T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kemal Derviş'e siyaset malzemesi: Şubat enflasyonu

Bütün ekonomilerde hedef milli gelirin, yani üretimin artırılmasıdır. Artan üretimle birlikte toplumun refahı ve yaşam standardı da yükselir. Milli gelirdeki azalma ise toplumu fakirleştirir.

Ekonomide kullanılan tüm argümanlar, politika ve programlar üretimin artırılması için araçtır. Faiz, kur, enflasyon, bütçe hepsi araç.

Türkiye'de bugün üretimin ve toplumun refahının artırılması şeklindeki bir amaçtan söz etmek mümkün değil. Amaç değişmiş durumda. Esas amaç, yani üretimin artırılması ortadan kalkmış, yerine araçlar amaç olmuş.

2001 yılında milli gelir % 9 oranında düşmüş ve 2002 yılında da düşmeye devam ediyorsa Şubat ayı enflasyon rakamının, son 12 ayın en düşük rakamı olmasının bilimsel bir anlamı olamaz.

Düşük enflasyon oranı beklenti maliyetlerini azalttığı, orta ve uzun vadeli yatırımları teşvik ettiği, sonuçta üretimi olumlu yönde etkilediği için ve zaman önemlidir. Bugün enflasyonun düşmesi, yarın üretim artışına yol açacak ise enflasyondaki bugünkü düşüşün ortaya çıkardığı yan etkilere katlanılabilir.

Şubat ayı enflasyon rakamlarını, enflasyonda düşüşün başlangıcı veya % 35'lik enflasyon hedefinin tutacağının işareti olarak kabul etsek dahi bu düşüş hiçbir zaman üretim artışının ve istihdamın önünü açmayacaktır.

Şubat'taki düşüşün iki nedeni vardır: Parasal tabanın daralması ve dövizin fiyatındaki gerileme.

Özellikle parasal tabandaki genişleme oranının enflasyon oranının altında kalması, hem ekonomide kasılmaya ve hem de tüketicinin gelirlerinde azalmaya neden olmaktadır. Bunun sonucunda talep düşmekte ve talep yetersizliği fiyatların yükselmesini engellemektedir. Bir başka ifadeyle, enflasyondaki düşüş ekonomideki fiyatların oluşum süreci baskı altına alınarak sağlanmaktadır. Normal şartlara dönüldüğünde baskı altına alınan fiyatlar, devalüasyondaki patlamaya paralel olarak aniden yükselecektir.

Aynen, 2000 yılında uygulanan para ve kur politikasının neticesinde olduğu gibi. 2000 yılında fiyatlar kur politikası yoluyla baskı altında tutuldu. TL normal değerine ulaştığında, yani baskı altında tutulan dövizin fiyatı, ani ve kontrol dışı devalüasyonla yükseldiğinde fiyatlar genel seviyesi de yükseldi ve 2001 yılında % 90'lara ulaştı.

Bu politikalarla enflasyon problemine kalıcı çözüm bulunmuyor, sadece sorun ağırlaştırılarak ileri bir tarihe erteleniyor.

HEM KEL HEM FODUL

Bugünkü durum 2000'den daha vahimdir. 2000 yılında talep düşüklüğünden kaynaklanan daralma söz konusu değildi. Milli gelir % 6.4 oranında artmıştı. Problem, dövizin baskı altında tutulmasından kaynaklanıyordu. Bugün ise hem dövizin fiyatı olması gereken fiyatın altındadır, yani TL aşırı değerlenmiştir ve hem de sıkı para politikası nedeniyle toplam talepte tehlikeli düşüşler meydana gelmiştir.

Bir ekonomi için olabileceklerin en kötüsü yaşanmaktadır. Ekonomi ağır bir durgunluk içindedir. Resesyon kelimesi bu durgunluğun ağırlığını ifade etmekte yetersiz kalmaktadır. Üretim ve istihdamdaki daralma tarihi rekorlara imza atmaktadır.

Diğer taraftan, TL'nin aşırı değerlenmesinden dolayı 2002 yılında ihracat rakamları iç karartıcı hale gelmiştir. Şubat ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre % 6.9 oranında azalmıştır. Bu eğilim, mevcut kur politikası değiştirilmediği taktirde artarak devam edecektir. İhracat için üretim yapan işletmelerin küçülmesi de kaçınılmaz hale gelecektir.

Dövizin baskı altında tutulması, talebin ithal mallarına kaymasına neden olacağı için, ihracattaki azalma devam ederken, ithalat rakamları kıpırdamaya ve cari işlemler açığı büyümeye başlayacaktır. Son niyet mektubunda, 2002 yılı için cari işlemlerin 2.5 milyar dolar açık vermesi öngörülmektedir.

2000 yılında sadece cari işlemler açığı problem olarak ortaya çıkmış, ancak, Şubat krizinin patlak vermesi için yeterli olmuştu. 2002 yılında ise cari işlemler açığı oluşacak ve aynı zamanda ekonomideki durgunluk, üretim ve istihdam problemleriyle birlikte artarak devam edecektir.

YAĞCILAR AZINLIKTA

Şubat ayı rakamlarını gerekçe göstererek Kemal Derviş'e ve Hükümet'e övgüler düzenlerin sayısındaki azalmayı, ister sağduyunun galibiyeti isterseniz Hükümet'e olan güvenin dibe vurması olarak yorumlayın, isterseniz artık mızrağın çuvala sığmaması olarak kabul edin, sonuçta olumlu bir gelişmedir.

Kemal Derviş ve Hükümet'le kader birliği etmiş olan basının birinci sayfalarına başarı olarak yansıtılmakla birlikte, özellikle ekonomi yazarlarının büyük çoğunluğunun Şubat ayı enflasyon rakamlarını ihtiyatla ve hatta karamsarlıkla karşılamaları, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Hiç kuşkunuz olmasın, Kemal Derviş bu ve buna benzer gelişmeleri siyaset malzemesi olarak kullanmaya devam edecektir.


6 Mart 2002
Çarşamba
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED