T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Evet, Medya Miladı, ama bunlar olmadan...

Hem gazete yöneticiliği hem de patron vekilliği ve sözcülüğü yapan bazı kalemler medyada 'Mali Milat' benzeri bir mutabakat arayışı içindeler.

"Eskiyi unutalım. Geçmişte olanları yeniden yaşamayalım" demek istiyorlar.

AKP iktidarının, medya karşısında eşit davranması ve kimseyi kayırmaması gereğinin üzerinde duruyorlar.

Hatta Hürriyet'in patron vekili, AKP yöneticileri ile bir anlaşma yapmaya çalışıyor.

"Biz önümüzdeki beş yıl içinde sizden ve devletten hiçbir şey istemeyeceğiz. Ama siz de kimseye farklı muamele yapmayın" diyor.

Patron vekili, bu konuyla ilgili bir de yazı yazıyor.

Kesip saklamaya değer bir yazı bana kalırsa.

Devletle geçmişte nasıl haşır neşir olduklarını, ilişkilerinin ve cüretlerinin ne boyutta olduğunu gösteren ibret verici bir belge olarak...

Tabii yakın geçmişte, devletle ve iktidardaki partilerle çıkar ilişkilerini onlardan daha iyi kimse bilmediği için endişeleri büyük...

Devlet desteği alan yayın gruplarının ve bağlı oldukları holdinglerin, şirketlerin ya da patronların nasıl ihya olduğunu, varlıklarına varlık kattığını en iyi bilecek durumda olanlar onlar.

Ankara'da, mensup olduğu holdingin yatırım, kredi, vergi muafiyeti vb. meseleleri ile birebir uğraşan, bu amaçla Meclis koridorlarında patronu adına pazarlıklar yapan da o...

Hatta patronlarının menfaati doğrultusunda yasa ve yönetmeliklerin çıkartılması için parti liderleriyle iş anlaşmaları yapan da yine aynı isim, isimler.

Bu amaçla koalisyon pazarlılarına katılanları mı ararsınız, siyasi liderlere arabuluculuk yapanları mı?

Belli odaklarla işbirliği halinde kafalarına uygun hükümetler kurmak, bu amaçla bazı partileri biraraya getirmek için her çeşit manipülasyonlara (düzmece, güdümlü haberler) başvuranları mı?

Yakın geçmişte bunların hepsini gördük, yaşadık.

Siyasi mevta haline gelmiş, memleketi krizden krize sürükleyen liderlere, bu amaçla her Allah'ın günü başarı öyküleri düzenler de bunlardı...

Onlar, devlet hazinesini soymanın, özelleştirmelerden aslan paylarını ve avantaları kapmanın uzmanı olmuşlardı.

Yine onlar, devlet ve devlete bağlı kuruluşların reklam pastasına nasıl el konulacağını da iyi biliyorlardı doğrusu.

Ne yazık ki yakın geçmişte bu konudaki kabak, sadece hortumlanarak batırılan Ege Bank'ın patronlarının başında patladığı için, o lagalugada bu kepazeliğin gerçek boyutlarını öğrenemedik.

Bu yolla medya tekellerine kaç milyar dolar transfer edildi acaba?

O dönemde bütün bu fırıldakların nasıl çevrildiğini en iyi bilen, işlerinin erbabı isimler, şimdi medya etiğinden ve etik milattan bahsediyorlar!..

Artık batmak üzere olan ya da bilançosu milyarlarca dolar zarar gösteren kamu kuruluşlarının yüzmilyonlarca dolarlık reklam kampanyaları olmayacak.

Bütün mesele bu... Reklam kampanyası yapılsa da aslan payını artık onlar alamayacak.

Bu nedenle AKP'ye gitmişler ve o teklifi yapmışlar.

Bana kalırsa bu öneri, 'Ahlaksız Teklif'in ta kendisi...

"Ben bu avantalardan yararlanamayacağım, o zaman kimse yararlanmasın" demenin dikalası bu...

Böyle bir terbiyesizliği, böyle bir yüzsüzlüğü, medya etiği adına, ancak etik denilen kavramı kendi kimyalarının aynısı sanan kafalar ileri sürebilir.

"Geçmişi unutalım."

"Medya da yeni bir dönemi başlatalım. AKP iktidarının kendisine yakın medyayı kayırmasına engel olalım."

Hepsi tamam. Hepsine varım.

İki şartla:

İlki, önce devlet eliyle beslenen ve büyüyen bu medya tekellerin hakimiyeti kırılsın.

Eşitsiz koşullar değişsin. Haksız rekabet şartları ortadan kalksın.

Bunu sağlamak için 'o' kafaların mensub olduğu tekellerin hükümetlerle yaptığı işbirliği nedeniyle gelişemeyen diğer yayın kuruluşları arasındaki dengesizliği gidermek amacıyla devletin adil yardımı şart...

Şimdiye kadar hükümet ve devletle ilişki kurmadan bağımsız yayıncılık yapmaya çalışan, ama ekonomik ve siyasi baskılar nedeniyle güdük kalan yayıncılar desteklenmeli.

Tekellerle, gerçek yayıncılık yapmak çabasında olan yayın kuruluşları arasındaki dengesizlik hiç olmazsa azaltılmalı.

Patron vekili gazete yazarının derdi de bu...

Ya bu çark şimdi tersine çalışırsa ve bu sayede gerçekten yayıncılık yapma imkanı yakalayan kuruluşlar ortaya çıkarsa?

İnsanlar gerçek gazeteleri, gerçek TV yayınlarını ve gerçek dergileri görürülerse ne olacak?

Mesele işte bu...

'Etik Milat' falan denilerek yarışa açık ara önden başlamak istiyorlar...

Yıllardır nalıncı keseri gibi kendisine yontan 'o' kafaların medyası, buna razı olur mu?

Eğer kendilerine, gazetecilik anlayışlarına güveniyorlarsa, şimdiye kadar güçsüzleştirdikleri yayın kuruluşlarına devletin adil yardımını desteklemek zorundalar..

Onlar devletle ilişkilerini kesebilir. Bugüne kadar devletten fazlasıyla aldılar.

Şimdi, sadece yayıncılıkla geçinecek olanlara eşit ve adil destek verilmeli.

Türkiye'de gazete bu tekeller yüzünden 3-4 milyon seviyesinde kalan okur sayısı hızla arttırılmalı...

İkinci şartım da şu:

Medya etiğinden ve Medya Miladı'ndan söz edebilmek için yakın geçmişe yönelik gerçekleri açıklamak durumundalar.

Hükümetlerden, devletten hangi dönemlerde hangi şatlarla neler aldılar? Ne gibi ilişkilere girdiler? Ne gibi anlaşmalar yaptılar?

Bunları açıklayabilseler, zaten en kemiksizlerinin bile ortada dolaşıp etikten sözetmeye yüzü kalmayacak...

Evet, medyada etiksel bir devrim gerekiyor.

Ama bunlar olmaksızın...


28 Kasım 2002
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED