T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AKP'nin AB'ye öncelik vermesi doğru tercih

Sevgili dostumuz Rauf Tamer'i "kıskanmadım" desem doğru olmaz. Avrupa Birliği konusunun bir "ulusal dava" olduğunu bu kadar güzel anlatan bir öneriyi ben yapmış olmak isterdim. Ben olmasam da bir "yakın dostumun" yapması yine de güzel.

Rauf Tamer, Star Gazetesi'ndeki yazısında şöyle diyor:

"Acaba diyoruz... AB yolundaki şu kritik günlerde Avrupa sahalarına bir Milli Takım süremez miyiz?

Özellikle, Kopenhag zirvesine doğru...

Bütün hatlarımızı ateşleyip...

Tam saha pres yapamaz mıyız?

-Milli Takım.

İşte, o ruh.

Nedir o ruh?

İktidar-Ana Muhalefet Karması'ndan ibaret değil.

Tayyip Erdoğan-Deniz Baykal ikilisi, elbet iyi bir görüntü...

Ama, daha takviyeli bir Milli Takım'dan bahsediyoruz.

Cumhurbaşkanı Sezer'le de süslü bir fotoğraf bu...

Aynı kareye Mesut Yılmaz'ı da alarak.

Tansu Çiller'i de katarak.

Bütün dikkat ve enerjimizle...

Bütün birikim ve tecrübemizle.

Hatta diyoruz.

Demirel'den böyle bir şey istense niçin esirgesin?

Bunu Ecevit'ten de istemeye hakkımız var.

İsmail Cem'den de.

Sivil Toplum Örgütleri'nin oluşturduğu sağlam omurgayı düşünürseniz, bence, deplasmanda en ideal tertip.

AB için müzakere takvimi almaktan daha mühim değil mi bu fotoğraf?

Hayatta bir kere de böyle bir fotoğrafımız olsun"

Keşke söylediklerin gerçekleşse Rauf Tamer. Çünkü başka "çıkış yolumuz" şu anda yok.

Şimdi halkımız "yeni bir umutla" AKP'ye bel bağlamış durumda. AKP'liler daha hiçbir şey yapmadan borsa yükseliyor, bono faizleri ve dolar düşüyor. Yani, piyasalar "olumlu"ya geçiyor ve "AKP İktidarı"ndan beklentileri yüksek kılıyor.

Onlar da önceliği AB ilişkilerine vererek bence en doğru işi yapıyorlar. Çünkü "halkın beklentilerini" karşılayamazlarsa, sadece vaatlerle işi geçiştirirlerse gerçekten bu ülke için çok kötü olur.

Türkiye ekonomisi çok zor şartlarda. Özellikle son 5 yıllık gelişmeler, siyasi istikrarsızlık ve iktidarların "hal dalkavukluğu" için, bol bol borçlanıp para saçmaları, merkeziyetçi ve verimsiz kamu idaresinde ısrar etmeleri, hantal ve verimsiz kamu işletmeleri, kayıt dışı ekonomi yüzünden yaygın vergi kaçağı, yüksek dalgalı enflasyon, yetersiz piyasa düzenlemeleri, düşük yabancı sermaye yatırımları, yüksek işsizlik ve yüksek kamu borçları nedeniyle ekonomimiz neredeyse can çekişiyor.

Ekonomiyi bu "felaket" durumdan kurtarmanın yolu "ekonomide hızlı büyüme" olmalıdır. Hızlı büyümeyi sağlayacak talebin nereden ve nasıl gerçekleşeceği ise, en önemli sorundur. Son yıllarda yaşadığımız kriz yüzünden reel ücret ve gelirlerdeki düşüş, sermaye kaçışı, işsizlik, iç tüketim harcamalarındaki artışı ciddi şekilde kısıtlamaktadır.

Bankacılık kesimindeki ağır sorunlar, krizlerle gelen ağır zararlar ve diğer etkenler iç yatırımlarda bir artışa izin vermemektedir.

Ekonominin "hızlı büyüme"ye geçebilmesi için geriye kalan tek kaynak, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. Avrupa Birliği "hızlı ekonomik büyümeyi" mümkün kılacak yabancı sermayeyi ülkeye çekmenin tek yoludur.

Son yıllarda Türkiye'nin içinde yaşadığı krizler, iç tasarrufu ciddi biçimde düşürmüştür. Toplam faktör verimliliğinde gelişme sağlamak bir yana, ekonomimiz şu anda yüzde 3'lük vasat bir büyümeyi bile finanse edecek durumda değildir. Dış dengeyi tehlikeye sokmadan, dış kaynak temin etmenin tek yolu, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. İşte bunu sağlayacak olan da AB'dir.

AKP'nin bu gerçekleri görüp Avrupa Birliği konusunda "atak" davranması doğrudur ve memnuniyet vericidir.


12 Kasım 2002
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED