T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gül ve Baykal

Deniz Baykal yarayı kaşıyor. Bülent Arınç'ın eşi ile Cumhurbaşkanı Sezer'i geçirmesi, ardından, Hilton Oteli'nde kılınan namaz görüntülerinin medyaya yansıması üzerine, CHP Genel Başkanı "Daha neler göreceğiz" dedi. Bu sözleriyle tehlikeli gelişmelerin olabileceği izlenimini yarattı.

Baykal ve laiklik

Baykal, hükûmet programını Meclis'te eleştirirken, yeni bir Anayasa talep edilmesini, rejimi, bunalıma sokabilecek bir davranış olarak nitelendirdi ve cumhuriyetin 80 yıllık kazanımlarına sahip çıkılacağının altını çizdi.

Belli ki Baykal, bir kutuplaşma yaratarak, "mürteciler" karşısında "laiklerin" sesi olma gayretinde. Oysa, AK Parti iktidarı, yeni anayasa derken, elbette hem muhalefetle, hem sivil toplum örgütleriyle uzlaşarak bir metin hazırlamayı düşünüyor; hem de, sonunda Meclis'te kabul edilen anayasa, milletin tasvibine sunulacak. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalı. Zaten, hükûmet programını okurken, Başbakan, "sayısal üstünlüğün her şey demek olmadığını; toplumsal mutabakat aranacağını" söylemişti.

Baykal önce suyu bulandırıyor, sonra bulanık suda balık avlamaya çalışıyor. Acaba yeni anayasaya karşı çıkayım derken, herkesin eleştirdiği 12 Eylül Anayasası'na yapışmış gibi bir görüntü verdiğinin farkında değil mi?

Dokunulmazlık

Muhalefet liderinin haklı eleştirilerinden biri dokunulmazlıkla ilgili. Hükûmet programında, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılacağı hususu yer almıyor. Ama, AK Partili Mir Dengir Fırat'ın da söylediği gibi, dokunulması mümkün olmayan çok daha önemli güç odakları var. Neticede, milletvekilleri hakkında bir dava mevcutsa, fezlekeler Meclis'e havale edildiğinde, o kişilerin yargılanmasına imkân bırakacak şekilde, dokunulmazlık kaldırılabilir.

Milletvekilliği dokunulmazlığına ilişkin 83'üncü maddeden ziyade, Bakanların ve Başbakan'ın Yüce Divan'a sevkini düzenleyen 100'üncü maddenin ele alınması daha önemli. Genelde, yolsuzlukların sorumlusu olarak milletvekilleri değil, Bakan ve Başbakanlar öne çıkıyor. Bugün milletvekili dokunulmazlığının yoğun ve öncelikli bir biçimde tartışılmasının sebebi, bazı AK Partili milletvekillerinin halen yargılanmakta olmalarıdır. Onların fezlekeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne intikal edince, Genel Kurul kararıyla dokunulmazlıkları kaldırılırsa, tartışmaya gerek kalmaz. Ama 100'üncü madde engeli mutlaka aşılmalıdır. Soruşturma raporları Genel Kurul'da oylanıyor ve çoğunluğa sahip olan iktidar partisinin temsilcileri Yüce Divan'a gönderilemiyor. 100'üncü madde, "Bakan ve Başbakan hakkında dava açılması kararını, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu verir" şeklinde değiştirilmelidir.

Dokunulmazlık konusunda AK Parti hükûmetinin çekimser davranmasının bir sebebi de, herhalde 3 Kasım öncesinde hukukun büyük ölçüde siyasallaşmasıdır. Tayyip Erdoğan seçime takaddüm eden aylarda acımasız bir cadı avının nesnesi haline getirilmişti. Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk "Yargının Hukuk Sınavı / Türkiye'nin Demokrasi Sınavı" (Yeni Türkiye Yayınları) adlı kitabında bu hususu bütün teferruatıyla anlatıyor.

Böyle bir hukuk zulmüne muhatap olan Tayyip Erdoğan'ın, "yoğurdu üfleyerek yemesini", dokunulmazlık meselesine tedirginlikle yaklaşmasını makûl karşılamalıyız. Hükûmetin önünde 5 yıllık bir zaman olduğuna göre, yeni anayasa yapılırken, elbette, 83'üncü madde değiştirilecektir. Hatta, Abdullah Gül, AK Parti programında yer aldığı gibi, dokunulmazlık paketinin çok daha geniş kapsamlı olarak Meclis'e gelebileceği mesajını vermiştir.

Bireye güven

Gül, bireyi ve ona duyulan güveni, politikasının merkezine oturtuyor. Özgürlükleri temel olarak alıyor. Halbuki, bugüne kadar bireye duyulan güvensizlik ve "iç düşman" algılaması, özgürlüklerin sınırlanmasının mazeretini oluşturmuştu.

Bu anlayış şimdi ters yüz ediliyor.

Hükûmetin, işkencenin önleneceğini vaad etmesi sevindirici bir adım. Zaman aşımının kaldırılması, davaların sürümcemede bırakılmasını da engelleyecek ve suçlunun cezasını çekmesini temin edecektir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının Türkiye'de uygulanması, ülkemizin demokratik standardını süratle uluslararası seviyeye çıkaracaktır.

İmam Hatipler ve başörtüsü

Hükûmet programında üstü kapalı bir şekilde İmam Hatipler'e ve başörtüsü sorununa temas ediliyor: "...Eğitim ve öğrenim hakkının kullanılmasının önündeki engeller kaldırılacak... Üniversiteler her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecek ."

"... Mesleki ve teknik eğitime talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara sebeb olan mevcut üniversiteye yerleştirme sistemi, yarışmayı teşvik edecek ve adaleti sağlayacak şekilde değiştirilecektir."

Yukarıdaki cümleler, hükûmetin, başörtüsü ve İmam Hatipler konusunda bazı tedbirler getireceğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı her türlü yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'nden döneceğini söylediğine göre, demek, Anayasa değiştirilerek özgürlüklerin önü açılacak. İmam Hatipler'de ve diğer meslek okullarında adil yarışın sağlanması ise başörtüsünden çok daha kolay.

Bubi tuzağı

Deniz Baykal'ın tehlike işareti veren konuşmasını, medyadaki bazı haberlerle eşleştirince, "Acaba bir yerlerde bir şeyler mi planlanıyor" diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Sanki huzursuzluk yaratmak üzere kaygan bir zemin inşa ediliyor. Arınç çiftinin Cumhurbaşkanı'nı karşılaması olayının bu ölçüde büyütülmesi, Hilton'daki namaz görüntülerinin manşete tırmandırılması, Deniz Baykal'ın anayasa değişikliğini tehdit gibi göstermesi bir komplonun parçaları olabilir mi?

Ama "boşuna gayret" diyeceğiz. Genel Kurul'da, Başbakan Abdullah Gül, öylesine uyumlu, öylesine uzlaşmacı bir tavır sergiledi ki, bütün bubi tuzakları etkisiz hale geldi. Abdullah Gül, hükûmet programının son cümlelerini hatırlatarak ve Deniz Baykal'a eleştirilerinden dolayı teşekkür ederek sözlerine başladı: "Sizlerden eksikliklerimizi ve yanlışlıklarımızı tesbit etmenizi, uyarmanızı, tenkitlerinizle düzeltmenizi özellikle bekliyor, ortak akıl ve işbirliği içinde geleceğe umutla bakıyoruz."

Halbuki, Deniz Baykal, hayli sert konuşmuştu. AK Parti iktidarını rejime tehdit gibi göstermişti. Laik cumhuriyetin savunucusu olarak ortaya çıkmıştı. Gül'ün üslûbu siyasi atmosferi "Vernel yumuşaklığına" sokuverdi. Gül, "Deniz Baykal'ın noksan diye gösterdiği bazı hususların acil eylem planı ve parti programında bulunduğunu, bu iki belgenin hükûmet programıyla birlikte mütalâa edilmesi gerektiğini" söyledi. Başbakan, hukuk devleti, özgürlük, şeffaflık , adil paylaşım, sivil toplum, siyaset alanının genişletilmesi üzerinde durdu.

Evet, hesap soracaklardı, ama hesap da vereceklerdi. "Devletin milleti" değil, "milletin devletine" doğru bir gelişme yaşanacağının işaretlerini aldık: Yönetimde şeffaflık, gizlilik kültürü ile mücadele ve vatandaşın bilgi edinme hakkı.

Takvim için ısrar

Atatürk muasır medeniyet seviyesine çıkılmasından söz ediyordu. AK Parti hükûmeti "muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak" istiyor.

Bence, 12 Aralık'ta, Kopenhag'ta tarih alınabilirse, Türkiye büyük bir ekonomik ve sosyal sıçrama yaşar. Bu yüzden, Tayyip Erdoğan bastırıyor. Öyle bazı gazetelerde çıktığı ve Deniz Baykal'ın da kürsüden tekrarladığı gibi sürekli fikir değiştirmiyor. "Kıbrıs, Avrupa Birliği ve Avrupa Ordusu" tek bir paketin içinde mütalâa ediliyor. Ama Erdoğan, "Kıbrıs'ı çözün, ardından tarih verelim" teklifine karşı. Zaten 12 Aralık'a kadar zaman yok. Erdoğan, "12 Aralık'ta takvim verin, Ocak 2003'ten itibaren müzakereler başlasın, Selanik zirvesine kadar Kıbrıs'ı çözeriz" şeklinde konuşuyor. AK Parti Genel Başkanı'nın düşüncesi, Türkiye elindeki kozları kaybetmeden, takvim almak, sonra da, Kıbrıs ve Avrupa Ordusu'nda karşılıklı fedakârlığa dayanan bir çözüme gitmek.

Bir yandan Abdullah Gül, bir yandan Tayyip Erdoğan işe hızlı girdiler. Ayrıca yapıcı ve yumuşak bir üslûbu benimsediler. Bu defa medya destekli nifak tohumları gelişemeyecek. Çünkü AK Partililer kıvılcımların üzerine "vernel" döküyor.

"Vernelleyin yumuşacık olsun"


28 Kasım 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED