T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şenlikoğlu hapiste olsaydı daha mı güvende olurduk!

Dün hepimiz işlerimizle uğraşırken aramızdan birisi, bir vatandaş, bir kadın, bir yazar Emeni Şenlikoğlu neredeyse cezaevine giriyordu. O'nu cezaevi kapısından "şimdilik" döndüren, "memlekette hukukçular var" dedirtecek kadar yürekli bir savcının son anda "bu yargılama hukuki değildir" deme cesaretini gösterebilmesidir. Savcının cesareti kursakta kalsa, Şenlikoğlu şu anda değişmiş olmasına rağmen kendisine uygulanmayan 312. madde suçlusu olarak 1 yıl 8 aylık cezasını çekmek için cezaevinde olacaktı. Ama, cezaevi yolu ona maalesef henüz tamamen kapanmış değil. Bu çağdışı cezadan kurtulabilmesi için yeniden yargılanıp beraat etmesi gerekiyor.

Şenlikoğlu'nu düşünce mahkumu yapan şey, her yazarın mesleki faaliyetleri içinde bulunan, sıradan bir televizyon konuşması. Ama, Türkiye'de konuşabilmek herkes için kolay olamıyor. O sıradan TV konuşmasının başı sonu kesilerek, kime ve ne amaçla söylendiği anlaşılmayan sözlerden üretilen topu topu 12 sayfalık metinle oluşturulup adrese teslim bir suç dosyası üretildi.

Sonuçta ortaya tipik bir, "312. maddeyle gözdağı" tablosu çıktı.

Zaten, bütün mesele de burada, yani 312. maddenin yeni halinin sanık lehine uygulanıp uygulanamayacağı hususunda, Türkiye'nin hukuku bir baskı ve siyaset aracı olarak kullanıp kullanmayacağı noktasında düğümleniyor.

Düğüm hem de kördüğüm...

Üstelik, bu konuda yaşananlar ülkede hukukun hala bir mühendislik aracı olarak uygulanmaya devam ettiğine dair endişeleri artırmakta ve kördüğümün çözümü için umutları azaltmaktadır.

Bunun bir örneği, geçtiğimiz hafta Yeni Asya Gazetesi sahibi Mehmet Kutlular davasında yaşandı. 312. Maddede yapılan değişiklik sayesinde cezaevinden çıkan Kutlular tahliyenin ardından bir de iade-i muhakeme davası açmış ve bu davayı da kazanmıştı. Yani, böylelikle dava öncesinde olduğu gibi suçsuz oldu ve 312'nin getirdiği siyasi kısıtlılıktan da kurtuldu. Ancak Yargıtay, Ankara 1 no'lu DGM'nin Kutlular hakkında verdiği bu kararı "oybirliği" ile bozdu. Kararı veren ve 312. Madde konusunda uzmanlığıyla bilinen 8. Daire, böylelikle 312. maddede yapılan değişikliğin Kutlular lehine yorumlanamayacağını hükmetmiş oldu. Dahası, bozma gerekçesinde TCK'nın 2. Maddesinde belirtilen "bir cürüm ya da kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonra neşrolunan kanun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehine olan kanun takbik ve infaz olunur" hükmünün de bu durumda geçerli olamayacağını yazarak, benzer davalar için de önemli bir işaret vermiş oldu.

Verilen işaret, hukuki bir yorum ya da herkes için uygulanabilir bir içtihat değildir. Bütün bu teknik ve hukuki izahların arka planında yatan asıl mesaj şudur: Türkiye'de düşünmek hala suçtur ve özellikle, "dini" argüman ve kimlikle üretilen düşünce için yasa değişikliği ile öncesi arasında bir fark yoktur. Daha açık bir ifadeyle 312. madde değişmiştir ama bu gerçekten özgürlük ve ifade hürriyetini zenginleştirme ve geliştirme maksadıyla yapılmamıştır. Zaten başta değişikliğin, sistem üzerinde görünür ve elle tutulur bir etki yaratması tasarlanmadığı için, uygulamalarla da bu tür pozitif niyetlerin önü kesilmeye çalışılmaktadır.

Kutlular davasının seyri de, Şenlikoğlu'nun yeni durumdan yararlandırılmaması da bu gayretin ürünüdür. Onlar üzerinden herkese, demokrasi ve özgürlük havasına yani yalancı bahara aldanmamaları mesajı verilmektedir.

Bir kez daha anlaşıldı... 312. madde Türkiye'de normalleşme sürecine girilip girilmediğinin turnusol kağıdıdır. Demokrasi düzeyinin de en temel göstergelerinden berisidir.

Normalleşmeye reaksiyon gösteren Türkiye, bir yandan düşünceyi dört duvar arasına kapatmak bir yandan da dünya ile bütünleşme paradoksunu yaşıyor.

Bu paradoksun körüklediği çatışma sürdüğü müddetçe ikisi de olamayacak. Ne düşünce sürekli baskı altında tutulabilecek ne de dünya ile bütünleşilebilecek.

Her yeni örnek, bu gerçeği bir tez daha teyid ediyor. Teyid edilen bir şey daha var...

Bütün 312. mağdurları gibi sadece düşüncelerini söyleyen Şenlikoğlu'ndan rahatsız olanlar, onu cezaevine kapatarak daha güvenli bir Türkiye yaratamazlar.

Bu ülkenin güvenliği, düşüncelerin güven içinde dile getirilebilmesine bağlıdır.


18 Haziran 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED