T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Serpico haklı

Ara sıra televizyonlarda gösterildiği için Serpico filmini (1973) izlemiş olabilirsiniz. New York'un izbe sokaklarında kanundışıları kovalayan polislerden biri olan Frank Serpico rolünde Al Pacino oynuyor. Serpico, kanundışılarla içiçe yaşayan polislerin, giderek, tâkip ettikleri kişilerden farksızlaştıklarını, rüşvet alıp uyuşturucu işine bulaştıklarını görüyor... Kendine özgü kuralları ve hayat tarzı olan Serpico, bütün polis örgütüyle, bütün politik yapıyla mücadeleye girişiyor ve kazanıyor...

Sidney Lumet'in Peter Maas'ın romanından sinemaya aktardığı aslında bir 'gerçek hayat hikâyesi'ydi. Filmde sergilenen akıl almaz sıkıntıları gerçekten yaşamış, kendi örgütüne karşı tek başına giriştiği mücadeleyi gerçekten kazanmış Frank Serpico diye bir polis gerçekten var.

Şu sırada Serpico filmini hatırlamam, yüreği mangal gibi olduğu kuşku götürmez eski polisin adıyla hiç beklemediğim bir ortamda karşılaşmam yüzünden. Bir polis örgütü, düzenlediği özel bir günde, Frank Serpico'yu 'onur hatibi' olarak konuşturmuş; o da, ağzından çıkacakları dinlemek üzere oraya gelmiş bir salon dolusu insana, şu sırada işitmeye pek alışık olmadıkları 'gerçekleri' ifade etmiş... Yıllar önce, "New York polisi baştan aşağıya bozuk" dediğinde yüzler ekşimişti; herhalde salondakilerin ilk tepkisi, bu defa, "Aklı başında değil" olmuştur...

Serpico'nun dediklerini aktarayım. "Devi yenmek için Davut Peygamber'in bir taş atması yetmişti. 11 Eylül'de, mevcut en gelişkin casusluk cihazlarına sahip, savunma alanında 396 milyar dolarlık bir bütçe harcayan dünyanın en güçlü devleti, ellerinde 99 sentlik karton kesiciler bulunan bir avuç haydut tarafından dize getirildi. Burnuma pis kokular geliyor. Zamanla gerçekleri öğreneceğiz. Devrilen kulelerin tonlarla çeliği, gelmiş-geçmiş en büyük suçla ilgili yeterli bir inceleme yapılmasına fırsat verilmeden New York belediye başkanı tarafından satılıp eritildi. O çelikler, Bush/Bin Laden ortaklığındaki Carlyle Group tarafından Güney Kore'ye gönderildi. Buradan da burnuma pis kokular geliyor. Başkana yönelik desteğin yüzde 85 oluşu bir tek şeyi ispatlar; Einstein'in şu sözünün doğruluğunu: İki şey sonsuzdur, insanın aptallığı ve evren; ikinciden o kadar da emin değilim."

Sokak polisliğinden bilgeliğe giden yolda epey çile çekmiş Serpico'nun bu sözlerini okuduğum gün, itibarlı Washington Post gazetesinde, 11 Eylül soruşturmasının belki de en çarpıcı yeni bulguları gözüme çarptı. Haberi yazan, böyle bir gelişme beklemediği için, benden daha fazla şaşırmış olmalı.

Hani Serpico, "99 sentlik karton kesiciyle uçak kaçırıldığı iddiasından pis kokular geliyor" demişti ya, ilk bulgu o konuda. Olayın başından beri, "Eylemciler çok titiz hazırlanmışlar, hiç dikkat çekmeden, denetimlere takılmadan uçaklara binip eylemlerini gerçekleştirmişler" iddiası tekrarlanıp duruyor. Oysa, konuyla ilgili birim olan Federal Aviation Administration'un (FAA, Federal Havacılık Dairesi) ilk soruşturması farklı bir gerçeği gözlere sokuyor: Olay günü, eylemcilerden dokuzu, havaalanlarındaki güvenlik mekanizmasından geçerken fark edilmişler. İkisinin kimlik belgelerinden de kuşkulanılmış. Resmi kayıtlar, "Üzerlerinde kesici âlet var mı?" sorusuna olumsuz cevap verecek biçimde üzerlerinin dikkatle arandığını gösteriyor...

Bu durum, 'eylemci' denilenlerin üzerlerinde 99 sentlik karton kesici bile bulunmadığının bir kanıtı sayılabilir. Çünkü, özel olarak üzerlerini arayıp sonucu raporlarına işleyenler, o sıralar taşımak serbest olsa bile, "Üzerlerinde karton kesici vardı" diye kayıtlara mutlaka not düşerlerdi.

Washington Post'taki aynı haber, uçakta silâhların konuştuğuna dair bir belgeden de söz ediyor. 11 Eylül tarihini taşıyan bir FAA belgesine göre, Boston'dan kalkan ve Dünya Ticaret Merkezi'ne (DTM) çarpan 11 sefer sayılı American Airlines uçağında, bir eylemci, yolculardan birini, tabancayla öldürmüş... AA havayolları güvenlik görevlilerinden birinin eylem günü tuttuğu kayıda göre, 11 sayılı uçağın hosteslerinden biri, "10B koltuğunda oturan yolcu 9B'de oturan bir başka yolcuyu, saat 9.20'de, tabancayla öldürdü" bilgisini vermiş...

Bu haberdeki esas şaşılası ayrıntı yolcuların kimlikleri. 'Silâhlı eylemci' olduğu iddia edilen 10B yolcusunun adı Satam M. A. Suqami. Amerikan kaynaklarının açıkladığı 19 eylemci arasında böyle bir isim yoktu. Daha da önemlisi şu: AA'nın DTM'ne çakılan 11 sefer sayılı uçağının yolcu listesinde de böyle bir kişi görülmüyor. Oysa, Federal Havacılık Dairesi'nin raporu, "10B'de oturan Suqami silâhlıydı ve uçakta adam öldürdü" iddiasında...

Öldürüldüğü bildirilen kişinin kimliği de dikkat çekici. 9B koltuğunda oturan ve Suqami tarafından öldürüldüğü bildirilen kişinin adı Daniel C. Lewin. Boston'dan kalkan uçakta seyahat eden Lewin bir İnternet şirketinde çalışıyormuş, ama daha önce İsrail özel kuvvetlerinin mensubuymuş...

"Bir yolcu diğerini tabancayla öldürdü" raporu ortalığı karıştırmışa benziyor. Bir FAA yetkilisi, "Raporu yazan, 'bıçak' diyeceği yerde 'tabanca' demiş olabilir" açıklamasını yapmış. Oysa, gördünüz, eylemciler o kadar iyi aranmışlar ki, üzerlerinde bıçak olması mümkün değil.

"Burnuma pis kokular geliyor" diyen Serpico haklı çıkıyor.


6 Mart 2002
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED