T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ölmeden önce ölmek

"Esenler'deki mahalle kavgasında öldürülen Nusret Özcan..." haberini duyan ahbaplar telefona sarılmış, Yeni Şafak'ın biricik 'Nusret Abi'sini aramışlar.

Ev numarasını bilenler evden, bilmeyenler gazeteden ulaşmaya çalışmış.

- Yok kardeşim ben değilim, sadece isim benzerliği...

- Hayır, o ben değilim.

Esas, paniğin büyüğü evde yaşanmış.

O gün, hayırlı bir iş için Gölcük'e gidiyorum diyerek yola çıktığını ve Esenler'deki otogardan otobüse bineceğini bilen hane halkı, "Nusret Özcan adlı vatandaşın öldüğü..." haberi üzerine hop oturup hop kalkmışlar.

Allah'tan ki telefon denen bir alet icat etmiş elin oğlu.

Evdekiler çabucak öğrenmişler işin aslını ama uzakta bulunanlar, geç duyanlar habire telefonla aramış durmuş.

O kadar çok arayan olmuş ki, bir yerden sonra kendisi de şüpheye düşmüş.

- Yahu hakikaten ben öldüm mü acaba?

Kendisi öyle söyleyince, biz de tereddüt geçirdik.

Hani, dervişin hesabında "ölmeden önce ölmek" var ya...

ÇIPLAK AYAK

Tramvayın sakin bir vakti. Ayakta yolcu yok. Günlerden, neydi dur bakayım, cumartesi olması lazım. Şu geçtiğimiz cumartesi.

Yanyana oturmuş orta yaşlı iki bayan, az ilerideki birinin ayaklarına bakıp gülüşüyorlar.

Farkında olmadan ben de baktım; açıkta bir şey mi var, ne oluyor diye...

Varmış.

İri yapılı, üstü başı eski, kirli ve bakımsız bir delikanlı, kenarlarından patlamaya başlamış spor ayakkabılarını "çorapsız" giymiş.

Kadınlar ona bakıp, çorapsızlığına gülüyor.

"Siz kendi ayaklarınıza gülün" demek lazımdı.

Geçti.

Şöyle düşünsek: O iki gülüşken hatun, hayran oldukları birine rastlasa tramvayda...

Tarkan mı olur artık, Beyaz mı, yoksa başka biri mi, her kimse...

Ve o çorapsız giymiş olsa ayakkabısını...

Nasıl olur?

Ya da bırakın "ünlü" birini, şık ve zengin biri olsa ve çorapsız.

Yine gülerler mi?

Hiç sanmam.

Çorapsız değil, ayakkabısız dolaşsa, moda sanırlar.

MANYAS'TA BİR ESNAF

"Ülkemizde hâlâ başkalarına güvenen iyi insanlar var" diyor Osman Çavuşlar ve başından geçen bir olayı anlatıyor.

Hayatında ilk defa gittiği Manyas'ta alışveriş için çarşıya çıkmış. Yiyecek birşeyler almak istemiş. Kasapta sipariş verdikten sonra, yanında para olmadığını farketmiş.

- Yanımda para kalmamış, dönüp alayım, biraz sonra gelirim.

O sırada kredi kartının geçerli olduğu görünce ödemeyi kartla yapmış.

Çıkacağı vakit kasap dükkanının sahibi Mustafa Altan, "Kardeşim, sen başka alışveriş de yaparsın, al şu on milyonu" demez mi?

"Gerek yok" dese bile kasap ısrar ederek, neredeyse zorla o parayı vermiş.

Kim olduğunu, nereden geldiğini, parayı ne zaman getireceğini sormadan, kredi kartı hesabından on milyon daha çekmeyi bile teklif etmeden, on milyonluğu eline tutuşturmuş.

"Çok etkilendim" diyor Osman Çavuşlar.

MİLOŞ'UN MAHKEMESİ YANMIŞ

Miloşeviç'in yargılandığı Lahey'deki mahkemede yangın çıkmış.
Adamın bulunduğu her yerde felaket kol geziyor.
Kapatıldığı hapishane çökerse şaşmayın.

GÜNÜN SÖZÜ

Çevremizi o kadar değiştirdik ki; şimdi bu yepyeni çevreye uyabilmek için kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor.
N. Wiener

GÖLGE HÜKÜMET VARMIŞ MEĞER

Bizde de ABD'deki gibi bir "gölge hükümet" kurulmalı demiştik ya geçen gün. Değerli bir dostumuz "Aşkolsun" diye cevap yazmış göndermiş; "Yok mu sanıyorsunuz?"


6 Mart 2002
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED