T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aydın, suç, hıyanet...

Mini Demokrasi Paketi'nde yer alan, yeri göğü ayağa kaldıran ceza yasası değişikliklerinden sonra "ilk yargılama sonucu" dün alındı.

Deprem sonrasında başlayan "ilahi ikaz tartışmaları"nda herkesin görüşlerini özgürce ifade edebilmesini savunan yazısından dolayı, 312. Maddeden yargılanan Fehmi Koru, beraat etti.

Ancak Koru'nun bu beraati yasa değişikliklerine borçlu olduğu düşünülmesin...

Nitekim Mahkeme Heyeti de kararında, isnat edilen suçun yasa değişikliği öncesinde de oluşmadığını söylüyordu. Kaldı ki, Koru düşüncelerinden, söylediklerinden dolayı değil, "varsayılan niyetleri"nden ötürü yargılanıyordu.

Sonuç elbet duruşma salonundaki herkesi sevindirdi...

Ama bilmek gerek; bir düşünce adamının, "bir yazarın görüşlerinden, yazılarından ötürü yargılanması, sonuç ne olursa olsun bir yargılanma süreci yaşaması başlı başına bir yüktür, bir sıkıntı, hatta utanç vesilesi"dir.

Aynı Dostoyevski'nin Rusya'da yargılandığı mahkeme heyeti önünde söylediği gibi... Kızgınlık, şaşkınlık bir yana insan, o mahkeme ritüeli içinde olmaktan, suçlanmaktan ötürü başlı başına utanç duyar.

Dünkü duruşma sırasında Fehmi'yi dinlerken aklımdan bunlar geçiyordu. Son yıllarda ne kadar çok mahkeme önüne çıktığımı, mahkeme koridorlarında nasıl süründüğümü, bir o kadar da arkadaşlarımın duruşmaları için "DGM"lerin, "Ağır Cezalar"ın yolunu tutuğumu düşündüm.

Farkına vardım ki, "utanç maddeleri" içinde "ıskaladığım" hemen hiç olmamış. Daha doğrusu hiç "ıskalandığım" olmamış. 312. Madde'den yargılanmışım, ardından Terörle Mücadele Yasası'nın 6., 7., ve 8. maddelerinden ayrı ayrı yargılanmışım. Hakkımda 159. Madde'den altı ayrı dava açılmış. "Gazetelerde yayınlanan ve bir mahkeme heyetine sunulan bir röportajı yayınladığım" için "devlet sırrını ifşa etmek"ten MİT yasasına göre 17 yıl ceza istemiyle mahkeme önüne çıkmışım. Bu arada hangi maddeden olduğunu yine hatırlamadığım bir davada, "yazıyla halkı tahrik" suçundan yargılanıyorum, bu sıralar. En nihayet 25 Mart'ta sonuçlanması beklenen iki ayrı 159. Madde yargılamam daha var...

Bunlar hatırladıklarım...

Bir de hakkımda istenen toplam ceza miktarını hesaplamayı düşündüm ama, bunu yapmak daha da utanç verici olurdu...

Peki bütün bunlar neden oldu, neden oluyor?

Biz kimiz Allah aşkına?

Düşüncelerini ifade etmek, fikir üretmek ötesinde başka bir işi olmayan insanlar neden yargılanır? Neden devlet tarafından en tehlikeli aktörler olarak görülüp, en ağır cezalar istemiyle mahkemeler önüne çıkartılır?

Neden Çetin Altan yazılarından dolayı yargılandı ve hapis yattı?

Cumhuriyet tarihini özel ve önemli bir bölümü neden kendi aydınlarını yargılayıp, mahkum edip, hapse atmasından oluşur? Ve neden dünden bugüne hiçbir şey değişmedi?

Neden Fehmi Koru yargılanıyor, neden Ahmet Altan yargılanıyor, neden Oral Çalışlar yargılanıyor, neden ben yargılanıyorum?.. Neden ve nasıl Doç. Dr. Ahmet Özer, bir siyasi partinin bir toplantısına katıldığı gerekçesiyle YÖK tarafından bir çırpıda, sorgusuz sualsiz üniversiteden uzaklaştırılır?

Neden daha dün Öcalan'la birlikte PKK birliklerini teftiş edenler bugün "mikro iktidarlar"la el ele, bağımsız Türkiye ve demokrasi çığlıkları atabilirler ve bu meşru olur?..

Neden, neden, neden?

Bu soruya yanıt vermeden bugünün Türkiye'sinin dip akıntıları anlaşılamaz. İçinde kavrulduğumuz ekonomik kriz, siyasi bunalım, etik çöküntü bir kültürün solunum mekanizması görevini yapan aydınların "tektipleştirilme"ye çalışılmasından, imha edilmeye gayret edilmesinden soyutlanamaz.

Susurluk tetikçilerinin hapse düşmesine ağıt yakan Ertuğrul Özkök gibilerin buna bir cevabı var mı, örneğin?

Onların yanıtı elbet yoktur...

Ama bizlerin bir yanıtı var...

Çünkü "faydanın kuralı, çıkarın ilkeyi, devletin hukuku ezdiği", dolayısıyla "suçluların ortalarda dolaştığı, buna karşılık suçlulara işaret edenlerin mahkum olduğu" bir diyarda, taraflar değişse de "rant ve güvenlik mantığı" değişmez. Ve bu mantığa karşı çıkanlar, "fikrin devlet, siyaset, toplum karşısında özerk olduğunu" düşünen, söyleyen ve buna göre hareket edenler en tehlikeliler ilan edilirler.

Evet bu ülkede topluma hıyanet içinde olanlar var...

Onların kim olduğuna tarih karar verecek...



6 Mart 2002
Çarşamba
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED