T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Willsoncu iyimserlik ya da McCarthyizm

20. yüzlının başlarında ABD henüz dünya sistemi içinde etkin bir güç olıarak ortaya çıkmamıştı. Buna karşın özellikle Britanya ve Fransa'nın başı çektiği sömürgeciliğe dayalı uluslararası sistemin kendi içindeki güç çekişmeleri sürüyordu. Avrupalı kolonizatörlerin geliştirdiği güçler dengesi, realpolitik gibi kavramlara yabancıydı Amerikalılar.

Birinci Dünya Savaşı sırasında taze Amerikan gücü kendi göstermeye başlamış, 20.yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağının ilk işaretleri belirmişti.

Birinci Dünya Savaşı'nda Amerika belirleyici tek güç olmasa da uluslararası sistemi belirleyecek en önemli güç olacağının işaretini vermişti.

Ancak Amerika'nın bu dönemde dünya sistemine müdahil olması askeri ve ekonomik gücünden çok ortaya attığı yeni fikir ve ilkelerden kaynaklanıyordu. Daha sonra Willsoncu iyimserlik olarak tanımlanacak bu ilkeler kolonyalist Avrupalı güçlerin aşina olmadığı düşüncelerdi. Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı, hukukun üstünlüğü, savaşı bitirmek için değil mutlak barış için işbirlği gibi prensipler o zamana kadar sömürgecilik esasına dayalı sisteme aykırı fikirlerdi.

Nitekim ABD İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Britanya ve Fransa'nın yerini aldığı süreçte bu ilkeler sömürgeciliğin altını oyan hukuki gerekçeler haline geldi. ABD izolasyonist politikayı terkedip dünya gücü rolüne oynamaya başladığı bu süreçte bu ilkelerin meşruiyetine yaslanarak Fransa ve İngiltere'nin etkisini kırmayı başardı.

Oysa uluslararası politikada daha özgürlükçü görünen Amerikan düşüncesine karşılık geleneksel olarak özellikle Britanya ve Avrupa kendi içinde daha özgürlükçü düşünce ve toplumsal yapıya dayanır. Bunun en belirginleştiği alan ise basın ve düşünce özgürlüğü alanlarındır.

Amerika bugünlerde İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransa ve İngiltere'nin düştüğü duruma düşmüş, kendini dünya devleti yapan ilkelerle çelişkili bir strateji izler hale gelmiştir.

Bu tesbitin bile Amerikan siyesi tarihi açısından çok iyimser, gerçeği yansıtan bir ifade olmadığı Amerikan yüzylının karanlık sayfaları açıldıkça bir bir ortaya çıkıyor. Hem kendi içinde devlet- birey ilişkileri, hem de uluslararası ilişkilerdeki güç kullanımı ve egemenlik ile hukuk, özgürlük kısaca Willsonculuğun pratiği kolonyalist uygulamalardan içerik olarak pek farklı olmadığını gösteriyor.

Willsonculuğu sömürgeci Britanya'nın etkisini kırmak için kullananan Amerika iç politikada da McCarthycilik gibi bir sabıkaya sahiptir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında devlet politikasına karşı direnecek kadar, yine bir devlet kurumu olan BBC'ye özgürlük alanı açabilen İngiltere ile Amerikanın McCarthyizmi karşılaştırılamayacak ölçüdedir. Sömürgeciliğin katı yüzü içerde görece ve kendine yeten bir bireyselciliği, özgürlükçülüğü geliştirmiştir.

ABD de ise, Elia Kazan gibi tanınmış sanatçıları meslektaşlarını ihbar etmeye zorlayan uygulamalar bu dönemin kötü düşleri gibi hatırlanır bugünlerde. Hatta tıpkı kölelik, ırk ayrımı gibi tarihindeki karanlık deneyimleri bir tür itirafa dayalı kirtik düşünce geleneği sonuç olarak bugünü aklama psikolojisiyle her şeyin geçmişte kaldığı izlenimi uyandırır bizde.

Oysa arşivleri karıştıranlar durumun geçmişte kalmış kötü hatıralardan ibaret olmadığını bilirler. Özellikle 11 Eylül sonrası uygulamalar Amerikan devlet refleksinin, entellektüel birikiminin büyük devlet olmaya. br medeniyet iddiasını taşımaya yeterli olup olmadığını test etme imkanı veriyor.

Süveyş krizinde Fransız ve İngiliz müdahalesine karşı çıkarak iki eski sömürgecinin son direniş noktasını kıran Amerika'nın bölgeye yerleştikten sonra İsrail katliamlarının sponsoru durumunda olması tarihin ironisiyle geçiştirilemeyecek kadar derin bunalımların habercisidir.

Elia Kazan'a ispiyonculuk yaptıran yönetim bugün tüm Hollywood'a rüşvet teklif etmektedir. Basında çıkan haberlere göre Pentogon sansüründen geçirilen senaryolar onaylandığı takdirde askeri imkanları kullanmakla ödüllendirilecek. Hatta büyük yapımlara küçük ayrıntılarda saklı eleştirileri sansürlemesi karşılığında devasa imkanları kullanma gibi bir rüşvet uygulaması çoktan başlamış. Zaten Hollywood, örtük biçimde Amerikan resmi ya da egemen çevrelerin özelllikle bu sektörü elinde tutan Yahudi sermayesinin görüşlerini işleyen propaganda makinesi gibi çalıştı. Ancak bu kadar açıktan ve en küçük muhalif, eleştirel ayrıntıya bile tahammül edemeyen bir ahlaki ve siyasi daralma yaşanmamıştı.

Krizin anlamı

Aslında bu yaşananların anlamı şu. Avrupa'dan Amerika'ya kayan güç dengesi Batı'nın, modernitenin içine girdiği medeniyet krizini gizlemeye yetmemiştir. Kendi içinde yeni bir alternatif, eksen değişimi yaşansa da temel değerler açısından kriz devam etmektedir. Amerika'nın içine düştüğü başta ahlaki olmak üzere entelektüel krizi okumak için en yarayışlı yöntem kuşkusuz medyada kullanılan dili çözümlemektir. Medya dili ve toplumsal hafıza ürününün mit ilişkisini burada koyabilir ipuçlarını yakalayabiliriz. Medyayı (görsel ve yazılı anlamda) ve kullandığı sembolleri bu açıdan titiz bir okumaya tâbi tutmak bağlı olduğu kültür coğrafyasının reflekslerini çözümlememize imkan tanır. Günlük haberlerin satır aralarına gizlenmiş göstergeleri okumaya çalışmak bir tür düşünce tarihinin günlük dile tercümesini okumak demektir.

Bu krizi Sovyetler'in çöküşü üzerine geliştirilen "tarihin sonu" teziyle kamufle etmeye çalışan Amerikan entelijansiyası aslında kendi krizini ilan etmiştir. İngiliz ve Fransız sömürgeciliğini reddeden ABD nasıl ki aynı medeniyetin bir açılımı idiyse, aynı değerlerin farklı bir uygulaması olar komunizmin çöküşünü 'tarihi sonu' ilan eden ABD de Batı medeniyetinin sonunu itiraf etmiştir. Kapitalizm de sosyalizm de aynı paradigma üzerine yükselmiş iki farklı uygulamadır sonuçta.


18 Haziran 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED