T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T

Ateşli hastalıklara dikkat

Ateşli hastalık sonucu meydana gelen havaleye karşı dikkatli olunması gerektiğini hatırlatan uzmanlar, ilk anda alınacak önlemlerin hayat kurtardığını belirtiyor.

Ateşin ani olarak yükselmesinin bazı çocuklarda ateşli havale denilen bilinç kaybı, katılaşma ve istem dışı kasılmalara yol açabileceği ifade edildi. 6 ay -7 yaş arasındaki çocukların yüzde 2 ile 4'ünde yüksek ateş vakalarına rastlandığını belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Çağatay Nuhoğlu, "Ateşli havaleye ailevi yatkınlık söz konusu olabilir. Bir kez ateşli havale geçirmiş olan çocukta tekrar havale görülme olasılığı yüzde 30 kadardır. Üç yıl hiç havale geçirmezse bu sıklık yüzde 10'a iner. 15 dakikadan kısa süren, gün içinde yinelemeyen havale için 'basit ateşli havale' deyimi kullanılır. Çok sayıda ve uzun süren havale nöbetleri 'kompleks ateşli havale' olarak adlandırılır" dedi.

Ateşin, çeşitli enfeksiyon hastalıkları ile ilişkili olarak meydana gelebileceğini belirten Nuhoğlu, "Basit ateşli havale hiçbir araz bırakmazken kompleks olgularda ileride sara hastalığı görülme sıklığı artarak yüzde 9'u bulur. Ateşin yüksek ya da hafif oluşu her zaman hastalığın ciddiyetiyle bağlantılı değildir. Basit bir viral enfeksiyonda yüksek ateş, belirgin boğaz ya da idrar yolu iltihabında hafif ateş görülebilir" şeklinde konuştu.

İnsanın ideal vücut ısısı 36.5-37.5 derece olmalı

Çağatay Nuhoğlu, mikropların en iyi doğal vücut sıcaklığı olan 36.5 - 37.5 santigrat derecede üreyeceklerini ifade ederek "Bağışıklık sitemimiz bir enfeksiyon söz konusu olduğunda beyindeki vücut sıcaklığını düzenleyen merkezin termostat ayarını değiştirerek ısıyı yükseltir. Böylece ideal üreme ortam sıcaklığından yoksun kalan mikro organizmalar istedikleri gibi çoğalamazlar. Hafif ateş aslında enfeksiyonla mücadelede başarıyı artırmaktadır. Yüksek ateş ise istenmeyen bir durumdur. Vücut sıcaklığı gerekli müdahalelerle 39.5 derecenin altında tutulmalıdır" dedi.

Ateşi yükselmiş olan çocuğa ilk etapta uygulanacak olan yöntemin çok önemli olduğunu vurgulayan Nuhoğlu, "Çocuğunuzun üzerinde varsa yorganı kaldırın, kalın giysileri çıkarın. Ateşi 38'in üzerindeyse doktorunuzun önerdiği miktarda Parasetamol şurubu içirin. İçemiyorsa fitil de kullanabilirsiniz. Ateş düşerken terleme ile sıvı kaybı meydana geldiğinden sık sık su vermeyi ihmal etmeyin. Islak iç çamaşırlarını değiştirin. Ateş 39.5'in üzerindeyse anlatılanlara ek olarak çocuğunuzu tamamen soyun, yatağına bir havlu serin, üzerine yatırın. Islak bir sünger ya da bezle alın, boyun, koltuk altları, bacak araları ve büklüm yerlerini sık sık silin" dedi.

Çağatay Nuhoğlu, bu iş için buzlu, kolonyalı, sirkeli değil sadece ılık su kullanılması gerektiğini belirterek, "Yarım saat içinde ateş düşmezse doktorunuzla görüşün ya da hastaneye başvurun. Hastalığın nedenine yönelik tedavi gerekliliği mutlaka hekim tarafından verilmesi gereken bir karardır. Yaptığınız tüm müdahalelere rağmen çocuğunuz gözlerini bir noktaya dikip sizinle iletişimini kaybeder, ağzı köpürür, vücudunda kasılmalar meydana gelirse ilk yapılacak şey paniğe kapılmamaktır. Onu hemen yere yatırın, ayıltmaya çalışmayın, sağa sola koşup yalnız bırakmayın, yanında durun. Kusarsa gövdesini ve başını bir yana çevirin. Dişlerinin arasına elinizi ya da bir cismi sokuşturmaya çalışmayın, zorlamayın. Eğer kendiliğinden aralanmış ise bükülmüş bir kumaşı araya hafifçe sokabilirsiniz. Bu uygulamada amaç dilin ısırılmasını önlemektir. Bu uygulamadan hemen sonra en yakın sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu.

KONUŞMA GERİLİĞİ GİDERİLEBİLİR

MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, gecikmiş konuşmanın nedenleri, belirtileri ve çözüm önerilerine ilişkin "Aile El Kitabı" hazırladı. Kitapta, "iki dil konuşulan ev ortamı, baskıcı aile tutumları, düşük sosyoekonomik düzey gibi çevresel faktörler dil ve konuşma gelişimini geciktirebilir" deniliyor.

Konuşma geriliğinin belirtileri

Gecikmiş konuşmanın, hem derece hem de tür olarak farklılık gösteren "dil ve konuşma güçlüğü" olduğu belirtilen kitapta, anne babaların gözlemlerinin, sorunun tanımlanmasında önemli yer tuttuğuna dikkat çekiliyor. Kitapta anne babaların, şu belirtilere dikkat etmeleri öneriliyor: l Kısıtlı sözcük dağarcıkları vardır, l Yutma, çiğneme, salya akıtma sorunları olabilir, l İsteklerini, düşüncelerini dile getirirken vurma, çarpma, ağlama, bağırma gibi tepkilerde bulunulabilir, l Jest, mimik, işaret kullanmaya yönelebilir, l Dikkat süreleri kısa ve dağınık olabilir, l Bellekleri zayıf olabilir, l Kavramları geç ve uzun zamanda öğrenebilir, l Yalnız kalmayı tercih edebilirler, l Çevreleriyle ve girdikleri yeni ortamlarda uyum güçlükleri gözlemlenebilir. l Sorunun tanımlanmasında, bu unsurların sıklığı ve devamlılığının esas alınması gerektiği kaydediliyor.

 
Bahar sendromu tehlikesi
Bahar, insanları daha duygusal yapıyor. Buna bağlı olarak da insanın psikolojisi önemli ölçüde etkileniyor. Baharla birlikte stres hissediyorsanız, doktora başvurmanızda yarar var.
Güneşte çalışanlarda 'dudak kanseri' riski
Uzun süre güneş altında çalışanlarda alt dudak kanseri riski bulunduğu bildirildi.
KALP HASTILARINA UMUT IŞIĞI
Kanada'da geliştirilen yeni bir yöntemle kronik kalp yetmezliği tedavisinde olumlu sonuçlar elde edildi. Araştırmayı yapan uzmanları dahi şaşırtan sonuçlar, yeni tedavi şekli sayesinde kronik kalp yetmezliğine bağlı ölüm vakalarında önemli düşüş sağlandığını gösteriyor. Kanadalı uzmanlar, iki ayrı grup halinde inceleme altına alınan kalp hastalarını 6 ay süreyle izlediler. Birinci gruptakilere, kalp yetmezliğine yönelik klasik ilaç tedavisi uygulamasına devam edilirken, diğer gruptakilerde ise "bağışıklık modülasyon tedavisi" (immune modulation therapy) adı verilen yeni yöntem denendi. Yeni tedavi yöntemi uygulanan hastalardan alınan kan örnekleri yüksek ısıya tabi tutuluyor. Oksijen düzeyi artırılan ve kızılötesi ışınlara tabi tutulan kan tekrar hastaya enjekte ediliyor. Yaklaşık 20 dakika süren bu işlemin, 6 ay içinde 8 kez uygulandığını kaydeden uzmanlar, yeni yöntemle kronik kalp yetmezliği hastalarının kan hücrelerindeki tahribatın azaltılmasının hedef alındığını belirtti. Araştırma sonunda, klasik şekilde tedavi gören grupta 7 ölüm vakası (yüzde 19) olurken, yeni tedavi yöntemine tabi tutulan grupta ise bir kişinin (yüzde 2.8) öldüğü açıklandı.
3 Mart 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED