T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bayar üzerine...

Mehmet Ali Bayar Türkiye'nin huzuruna sunulan yeni siyasi aktör. Çok farklı çevrelerden olumlu referanslar geliyor. Anlaşılan içe dönük diplomatik ilişkilerinde de bir hayli olumlu bağlar oluşturmuş. Ertuğrul Özkök'le Cengiz Çandar'ı sempati halkasına birlikte dahil edebilmek kolay değil.

Bayar, DTP'den politikaya atılacak gibi görünüyor. Bu parti AP-DYP çizgisinin devamı ve Demirel'in tabii hinterlandı. "Merkez sağ" diye nitelenen alanın değişik versiyonlarından biri.

Bayar neye tekabül ediyor?

Bir arayışa.

Sağdaki oyları toparlayacak bir parlak sima arayışına?

Türkiye'de iktidarın "sağ"dan çıkacağını düşünen çevreler, halen alanda bulunan sağdaki liderlerin fiilen "sağ"ı toparlayamayacağını gören çevreler, ve halkta derin bir sempati üreten Tayyip Erdoğan'la siyasi mantalitesi buluşmayan çevreler, kaç zamandır arayıştaydı.

İlhan Kesici'yi tutmadılar, Hüsnü Doğan'ı da tutmayacakları anlaşılıyor. Hem Kesici'de, hem Doğan'da aradıklarını (her neyse o) bulamamış olmalılar. Bayar'a oynuyorlar. Acaba ne buluyorlar onda mesela Tansu Çiller'de, Mesut Yılmaz'da, Bahçeli'de, Tayyip Erdoğan'da olmayan?

Bu soru önemli. Çünkü, eğer sağda politika yapacaksanız, ve hele isminize yatırım yapanların sizden beklediği gibi "iktidar alternatifi" olacak bir siyasi hareket geliştirmeyi düşünüyorsanız, her biri bir siyasi kadronun başında bulunan ve yüzde kaç olursa olsun belirli bir oya hükmeden bu partilerin tabanından oy olacaksınız. Halk neden mevcut partisini bıraksın da size oy versin?

Mesela Tayyip Erdoğan, halkla iletişim noktasında bir başarıyı yakaladı. Onun çıkışı da "Yeni Oluşum" biçiminde başladı. Tayyip'i aşmak, şu anda sadece onun, bir biçimde saf dışı edilmesiyle mümkün. Buna oynayan "Yeni oluşumlar"a halkın sıcak bakacağını zannetmiyorum. Özellikle sağda, bu tür ön kesmelere karşı, peşin bir red söz konusu. Çünkü bu toplum kesimi, çok partili hayata geçildiğinden bu yana oyuyla desteklediği insanların önünün meşru olmayan yollarla kesildiğini görerek geldi. O yüzden Bayar'ın "güç odakları tarafından düzeltilmiş" alanda siyaset yapmaya soyunması avantaj gibi görünse de oynadığı alan itibariyle peşin bir dezavantaj niteliği taşımaktadır.

Diğer partilere ve liderlerine gelince, herhalde Bayar'ın yapması gereken en önemli iş, onların neden baraj altına düşecek kadar oy kaybettiğini tesbit etmektir.

Burada 28 Şubat sürecinde takınılan tavrın halk nezdinde önemli bir değerlendirme unsuru olduğunu belirtmek isterim.

Mesela Demirel'in durumu.

Demirel'in ikinci defa cumhurbaşkanı seçilmesi için yasal düzenlemeler yapmak gerektiğinde halkın olaya çok soğuk baktığı gözlendi. 5 artı 5 oylamasında Meclis kararına yansıyan gerçekte halkın bu soğuk tavrıdır. Neden böyle oldu? Çünkü Demirel, 28 Şubat sürecindeki duruşlarıyla düne kadar üzerinde yükseldiği toplum tabanı ile ters düştü. En azından halk Demirel'i olan bitenden önemli ölçüde sorumlu gördü. Bayar bunu okumadan Demirel'le bütünleşen bir siyasi çizgi oluşturursa başarılı olabilir mi?

Mesut Yılmaz'ın baraj altına düşmesinde "28 Şubat'ın bedelini ödeme" olgusunun büyük etkisi olduğu, bizzat ANAP'ın iç değerlendirmelerinde ifade edilen bir husustur. Halk, İHL'lelerin bedelini ödetti Yılmaz'a ve ANAP'a...

Bahçeli'nin ve MHP'nin şu an içine girdiği aşınma sürecinin kaynağında, seçim sath-ı mailinde söyledikleriyle, Meclis'e girdikten sonra yaptıkları arasındaki derin açı farkının büyük etkisi var. Onu oraya götüren de "28 Şubat süreci"nin yansımaları...

SP'nin ve DYP'nin geldiği noktada gene 28 Şubat'ın bir başka yansıması var.

Durum o halde ki, siyaset henüz tasavvuftan ödünç alarak söylersek "kabz hali- daralma, sıkışma"nden kurtulup "bast hali- açılma, rahatlama"ne gelmiş değil, kurtulmuş değil.

Bu durum halkı da, bunaltıyor. Üstelik siyasetten soğutuyor. Halkın sistemle ilişkileri de son derece gergin.

Ne yapacak bu dar alanda Bayar?

Belki de halk, çok basit kriterlerden yola çıkacak onun nerede durduğunu anlamak için...

Cengiz Çandar, haklı olarak Bayar'ın en büyük handikapının, onu ilk planda halka arzeden çevrelerle ilişkiler olduğunu yazdı. Evet işte sadece bu kadarcık bir ilişki...

Soru şu: Halk MHP'den, ANAP'tan, DYP'den ve tabii şu anda yoğun ilgiye mazhar olan AK Parti'den neden vazgeçip de Bayar'ı bir buluşma noktası kabul edecek?

"Makul çoğunluğa ulaşma" ifadesi onun siyasi hesapları ile birlikte seslendirilmeye başlandı Türkiye'de... Ne yazık ki bugüne kadar "azgın azınlık" statüsü içinde hareket edenler seslendirdi "makul çoğunluk" ifadesini... Hem de 12 Eylül'ün yüzde 92 Anayasa oyuna, 28 Şubat'ın uygulamalarına sahip çıkarak... Bu çizgi ile bütünleşen bir makul çoğunluk hareketi oluşabilir mi?

Ben çok basit bir soru soracağım Bayar'ın siyasete atıldığı ilk gün:

-Başörtüsü sorununu nasıl çözeceksiniz? Size göre de siyasal simge olarak görülmeli ve yasaklanmalı mı başörtüsü?

İster cevap versin, ister vermesin, hepsi bir yargı için yeter de artar bile...

-Benim annem de başörtülü ama gibi bir cümle kurmaya başladığı an halkın değerlendirmesi de oluşmaya başlamış olacak...


22 Nisan 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED