa karşıtlığı ve Apo silâhı ile puan toplamaya çalışacak. Her ikisi de samimi değil.

1) Yılmaz, samimi olsaydı, bugüne kadar çoktan AB yasalarını çıkartırdı.

Hem sonra, "Demokrasi" deniliyor, ama nedense, Tayyip Erdoğan'ın Genel Başkanlığı'nın halâ tartışıldığını görmezden geliyorlar. Yılmaz, Avrupa Birliği yasalarına uyum yönetmeliğini çıkarmadan önce, 312'nci madde değişikliğinin uygulamalara yansımasını sağlasa ya.! Neden 312'den mahkûmiyet sebebiyle siyasi hakları ortadan kaldıran maddeler yeniden düzenlenmiyor?

Sicil meselesi

Son olarak Tayyip Erdoğan'ın siciline ilişkin bir iki söz söyleyeceğim. Gerçi, sicilin silinmesi, her zaman, milletvekili seçilmeye yetmiyor. Ama, DGM'nin sicili hangi gerekçeyle sildiği önemli. Sicil, infazın üzerinden 5 yıl geçtiği için veya af sebebiyle silinseydi, ancak o zaman Anayasa'nın 76'ıncı maddesi ve Milletvekili Seçimi Kanunu'ndaki 11'inci madde devreye girebilirdi: "... Affedilseler dahi milletvekili seçilemezler"

Oysa, Tayyip Erdoğan'ın sicilinin silinme sebebi, 312'nci maddedeki suç unsurunun değişmesi. Burada, DGM'nin yaptığı bir tesbit söz konusu. Bu yüzden, Yüksek Seçim Kurulu'nun yasak koyacağı iddiasına hiç katılmıyoruz.

YSK olumsuz karar aldı diyelim, bu, acaba AB uyum yönetmeliklerinden daha az mı önemli? En büyük partinin lideri seçime sokulmazsa, Kopenhag kriterlerine göre "How are you."


13 Eylül 2002
Cuma
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED